Bu memlekette tartışılmayan, ihtilaf konusu olmayan neredeyse hiçbir mesele kalmadı.
Tarihimizden tutun da milli, dini, siyasi, kültürel, sağlık, ekonomi, adalet, yargı, eğitim, yönetim, sistem, sıpor, çevre ve akla gelen tüm meselelere kadar her şey tartışma konusu, ihtilaf konusu oldu.
Tartışılan ve ihtilaf konusu olan birçok dini meselelerden biri de KANDİLLER.
Her konuda olduğu gibi, son yıllarda Kandillerle ilgili tartışmalarda hem İslami İlimlerde ihtisas sahibi çevrelerde hem de sosyal basın müdavimleri arasında tartışmalar yaşanmaktadır.
Diyanet Kandillerin varlığı ve önemi üzerinde dururken, birtakım çevreler” sadece KADİR GECESİ vardır, diğerleri yoktur” demekte, meseleyi bidat olarak görmektedir.
Kandiller vardır veya yoktur meselesi, elbette bizim aydınlatacağımız bir konu değildir. İhtisasımız haricinde olup, bu yazımızda o konuya girmeyeceğiz.
Mevzu, İslami İlimler ile ilgilenenlerin ve konu ile ilgili ihtisas sahiplerinin çözeceği bir meseledir.
Bunu da, her dini meselede yaptıkları gibi, her biri ayrı bir köşede beyanat vererek,
İşportacı ve pazarcı sistemiyle sokağa dökerek, taşıyarak değil,
Avamın huzurunda, televizyon ekranlarında, reyting ortamlarında değil,
Bütün farklı görüş sahibi İslami ilim adamlarının bir araya geldiği ilim meclislerinde ve kendi aralarında tartışıp,
Müspet veya menfi çıkan sonucu halka arzetmeleri şeklinde olmalıdır.
Aksi takdirde, yaptıkları tüm tartışmalar kafaları karıştırmakta, güveni sarsmakta ve yıkım olmaktadır.
Kandilleri vardır yoktur meselesinin tartışılması, halk nezdinde ve bizim gözümüzde bir öneme haiz değildir.
Olmadığını bile kabul etsek, var gibi hareket etmenin bir zararı olmadığına inananlardanız.
Zira, zaten farz ve vacip sınıfından olmayan bu geceler, eğer İslami yaşam ve ibadetlerde bir artı sağlıyorsa, kanaatimiz ve fiili durum sağladığı yönündedir, o zaman olmasında bir zarar olmadığı gibi, fayda sağlamaktadır.
İnsanlar Kandillerle, kandil gecelerini gerekçe, sebep ve teşvik nedeni olarak görmekte, hiç olmazsa bu gece camiye gitmekte, namaz kılmakta ve dua etmektedir.
Devamlı namaz kılan, camiye giden ve İslam’ı yaşayanlarda da, ilave ibadet mesaileri doğurmakta, ibadeti eksilten değil, artıran bir işlev görmektedir.
Yani ibadetlerde tembel ve eksik olanları senede birkaç kandilde de olsa, ibadete ve camiye çekmekte, Müslüman olduğunu ve yapması gerekenleri hatırlatmaktadır.
Böylesi bir durumun kime ne zararı vardır.
Velev ki kandiller, sonradan ortaya çıkmış, dini gelenek ve göreneklerden olmuş olsun.
Dinin farzı olarak görmedikten sonra, Müslümanın hayatında negatif bir gelişmeye meydan vermeyecek, tam aksine müspet katkı koyacaktır.
Mevlit de bu kapsamdadır.
Bir İslami gelenek olarak yapılmakta, neticede Kur’an okunmakta, peygamberimize methiyeler sunulmaktadır.
Kandilleri veya mevlidi kaldırmak, bu vesileyle yapılacak ibadetleri de ortadan kaldıracak, bir kısım Müslümanların, kandil ve mevlit ile hatırladıkları Kur’an ve ibadetleri de yok edecek, hayatında İslam’dan hiçbir şey bırakmayacaktır.
Bunlara karşı olmak ve kaldırmak yerine,
Varsa Kur’an ve sünnete uymayan tarafları, o eksiklerini gidermek, ıslah etmek daha itidalli, aklı selim ve mutedil yol olarak görülmektedir.
Bırakınız insanlar bir vesile ile İslam ile buluşsun, tanışsın.
Kur’an ile bir şekilde hemhal olsun.
Kandillerde camiye gelsin.
Kaza ve nafile namazları kılsın.
Tövbe ve dua etsin.
Birbirlerini arasın, tebrikleşsin, hal hatır sorsun. Kardeşlik bağları güçlensin.
Kime ne zararı var?
Yeter ki İslam’ın bir rüknü, farzı ve esası olarak görmeden, bidat-ı hasene olarak yerine getirilsin.
Tartışılacak, çözülecek onca mesele dururken,
İslam’ın en temel esasları hayattan çıkarılırken,
Farzların bile çoğunlukla terk edildiği bir zamanda,
Kandillerle uğraşmak, bize ve İslam’a hiçbir şey kazandırmaz.
KUTLAMAMAK, KANDİL GECELERİNDE BİR ŞEY YAPMAK İSTEMEYENLERE, BUNU BİDAT OLARAK GÖRENLERE DE SAYGIMIZ OLMALI. Onlar da istedikleri gibi inansın ve istedikleri gibi yapsınlar.
Bunu bir ihtilaf konusu, niza meselesi yapmayalım. Gereksiz bir tartışma, zaman öldürme ve nizadan başka bir katkısı yok