Asayiş sıkıntısının ülkemizde ve hususen Sakarya’mızda var olduğu, eski bir ilçe belediye başkanının da cinayete kurban edildiği şu günlerde, Pırof. Dr Ulvi Saran beyin kaleme aldığı aşağıdaki makale; bir örnek üzerinden hareketle ülkemizdeki asayiş sorununa, mevzu ile ilgili çok mühim üst düzey vazifelerde bulunmuş deneyimli bir bürokrat ve ilim adamı olarak parmak basmakta, çok haklı ve isabetli bir analiz yapmaktadır. YETKİLİLERİN VE HALKIN DİKKATİNE ARZ OLUNUR!

              “BİNGÖL’DE UYUŞTURUCU BAĞIMLISI CANİNİN 9 KİŞİYİ BIÇAKLAYIP 4 KİŞİYİ ÖLDÜRMESİ ÜZERİNE…

                     Son günlerde medyada önemli yer tutan, Bingöllü uyuşturucu bağımlısı katilin bir gün içinde uluorta gerçekleştirdiği seri cinayetlere ilişkin aşağıdaki sosyal medya paylaşımında yer alan açıklamalar, insanların ancak bir gerilim filmi izler gibi nefeslerini tutarak ve kanları donarak okuyabilecekleri cinsten…

Cinayetlere ilişkin burada anlatılanlar, suçun ve suçlunun karşısında, devletin ilgili, yetkili ve sorumlu mekanizmalarının ne kadar aciz ve etkisiz olduğunu gösteriyor

Anlaşılıyor ki adam aniden çıldırıp dakikalar içinde 9 kişiyi bıçaklayıp 4 kişiyi öldürmemiş. Bunu gün içinde saatlere yayarak yapmış.

                   -Saatler süren cinayet ve yaralama serisi içinde kurbanlarını değişik yerlerde ardı ardına bıçaklayıp öldürürken kendisine hiç bir güvenlik görevlisinin müdahale etmemiş olması, ilgili güvenlik üst yöneticileri, denetim birimleri ve savcılık makamlarınca ciddiyet ve titizlikle ele alınmalı ve irdelenmelidir. Sorumsuzluk, ilgisizlik ve ihmali görülenlere mutlaka bunun hesabı sorulmalıdır.

                     Uzun bir sürede bunca şey olup biterken, polise haber verilmemiş olması veya polisin bunu duymamış olması düşünülemez.

                   -Masum ve korunmasız insanlar, kimden geleceği belli olmayan bu tür ölümcül saldırılar karşısında “nasıl olsa devletin görevli polisi, savcısı, adli birimleri gereğini yaparlar” diye ellerini kollarını sallayarak sokakta dolaşıyorlar. Güvenlik görevlileri bu gibi durumlarda hızla yetişip müdahale ederek onları koruyamayacaklarsa niçin var oldukları her zaman sorgulanır.

                   -Masum ve savunmasız insanlar için tehlikeli olan bu tip uyuşturucu bağımlısı, psikopat, saldırgan ve cani ruhlu insanlar, anlaşılan polis, savcı ve yargı mensupları için de tehlike arz ediyor.

                   Polisler, bu kişilere müdahale edip etkisiz hale getirirken veya onları yakalayıp götürürken, her an kendilerinin can güvenlikleri de tehdit altındadır. Ama bu durumda onları zarar görmekten koruyacak ve güvenliklerini sağlayacak olanlar da yine kendileridir. Bu iş için eğitim almışlar ve görevlendirilmişlerdir. Esasen koruma, müdahale etme ve tehlikeyi bertaraf etme konusunda görev bölgelerinde onlardan daha üstün kimseler yoktur. Yani, tehlike durumunda başka bir güvenlik grubunun gelerek polisi koruması beklenemez.

                   -Öte yandan polise yönelik “can güvenlikleri tehlikeye düşer, yaralanma ve ölme riskleri var” gerekçesiyle bizzat bu gibi olaylardan uzak durmak, görmezden gelmek, duymamış olmak, işi ağırdan almak, her şey olup bittikten sonra gelmek gibi zaman zaman gündeme getirilen söylenti, iddia veya ithamların gerçek olma ihtimali, artık her şeyin bittiği anlamındadır. Böyle bir şey beklenmemelidir. Aksi takdirde güvenlik sisteminin varlık gerekçesi ve devlete olan güven bütünüyle ortadan kalkar

Bu olayla ilgili gariplik ise, saldırganın onca kişiyi öldürdükten sonra, nihayet bir su deposunun yanında yorulup bitap düştüğü sırada, yani artık kendisine müdahale edecek kişilere bir tehdit oluşturma riskinin pek kalmadığı bir anda, “polislerce kıskıvrak yakalanmış” olmasıdır.

                    -Saldırgan, o gün işlediği cinayet ve yaralama eylemlerinden önce, yani geçmişi itibariyle naif, kendi halinde, “uyuşturucu bağımlısı olsa bile başkalarına zarar vermeyecek” türden bir kişi değildir.

                    Anlaşılan bir yığın suçla dolu, kabarık bir sabıka dosyası bulunmaktadır. Buradaki sabıka kayıtları, gelecek olan tehlikenin habercisidir.

                    Her an patlamaya hazır bir bomba gibi, ne tür bir tehlikeye yol açabileceği ve vereceği zararın boyutları tahmin edilemeyecek bu gibi kişileri toplumun içine karışmaktan, masum ve savunmasız insanlara zarar vermekten uzak tutmak gerekir. Bu görev, suçları takip, önleme ve cezalandırmakla görevli sistemin; yani polis, savcı ve yargının işidir.

                   Oysa olayların öncesi ve geçmiş kayıtlar incelendiğinde, katilin daha önce işlediği bir çok suç nedeniyle toplum için tehlike arzettiği tescil edilmişti.

Dolayısıyla ya bir hastanede gözetim altında veya hapishanede tutulması gerektiği apaçık iken, tehdit ve haraç istediğine dair ihbarın polisçe ciddiye alınmaması ve yargılama aşamasında bir takım gerekçelerle salıverilmesi, akabinde gerçekleştirdiği cinayetlere yol vermiş, ne yazık ki sistemin karar ve uygulamaları bu sonucun çıkmasında ciddi ölçüde sorumluluk ve pay sahibi olmuştur.

Sonuç olarak; Durum oldukça ciddidir ve Türkiye’de bir GÜVENLİK, YARGI ve CEZA REFORMU’na acil ihtiyaç bulunmaktadır.”

                                    BU İŞTE BİR YANLIŞ VAR AMA NEREDE?

                   -Bingöl’de madde bağımlısı diye lanse edilen saldırgan, göstere göstere cinayetleri işlemiş!

                   -Haziran ayında Bingöl’de bir büfeden haraç istiyor, büfe sahibi hemen polise haber veriyor. Polis büfe sahibine; “Size kafayı takmış” diyor.

                   -Mahkemeye Çıkarılıyor. Alenen herkesin huzurunda Cumhuriyet Savcısı’nı da tehdit ediyor.

                   -Avukatı, saldırganın acil tedavi edilmesi gerektiğini savunarak, cezaevine girmemesini istiyor.

                   -Mahkemede olay çıkarınca, hakim cezaevine atıyor. Zaten geçmiş sabıkaları da var.

                   -Gelin görün ki, 1 ay cezaevinde kaldıktan sonra 3 gün önce salınıyor. Aramıza dönünce yaptığı ilk iş uyuşturucu bulmak oluyor. Malum bu ülkede uyuşturucuya erişim sandığımızdan kolay.

                   -Dün 12’de icraata geçiyor: Önce mahallesinde bir yangın çıkarıyor. Bingöllülerin anlatımına göre daha önce de bir kadını ezmiş.

                   -Sonra çarşıya gidiyor.

                   -Yangın sonrası birisiyle tartışmış. O’nu bıçaklamış! Sonra bir büfeye giriyor, orada da 2 kişiyi daha bıçaklıyor. (Bıçaklama dediğime bakmayın, katil maktüllere defalarca bıçağı ile saldırıyor.)

                   -Oradan da kaçarken, yolda karşılaştığı 6 kişiye daha saldırıyor.

                   -Yoruluyor ve zanlı su deposu gibi yerde olaylar olduktan sonra polis tarafından kıskıvrak yakalanıyor!

                   -Su deposunda, polis değil, deponun güvenliği havaya ateş ediyor. Saldırgan bıçağı öyle bırakıyor. Sonra bir “tırafik ekibi” gelip saldırgana kelepçe takıyor.

                    -Sonuçta şu ana kadar 4 kişi öldü, 5 kişi yaralı! Göstere göstere bir cinayetler gelmiş. Gökhan Özbek (X)