Bismillahirrahmanirrahim
Yazı yazmak büyük bir vebal, aynı zamanda büyük bir iddiadır. Yazı söz gibidir; tek olan okla tam onikiden isabet ettirebilme sanatıdır. Sözün donmuş halidir. Dönüşü olmayandır.
Yazı yazmak insanın kendi kendini yontması ve inşa etme çabasıdır. İnsan yolcudur. Peki! Neden insanlar benimle bu yolculuğa çıksınlar ki! Okunmayı istemiş olmak normal bir duygu mudur?
Okuduklarımız kendimizden kendimize bir yolculuk yaptırmamışsa faydasız, atıl ve anlamsızdır. Faydasız ilimden Allah’a sığınmalı.
Peki, neyi yazmalıyız? Yazmamızı gerektiren neden ne olabilir? Yazmaya zorlayan asıl sebep nedir? Yazılması gerekiyor mu mutlaka?
Yazı yazmak, bir zaruret olmalı bece. Sorulara verilen bir cevap gibi. Dualara edilen icap gibi. Fikrinde veya zikrinde ikmal edilmesi gereken bir gıda gibi. Hastaya şifa veren iksir gibi.
Yazdıklarımız mutlaka bir hakikat olmalı. Bir eksiği gidermeli, gediği yamamalı, yaraları sarmalı. Gece yatağına uzandığında ona sarılıp uyuyabilmeli. Ertesi güne yepyeni dipdiri başlamalı.
Nasıl başladığı nasıl bittiğini hissettirmemeli. Yazıyı bir yudumda içebilmeli. Okunduğunda ‘bir sefer daha bir sefer daha’ diyebilmeli. Aklı selimde, kalbi selimde bir eksiklik olmamalı. Tadı damağında, şulesi kalbinde kalmalı.
Yazı haremine girebilen na mahrem gibi değil, haraminde mahremine perde gerisinden konuşan bir mümin veya mümine olmalı.
Yazı, Allah’tan geldiğimizi O’na döneceğimizi unutturmamalı…