Elbette tanrıların belalarını Allah verecek ve Allah kâinatı idare etme kanunu içerisinde bunu insan ile yapacaktır…
İnsanlığını kaybetmemiş insan ile; yani üzülen, merhamet duyan, seven, acıyan, dert edinen, düşünen, hisseden, kalbi olan, hatırası olan insan ile bu tanrılar belalarını bulacaktır…
O yüzden insanlığımızı almaya geliyorlar ve atalarla tüm bağlarımızı kopartmaya çalıştıkları gibi şimdi de dedelerle ninelerle kopartmaya çalışıyorlar…
Dijital çağa geçmek adına örf, anane, hatıra, sohbet, hürmet aracıları yaşlılarımızı aradan çıkartmak ile işe başlıyorlar…
Bu başlangıç insani bağları ile koparmak demektir…
Sonra herkesi kendine yeter olduğuna elimize verdikleri bedava teknolojiler ile inandıracaklar…
Sonra yazılımlar ile “Biz size yeteriz sorun söyleyelim anne, baba, eş, arkadaş, onlar bilmez yazın cevap verelim” safhasına geçecekler…
Bildiğin, geliştirdiğin varsa yazacaksın, dijital dünya efendileri gelip senden alacaklar, ister hayra ister şerre kullanacaklar, böylece sanal bilim insanı olacaksın…
Canları sıkılırsa çıkın diyecekler çıkacaksın, girin diyecekler gireceksin, sorgulamayacaksın…
Bu senaryo istedikleri tanrıcılık oyununun başı olacak çünkü biraz dikkatli izlediyseniz herkesi filmlerle alıştırdıkları küçük tanrılara çevirmek isteyecekler…
Bugün çocuklara “Babanı mı daha çok seviyorsun yoksa örümcek adamı mı” diye sorduklarında çocukların ekseriyeti örümcek adam diyor…
Bu, beyinlere nasıl format attıklarının ispatıdır…
Sonraki nesil için ister örümcek adam, ister demir adam, ister süpermen, ne idüğü belirsiz ne kadar yaratık varsa ona dönüşebilmek için teknolojiyi hizmete sunacaklar…
Neden böyle yapacaklar: Çünkü onlar ölmüyor, çürümüyor, yaralanmıyor, hasta olmuyor, tam da tanrı gibiler…
Eee insanın da en büyük hayali o değil mi?
Ölmemek, hasta olmamak, yaşlanmamak…
Bunları size sunacaklar ve tanrıcılık yaptıracaklar, bedenin bozulmamasını ölümsüzlük diye yutturacaklar, siz de kendinizi tanrı zannedeceksiniz!
Beden mi yoksa ruh mu ölüm ile buluşuyor, bunu anladığınızda zaten siz çoktan bu diyardan gitmiş olacaksınız…
Arkada kalan tanrıcıklara da “Üretim hatası olmuş, siz ölümsüzlüğünüze devam edin” diyerek dolmayı yutturacaklar…
Size bu fantastik gelen cümleleri yıllardır filmlerle, romanlarla, teorilerle işlemiş olan bir derin dünya olduğu için biraz aklınızı kalbinizle devreye sokarsanız ve dünyada ne gibi araştırmalar yapıldığı ile ilgili bilgisayarları karıştırırsanız söylenenlerin hiç de anlamsız olmadığını anlayacaksınız…
Yine de anlamadıysanız “Bu yazıları herkes okumasın” dedik zaten...
Bu tanrıların hayallerini ve tezgahlarını bozmak da bizim yani insanın işi olacak...
Şunu unutmayın tüm tezgâh şeytan tarafından kuruluyor…
Onun soyundan geldiğine inanan, aslında onun tarafından kandırılan ve kendini üstün ırk diye dava eden -ki siz bunları meşhur aileler diye bilirsiniz- bu tanrıcıkların farkında olmadan takip ettikleri dava tam olarak şudur:
Şeytan dünyaya insan yüzünden sürgün olarak gelmiştir ve tek derdi insanı insanlıktan çıkarıp yeryüzünde hakiki kul olan insan bırakmamaktır…
O zaman kâinatın bir amacı kalmayacak, kıyamet kopacak ve sürgün hayatı bitecektir…
Rabbine dönecek ve hükmün verilmesine kavuşacaktır…
İblisin tek derdi budur…
Tabiri caiz ise ne olacaksa bir an önce olsun sabırsızlığıdır ve elbette Allah’a “Verdiğim sözü tuttum, insanları insanlıktan çıkardım” pişkinliği ile kendisinin egosunu tatmin etmektir…
Yani şeytan kıyameti ister ki mevzusu kapansın…
Para, pul, enerji, güç, kaynak, dünya hikâye…
İşte bunun için yeryüzünde insanın kalmaması lazım, bize düşen de insanlığımızı muhafaza etmektir…
İnsan acizdir, o zaman mutlak kudret sahibine sarılmalıdır, bu imana olan ihtiyaçtır…
İnsan kuldur, iman ispat ister, Allah’ı seviyorum diyerek iman etmiş ve Allah’ı sevmiş olmayız…
Yaratıcının isteklerini yerine getirmek zorundasın ki başında mutlak namaz gelir, namaz dinin direğidir ve direk olmazsa gemi yüzemez…
İnsanı insan ile tamamlayabilirsiniz…
Sadaka vermez, yardım etmez, paylaşmaz iseniz insaniyetin en büyük temel taşını sarsmış olursunuz…
Kâinat tümü ile insana hizmet ediyorsa insan da insana hizmet etmek zorundadır ve bu tebessüm dahi olsa sadakadır…
Hem belayı defeder, hastalığı ve musibeti önler; bu imanımızın şartlarındandır…
Ve bu kâinat Müslümanların değil iyilerin de kainatıdır…
Sadece ben diyemezsiniz, masumları, acizleri, hürmet edenleri koruyup kollamalısınız…
Kaynağı vahye dayanan tüm insanlarla Allah’a ortak koşmayan samimi insanlarla bir araya gelip iş, ticaret, yardımlaşma ile toplanmak ve büyük kötülüğe karşı koymak insanlık vazifesidir…
Unutmayın ahir zamanın meşhur bir hadisinde değinildiği gibi “Deccal bir minare boyunda olacak ve Hz. İsa onun dizine gelecek ama Hz. İsa yine de onu yenecektir.” (Burada Hz. İsa tüm iyi insanları bir arada toplayan olacaktır ve hususan vahye inanan Hristiyanlar ve İslam ile birlikte hareket edeceklerini temsil etmektedir.)
Bizler bu hasletlerimizi tamir etmek ve güçlendirmek zorundayız…
Ancak o zaman tanrıcıkların oyunlarını bozabiliriz...