Kimsesiz, yoksul, yetim ve öksüzlere, tek kelime ile muhtaçlara yardım etmek, 

            Bollukta da darlıkta da infak etmek, 

            Çaresizlere çare, dertlilere derman olmak, insan ve Müslüman olmanın en asgari gereği, şartı, vazifesidir. 

            Yüce Yaradan Kur’an’ Kerim de bu durumu şöyle buyurmaktadır: 

            “O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.” Âl-i İmrân : 134), 

          “Onlar öyle kimseler ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer; başlarına gelene sabrederler, namaz kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden (Allah için) harcarlar.” Hac, 35 

              Müslümanlık söz konusu olunca yardım çok daha büyük önem kazanır ve hayatın vazgeçilmez parçası, iman ve inancın emri, farzı haline gelir. 

            Şu Ayet te bu durumu sarih bir şekilde ortaya koymaktadır: 

            “İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir.” Bakara,177 

            “Karnı aç iken tok yatan bizden değildir” Hadisi de, bu vecibeyi bütün çıplaklığı ile ortaya koymakta, en güzel şekilde ifade etmektedir. 

             İyi Müslüman olmanın, iyiliğe ermenin tek yolu yardım etmek, insanların bir sorununu çözmek, yarasına merhem olmaktan geçer. 

          “Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça ‘iyi’ye eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir.” Âl-i İmrân : 92 

            Müslümanlar açısından yardım etmenin, paylaşmak ve bölüşmenin çok mühim bir şartı, “olmazsa olmazı” da; 

             Gizli yapılması, “Sağ elin verdiğini sol el duymayacak” pırensibine uygun olarak icra edilmesi, 

             Sadece ve sadece Allah rızası için yapılması, yalnız O’nun rızasını kazanmaya matuf olması, başka hiçbir niyet, arzu, gaye, hedef taşımamasıdır. 

             “Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar.” Bakara : 3 

              Temel şart; O’nun rızası dışında hiçbir niyet, gaye ve beklenti içinde olunmaması, kalpten bile geçirilmemesidir. 

              Onun için yardım aleni, sesli, pırotokollü, törenli yapılmaz, yapılamaz! 

              Yardım gösteriş için, desinler için, reklam için yapılmaz, yapılamaz! 

            “Ey inananlar! Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını harcayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakmak ve eziyet etmek suretiyle boşa çıkarmayın. O gösteriş yapanın durumu, üzerinde biraz toprak bulunan kayaya benzer. Şiddetli bir sağnak isabet eder de onu sert bir kaya halinde bırakıverir (Toprağı gider, kaya kalır). Kazandıklarından hiç bir şey elde edemezler. Allah inkâr eden kimselere hidayet etmez.” (Bakara: 264) 

              Yardım; şov için yapılmaz, “Yardımşova” dönüştürülemez! 

              Tıpkı iftarları, “iftarşova” dönüştürdüğümüz gibi. 

              Yardım yaparken,“Ey ahali! Görün, duyun beni” denilmez!  

               Yardımdan şan, şöhret, nam beklenilmez! 

               Yardım üzerinde “siyaset” yapılmaz, “oy” devşirilmez! 

               Yardım üzerinden “ikbal ve istikbal” hesapları yapılmaz! 

               Yardım resmedilmez, afişe edilmez! 

               Yardım edilenler “faş” edilmez, gösterilmez, rencide edilmez! 

               Kısaca, yardımdan dünyevi hiçbir şey beklenmez. 

               Sadece Yaradan’nın bilmesi gözetilir ve O’nun hepsini görüp, kaydedeceği bilinir. 

             “Sana (Allah yolunda) ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: Maldan harcadığınız şey, ebeveyn, yakınlar, yetimler, fakirler ve yolcular için olmalıdır. Şüphesiz Allah yapacağınız her hayrı bilir.” Bakara : 215 

             Müslüman, yapılan yardımlara Mevla’nın  fazlasıyla mukabele edeceğini bilir. 

             Şu Ayet te bunu açıkça ortaya koymaktadır: 

              “Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki, her başakta yüz dane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir. Allah'ın lütfu geniştir, O herşeyi bilir.” Bakara : 261 

              Hele hele bir kamu kurumunun, devletin/milletin parasıyla yaptığı yardımları reklam etmek, kurumun başı olarak “Ben yaptım” gibi göstermek, asla kabul edilemez. 

              Zira o yardımları, kurum amiri kendi cebinden değil, kurum imkanlarından ya da halktan toplayarak yapmış, yani her iki durumda da milletin yaptığı, halkın cebinden çıkan paralarla ya da emtialarla yapılan  yardımdır. 

              Burada ancak, falan kurum yaptı denebilir, kurum amirinin değil, kurumun adı zikredilir. Burada kurumların yapacağı haber, en fazla; “Falan kurum şu kadar yardım yapmış, göndermiştir” şeklinde, törensiz, şovsuz, reklamsız, kişileri değil, yardımı yapan kurumun adı öne çıkarılarak olmalıdır. 

              Ancak kendi cebinden yapanlar “Ben yaptım” diyebilir ki, o da yukarıda belirttiğimiz temel hususlara aykırı, yalnız Hak rızasını gütme amacına zıttır. 

              Savaşta bile, desinler, “Ne kahraman adam” övgüsüne mazhar olmak, komuta zincir, emir ve korku gereği, Allah rızası dışında bir niyet ve maksat ile can verilse bile, şehit olunamadığı herkesçe bilinen bir gerçek olduğu halde, 

              Can vermenin yanında neredeyse “yok” hükmünde olan yardım yapmanın, Allah rızası dışında bir hedef için yapılmasının da “yok” hükmünde olacağı, 

               Sevap yerine belki de günah yerine geçeceği de bilinen bir gerçektir. 

               Bütün bu dünyevi maksatlar için yapılan yardımlar “Gayretullah’a” dokunmakta, 

               Yapılan yardımlar yapana fayda vermemekte, bu nedenle de sonuç alamamakta, bela ve musibetlerden kurtulamamaktayız. 

               Maalesef her iş ve iyiliğimizi, ikbal ve istikbal hesaplarına yönelik yapar hale gelmiş bulunmakta, Hak rızasını ikinci, üçüncü, sonuncu sıralara atmış bir durumdayız. Bu gidişat “hayra” alamet değil, Allah korusun, gazaba, gazabın celbedilmesine matuftur. 

                Hüda hepimizi, yalnız O’nun rızasını güdenlerden, O’nun istediği gibi yardım ve tüm ibadetleri yapanlardan eylesin inşallah.