Son bir yıldır ısrarla bu konuyu yazdım.

Önce sağlık krizi, sonra gıda krizi, sonra ekonomi ve şimdi de, barınma krizi…
Öyle sistemli ilerleyen bir döngüyle karşı karşıyayız, biri diğerini tetikliyor, biri diğerinden beslenip, alt başlıklarla mantar gibi çoğaldıkça çoğalıyor.

Geçtiğimiz yılın Eylül ayından süre gelen barınma krizi bağıra çağıra kapımıza dayandı..

Türkiye’de ev sahibi olmayanların oranı yüzde 41. Bu, nüfusun neredeyse yarısı..

Ülkemiz konut fiyatları ve kiralarda görülen anormal artışlarla karşı karşıya..

Mayıstan mayısa bir yılda 120 metrekarelik ortalama bir konutun Türkiye fiyatı 530 bin liradan 1 milyon 433 bine yükseldi!

Konut fiyatlarını öyle yükselttik ve kendimizi bir çıkmaza soktuk. Normal orta gelirli bir çalışanın büyük şehirlerde ömür kazancıyla konut edinmesi artık mümkün değil gibi

Şu anda 5.500 lira olan asgari ücretin yüzde 50 fazlasını alan (8.250 lira) bir kişi ancak ömür boyu (24 yıl) çalışır ve tüm maaşını bu işe ayırırsa konutun fiyatını ödeyebilir.

Ekonominin merkezi ve nüfusun beşte birinin yaşadığı İstanbul’da ortalama bir daire ancak ortalama bir maaşın 24 yıl boyunca biriktirilmesiyle alınabiliyor.

Şaşırma duygumuzu kaybetmiş durumdayız. Devlet ev sahibine diyor ki, kiracına yüzde 25’ten fazla zam yapamazsınız diyor.

Yine aynı devletimiz KYK'nın (Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü) yurt ücretlerine %80 oranında zam yapabiliyor.

Aşırı fiyat artışları nedeniyle, Türk vatandaşları konut sahibi olmakta zorlanıyor.
Hal böyleyken döviz kurundaki artışı da malum, sonuç..
Döviz üzerinden gelir elde eden yabancılar için Türkiye'de konut sahibi olmak sudan ucuz oluyor.
Türkiye'ye gelen yabancılar için geçim maliyeti, kendi ülkesinden çok daha kolay ve tercih edilir hale geliyor. Böyle olunca da, yabancıların Türkiye'ye gelişleri her geçen gün artmaya devam ediyor.

Sanırım önümüzdeki birkaç yıl içinde Avrupa ülkelerinde yaşayan orta gelir grubu insanların da daha yoğun şekilde Türkiye'ye gelişlerine şahit olacağız.

Oralara göre, sadece ev sahibi olmak değil, Türkiye'de geçim de çok daha kolay..

Bunu Almanya’dan Avrupa’dan bu yaz buraya gelen gurbetçi akrabaların mutluluklarından herkes daha fazla farketmiştir.

Bu bahsetmiş olduğum konu belki de bilinçli bir şekilde hayata geçirilmiş bir politikadır bilemiyorum. İlgilendiğim tek konu geçen yıldan bu yana bağıra çağıra gelen barınma krizidir.

Sahi ne gibi önlemler alındı, Memura, öğrenciye konut yurt yapıldı mı ?

Kapasiteler artırıldı mı ?

Ev sahibine yüzde 25 zam yap denip, KYK ların yüzde 80 zamlanması mı çözüm nedir çözüm ?

Sığınmacılara evler yapılıyor değil mi.. 1 Milyona sığınmacıya ev yapılacağı açıklandı, tabi ki o konuda en büyük sorunlar arasındadır elbette yapılsın ama kendi öğrencimiz, memurumuz, insanımız yaşayacağı ev bulamıyor..

Her yıl 500 bine yakın yeni öğrenci artıyor, 2021 ve 2022 öğretim yılında Türkiye’deki üniversite öğrenci sayısı 8.24 milyon, tam zamanlı eğitim görenlerin sayısı 5.5 milyona ulaştı, Devlet, vakıf ve yurtlara ait 1.250 bin yatak sayısı var.

Rakamlar ortada, 2.5 milyon öğrencinin yurt ve ev ihtiyacı var.

300 bin yatakta özel sektöre ait. Toplam yatak sayısı 1 milyon 250 bin, 5.5 milyon tam zamanlı üniversite öğrencisinin olduğu Türkiye’de çok ciddi bir açıkla karşı karşıyayız. Geriye kalan 4.2 milyon öğrencinin yarısından fazlası yani 2.5 milyon öğrenci ev ya da yurda ihtiyacı var.

Tercihler yapılıyor, tercih ettikleri üniversitede ki şehirlere gidip ev, yurt bulamayıp, bulsalar dahi fiyatları görünce yüzlerde oluşacak hüzündür benim konum.. Hayatı ertelemediğiniz bir hafta geçirmeniz dileğiyle..