Merkez medya köşe yazarlarını takip ederim uzun yıllardır. Kalemiyle, inancını ve Hakk’ı savunan onurlu köşe yazarları bendeniz için baş tacıdır.

Kalem’in kutsal olduğuna inanırım. Hatır için inanmadığım hiçbir şeyi yazmam. Yazdıklarım da âcizane, –bilgim dâhilinde- inandıklarımdır. 

Şimdiye kadar basın manşetlerinde neler gördük neler… Genel Yayın Yönetmenleri, doksanlı yıllarda gazete patronunun devlet ihalesini kovalıyordu. Çok satan gazetenin başyazarı sıfatıyla askeri darbeleri savunan ahlaksız kalemlere şahit olduk. Milletin inancına hakaret edenleri, postal yalayanları, ortama ayak uyduran su kurnazlarını ibretle takip ettik… Bu saydığım zayıf karakterli kalem sahiplerinin hepsi “aşağılık ve zelil” bir şekilde ademe (yokluğa) mahkum oldular.

Güçlü kalemiyle “Müslüman duruşunu” her zaman koruyan, kimseye eyvallah etmeyen Merhum Akif Emre ve Ahmet Kekeç’i rahmetle anıyorum. Bendeniz için aynı ekolden olan üçüncü güzel adam, Salih Tuna’dır.

Mutad olarak yazılarını takip ettiğim Salih Tuna, bizimdir, bizdendir. Kalemi keskin, imanı kavîdir. Tayyip Erdoğan’ın dişiyle tırnağıyla bugünlere getirdiği Ak Parti ve iktidar kuvvetinin açtığı alanda ihale kapmak için geviş getiren, rehavete kapılan,  omurgasız AKP’liler Salih Tuna’yı sevmez ama biz severiz. 

“İzzet ve şerefini” ihalelere, makam ve paraya satanlar, mahallesini terk edip Müslümanları arkadan vuranlar Salih Tuna’yı sevmez ama biz severiz. 

Anadolu halkının inancına, geleneklerine küfreden azgın azınlığa karşı her zeminde makul çoğunluğu savunan, onurlu “Müslüman kalem” Salih Tuna’yı biz, kalpten ve karşılıksız severiz.  

Geçen hafta yazdığı bir köşe yazısı içime dert oldu. Hüzünle okuduğum mezkûr yazıyı, teberrüken sizinle paylaşmak istedim. Şüphesiz ki Allah’tan gelen bela ve musibetler günahlarımıza kefarettir. Sağlık sorunları yaşayan Salih Tuna Ağabey’e acil şifalar, hayırlı ve uzun ömürler dilerim.  

Ağız tadıyla ölmek / Salih Tuna

"Aynı yemekle besleniyoruz, aynı silahlarla yaralanıyoruz, aynı hastalıklara yakalanıyoruz. Aynı kışta üşüyüp aynı yazda ısınıyoruz. Bizi keserseniz, kanımız akmaz mı? Şaka yaparsanız gülmez miyiz? Ve bize zarar verirseniz intikamımızı almaz mıyız?"

Sosyal medyadaki "ötekileştirmelere" ne zaman muttali olsam, aklıma öncelikle Venedik Taciri'ndeki bu ünlü tirat gelir.

Shylock insani duyguların ortaklığına dair kendinden farklı dinden olanlara (Hıristiyanlara) söylemişti bunları.

Yazık ki (kâğıt üzerinde de olsa) aynı dinden olanlar birbirlerine demediklerini bırakmıyorlar.

O kadar ki birbirlerinin ölüsüne dirisine saydırıyorlar...

Bu nasıl yabancılaşmadır, diyeceğim ama...

İnsanı etten kemikten ibaret sanandan, yani "hazreti insanı" tanımayandan da her şey beklenir.

***

Siyasi görüşümüz veya düşüncelerimiz nihayetinde insani faaliyetlerimizin sadece bir ürünüdür.

Sonuç itibarıyla insanız, tüm acizliğimizle insan.
Hani demişti ya Edip Cansever, "Ne gelir elimizden insan olmaktan başka..."

İnsan budur, bu kadardır; lakin aynı zamanda da zübde-i âlemdir.
Tüm mesele, kendini bilmekte...

Kendini bilirsen, her şeyden evvel muhatap olduğun her insanın da tıpkı senin gibi bir "hikâyesi" olduğunu bilirsin. Hikâyesi, yani ailesi, yolunu gözleyenleri, eline bakanları, korkuları, umutları, sevinçleri, üzüntüleri, ila ahir.

O vakit merhum Nuri Pakdil ustamızın "Klasikleri okumayana ehliyet vermeyeceksin..." sözünün künhüne varırsın.

Hâliyle tanımadığın insanların değil ölülerine küfretmek, yekdiğerine zarar vermek endişesiyle trafikte bile azami dikkat edersin.

Hülasa, "hazreti insan"ı bilmeden olmaz.

Bilmek, yabancılaşmanın panzehridir. Tevekkeli "İnsan bilmediğinin düşmanıdır" denilmemiştir.

***

Geçen hafta sağlık sorunları nedeniyle yazamayacak duruma düşünce, ölümüm geldi aklıma.

Daha doğrusu, bir lahza çıkmadı aklımdan.

"İnsanı ölümden eceli korur" sözüyle de avutamadım kendimi. 
"Ya ecelim geldiyse..." diyerekten.

Ne ki yapacak bir şey yok. "Allah ölümün de hayırlısını versin" diye dua etmekten başka.

Sonra aklıma insanlıktan nasibini almamış haysiyetsizlerin ölümüze küfredeceği ihtimali gelince, "Ulan bu ülkede ağız tadıyla da ölemezsin..." dedim...

Kötü söz sahibinindir, biliyorum. Fakat ailem ve sevenlerim üzülür ya, o koyuyor adama.