Kimileri, “Anadolu İrfanı” ifadesini taşralı olmak veya köylülük zanneder… Bir önceki yazımda eleştirerek zikrettiğim Batı mukallidi monşer zihniyetli Laik ve Kemalist düşünce Anadolu irfanı gerçeğini sevmese de biz biliriz ki Anadolu’nun mayası İslam’dır, irfandır.
Anadolu toprakları; Taptuk Emre, Yunus Emre, Celaleddin-i Rûmî, Hacı Bayram-ı Velî, Hacı Bektâş-ı Velî, Hüsameddin-i Uşşâkî ve Muhyiddin İbn-i Arabî (cümlesine aşk-ı niyaz olsun) gibi Hak erenlerin nefesleriyle şekillendi. Anadolu İslam Medeniyetinin bin yıllık kadîm geleneğine işaret eden mezkûr ifadeden kastımız manâ zenginliğidir. Türkistan illerinden gelen Pîr Ahmed Yesevî’nin nefesi Anadolu’yu hikmetle kuşatarak Balkan topraklarında Abdullah Bosnevî’ye kadar uzanan kutlu nefestir. Türk- İslam ruhudur.
Buraya kadar yazdıklarım için onlar geçmişte kaldı diyorsanız hatırlatayım. Nesîmî’ye kıyan -irfansız- katillerin isimleri unutuldu ama Seyyid Nesimî unutulmaz. Ariflerin ölümsüz beyitleri/nefesleri dilden dile, gönülden gönüle aktarılır durur… Anadolu irfanının en belirgin temsilcisi olan Yunus’un diliyle: Âşıklar ölmez. Ölen hayvan imiş. Ariflerin nefesi de ölmez, kaptan kaba taşınır. İrfân diye tesmiye ettiğimiz “mârifet bilgisi” zamanlar ve mekânlar üstüdür… Bu girizgâh kenarda dursun.
***
Çeşme Derneği tarafından organize edilen Vuçıtırnlı Şeyh Selim Sami Efendi’yi anma toplantısında ülkemizin yetiştirdiği değerli bir bürokrat ve gönül adamıyla tanıştım. YEE-Yunus Emre Enstitüsü Kosova Koordinatörü Sayın Ramazan Yılmaz Bey ile ruhlarımız aslında âlem-i ervahta tanışmış… Bu âlemde zahiren de buluşmuş olduk. Ülkemiz adına yaptığı hayırlı hizmetlerin maddi manevî fütuhata vesile olmasını temenni ederim. Yoğun çalışma temposuna rağmen -zaman ayırarak- bizleri Priştine’deki ofisinde kabul eden Ramazan Yılmaz Bey’e şükranlarımı arz etmek isterim. Türk Kahvesi eşliğinde yaptığımız görüşme vesileyle kendisine PREKAZ- Balkanlardan Göç Hikâyesi isimli kitabımı hediye etme fırsatı buldum.
Aslen Kahramanmaraşlı olan Ramazan Yılmaz Bey, Anadolu irfan medeniyetine ait şiir ve edebiyat dünyamızdaki meşhur tabirle yedi güzel adamı hatırlattı bendenize. Vatan mefkûresi şuuruyla hizmet eden; ilim, irfan ve hikmete âşık, zarif gönüllü biri olarak tanıdığım Kahramanmaraşlı sekizinci güzel adam, Ramazan Yılmaz Bey olsa gerek.
Koordinatör Ramazan Bey, Ankara’daki YEE Merkezi’ndeki yurtiçi hizmetinden sonra sırasıyla; Katar/Doha, Romanya/Köstence ve şimdi de Kosova görevine atanmış. Kosova’nın başkenti Priştine başta olmak üzere Prizren ve İpek’te bulunan Yunus Emre Enstitüleri Ramazan Bey’in koordinasyonunda görev yapıyor.
Dış ülkelerde hem Türk diline, hem de ırkına/rengine bakmaksızın tüm insanların gönlüne hizmet eden Yunus Emre Enstitüsü, TİKA ile birlikte önemli hizmetlere öncülük ediyor. Şeyh Edebalı’nın dediği gibi, sadece Türkleri değil: “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın”
***
2009’da kurulan Yunus Emre Enstitüsünün yurt dışında 80'den fazla kültür merkezi bulunuyor. Yunus Emre Vakfı’nın alt kuruluşu olarak kurulan enstitü merkezlerinde dünyanın birçok ülkesinde Türkçe öğretiliyor. Enstitülerin bulunduğu ülkelerde eğitim kurumlarıyla yapılan işbirlikleriyle Türkoloji ve Türkçe öğretimi yaygınlaşıyor. YEE Kültür merkezleri, Anadolu nefesini dünyaya tanıtmak amacıyla yaptığı faaliyetlerle ülkemizi gururla temsil ediyor.
Yazının girişinde belirttiğim gibi Balkan coğrafyasında Yunus Emre’nin ruhaniyeti geziniyor. Kosova’da faaliyet gösteren üç kültür merkeziyle birlikte; Kuzey Makedonya/Üsküp, Bosna Hersek/Mostar, Sırbistan/Belgrad ve Karadağ/Podgoritsa şehirlerinde Türk dili üzerinden “Anadolu ruhu” mayasıyla tüm insanlara barış ve sevgi üzerine yeni bir davet yapıyor.
Kadîm Anadolu Türkçesiyle yüzyıllar öncesinden bizlere muhabbeti öğreten, insana hizmeti Hakk’a hizmet bilen Yunus Emre Hazretleri ne güzel söylemiş:
Gelin tanış olalım / İşi kolay kılalım.
Sevelim sevilelim / Bu dünya kimseye kalmaz
Yunus sözün anlarsan / Söz manasın dinlersen
Sana bir amel gerek / Burada kimse kalmaz.
Son söz olarak arz etmek isterim ki; Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti irfan nefesiyle kuruldu. İrfanı olmayan “Türkiye Yüzyılı” ideali yarımdır, eksiktir. İrfansız devlet, zahiren güçlü olsa bâtınen ruhsuz bedene benzer… Cumhurbaşkanımız “çok şey yaptık ama kültür işlerinde sınıfta kaldık” diyorsa bilinsin ki devlet kademelerinde Anadolu irfanı eksik kalmış demektir.