Sosyal basında facebook’u takip edenlerdeniz. 

                Doğru kullanıldığında müthiş bir haber ve fikir havuzu. 

                Ancak ne yazık ki, fikir beyan etme yerinden çok, tam bir yalan, algı, ahlaksızlık ve tirol alanı oldu. 

                Fikir namusu diye bir şey yok. Fikrin namussuzluğu kol geziyor! 

                Ekseriyet görüşünü belirtmiyor, kendi menfaatine  muhalif herkese hakaret ediyor. 

                Satılmış diyor, hain diyor. 

                Kendi partisinden, kendi görüşünden olmayanları, iki terör şebekesinden birine değil, ikisine birden yaftalıyor. 

                Görüş belirtmiyor, emrediyor, emirler yağdırıyor. Tehdit ediyor. 

                Dili zehirli hançere dönmüş, ha bire sokuyor.  

                Zehirli yılanı bile geride bırakmış, ona rahmet okutuyor. 

                Göz göre göre yalanı ve yanlışı savunuyor. Zır cahilin bile inanmayacağı yalanı, gerçekmiş gibi göstermeye çalışıyor. 

                 Sırf kendinden olduğu için zalimi görmezden geliyor. Benim zalimim iyi, senin ki kötü diyor. 

                 Kendinden olmadığı için mazlumu görmüyor, görmezden geliyor. 

                Toplumu ayrıştırıyor, ötekileştiriyor. Halkı kamplaştırıyor, düşmanlaştırıyor, bölüyor. 

                 Her yanlışa bir gerekçe buluyor. Bulamazsa “yalan” dır deyip örtmeye çalışıyor. 

                  Parti hassasiyetini Din’in önüne alıyor. Partiyi Din’den öne geçiriyor. 

                 Din’e hakarete değil, partiye hakarete köpürüyor. 

                 Din ortak paydasını değil, partiyi merkeze alıyor, partiyi ortak payda istiyor. 

                 Sonradan geldiği yerde, ev sahibine akıl veriyor, evinden kovuyor. 

                 Dağdan gelmiş, bağdakini kovuyor. 

                 Yaşı kadar bu dava da, bu evde olanları, yok sayıyor. Daha dün geldiği yeri sahipleniyor, gerçek sahibi dışlıyor. 

                 Daha dün geldiği evde, ev sahibini evden kovuyor, ev ahalisini en tanıyanlara, sen tanımaz, bilmezsin, ben bilirim diyor. 

                 Yanlışları örtmenin yanlışı büyüttüğünü bilmiyor. Ya da biliyor ama çıkarı için öyle yapıyor. Yanlışları halı altına süpürüyor, sakladığını sanıyor. 

                 “İSLAM EŞİTTİR ADALETTİR” Bilmiyor, biliyorsa da işine gelmiyor. 

                  50 Yıllık arkadaşlarını kırıyor, döküyor. Akılsızlığından haberi yok, akıl veriyor. 

                 28 Şubat’ta masa altlarına saklanıyordu, şimdi kahramanları oynuyor. 

                 Dün HAK, ADALET diyordu, bugün güç eline geçince menfaat diyor. 

                 Üstelik bunu dünün mazlumları yapıyor. 

                  İnançlı ve imanlı olduğunu söyleyenler en acımasız bir şekilde yapıyor. 

                  Kötü örneği örnek olarak ileri sürüyor. 

                   Düne kadar “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” diyorken, bugün susan kendi oluyor, dilsiz şeytanı oynuyor. 

                   Düne kadar “KİM OLURSA OLSUN MAZLUMDAN YANA, ZALİME KARŞI” diyenler, 

                   Bugün zalim kendisinden olunca, mazlumun yanında değil, zalimin yanında yer alıyor. 

                   Dün ne dediyse, bugün tersini yapıyor. Yüz seksen derece değil, üç yüz altmış derece dönüyor. 

                   Döndükçe dönüyor, fırıldak gibi dönüyor. Baş döndürüyor, mide bulandırıyor. 

                    İstifra ettiriyor, kusuyor, kusturuyor. 

                    50 Yıldır bunlarla nasıl yürüdüğümüze şaşırtıyor, hayıflandırıyor. 

                    “Bunlar mıydı bizim arkadaşlarımız” dedirtiyor, pişman ediyor. 

                    Bir yerinden, bir ucundan elde ettiği çıkar uğruna, yanlışın avukatlığını yapıyor. 

                    Davası yok, kaybedeceği menfaati düşünüyor. 

                    Yalan, algı, manipülasyonun dikalasını yapıyor. 

                    “Müslüman görüntüsü ile alçaklık yapana alçak demeyen de alçaktır” diyen İsmet Özel’i haklı çıkartıyor. 

                    Maide Suresi, 8. Ayet’te; “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun. HERHANGİ BİR TOPLULUĞA DUYDUĞUNUZ KİN, SİZİ ADALETSİZ DAVRANMAYA İTMESİN. ADALETLİ OLUN; bu, takvâya daha uygundur. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” 

                   İlahi emri, yüce Yaradan’ın beyanını görmüyor, görmezden geliyor. 

                   En iyisi, en ahlaklısı bile “sessiz” kalıyor. Sessiz kalarak onaylıyor. 

                   Müslümanlık adına en kötü örnekler sergilenirken, 

                   Müslüman olarak İslam’a en büyük darbeyi Müslümanlar vururken, 

                   O hala 70 sene önceden dem vuruyor, 100 sene önceki yanlışları gösteriyor. 

                   Bugünkü yanlışları, geçmiş yanlışlarla örtmeye, karartmaya çalışıyor. 

                   Geçmişin yanlışları ile bugünü aklıyor. 

                   28 Şubat posmodern alçak darbesinde olanları unutuyor. Fırsat eline geçince aynısını yapıyor. Düne kadar Persinvanya ile kol kola, iç içe iken, bugün herkesi onunla yaftalıyor. Dün cani şebekesini aklarken, şimdi onunla karalıyor. 

                   Müslüman kimliğiyle Din’e en büyük darbe vuranları, vurduğunu görmüyor, görmezden geliyor, örtüyor, saklıyor. 

                   Ey!  Kara, kapkara tiroller! 

                   Biliyoruz yarın, güç dengeleri değiştiğinde, siz de değişecek, yenilerin yanında pervane olacaksınız. 

                   Biz yeni zalimlerle uğraşırken, siz bu sefer yine bize saldıracak, yenilerin yağcısı ve yalakacısı olacaksınız. Onları övecek, gazetelerinize onları manşet yapacak, köşelerinizde onları öveceksiniz. 

                   Size Müslüman olun demiyor, diyemiyoruz. 

                   Çünkü olamazsınız, olamayacaksınız. 

                  Namaz ve oruç ile Müslüman olduğunuzu sanacak, zulmün ve zalimin karşısında duran, dava ehli değil, “tava” ehli olmaya devam edeceksiniz. 

                   Size sadece insan olun diyoruz! 

                   Onun da en asgarisi, “dibini olun yeter” diyoruz!