-Son yıllarda Türkiye’deki kentleşmeyle ilgili en doğru tespit nedir diye soranlara tek bir cevabım var: “Bütün şehirler birbirine benziyor”.
-İstanbul’dan Boğaziçi’ni çıkardığınızda geriye sahiden “yüzlerce Kırşehir” mi kalır, emin değilim ama Türkiye’yi bilmeyen bir yabancı turiste Ankara’yı Yozgat, Bursa’yı da Kahramanmaraş diye yutturabiliriz.
-Peki, Adapazarı’nın bir kimliği var mı? Varsa nedir?
-Son yıllarda bir süre Adapazarı’ndan uzaklaşıp geri döndüğüm zaman, şehre girer girmez hissettiğim: Adapazarı biraz rögar kapağı, biraz da dönel kavşak demek!
-Neden şehre yönlendiren bütün tabelalarda Sakarya yazıyor? Adapazarı unutuldu mu?
-Adapazarı Sakarya değildir, Sakarya da Adapazarı!
-Yeni başlayanlar için Adapazarı: Kentpark, Çark Caddesi, Islama köfte, Mavi Durak, Orman Park, dolmuşlar ve kafeler…
-Benim için Adapazarı: Beşköprü, Çark Deresi, istasyon, tren, çınarlar, yağmurlar, Lojmanlardaki fıstık ağaçları, Sait Faik, Bulvar, Yenicami, Selahaddin Şimşek, Orta Cami, Uzun Çarşı, Serdivan, Faik Baysal…
-Adapazarı: Çocukluğum, gençliğim, heyecanım, ilk aşkım, yalnızlığım, cesaretim, umutlarım, ayrılığım, kırgınlığım, felaketim, sevincim…
-Adapazarı, İstanbul’un bitip taşranın başladığı yer midir yoksa taşranın bitip İstanbul’un başladığı yer mi? Her ikisi de mi? Peki, İstanbul’un içindeki taşra ne olacak?
-Edirne mi daha yakındır İstanbul’a, Adapazarı mı?
-Mimar Sinan, Selimiye Camii’ni, gerçekten İstanbul’un silueti bozulmasın diye mi Edirne’ye yapmıştı?
-Eskiden İstanbul’dan Adapazarı’na sırf sayfiye gezintileri için günübirlik “tenezzüh trenleri” işlermiş, duydunuz mu? Tenezzüh ne mi? Sözlüğe müracaat…
-Bir zamanlar tarihî şehirlerimize “açık hava müzesi” derdik, şimdi bütün büyük şehirlerimize “açık hava tımarhanesi” diyebiliriz!
-“Her şehirde ayrılık zor, Ada’da ayrılık ateşten bir kor!” Bunu yazalı yirmi seneden fazla olmuş. Acaba yazının devamı nerede?!?
-Arifiye’den ağır aksak bir trene binip yemekli vagonda oturmak; Doğançay’ı, Geyve Boğazı’nı uzun uzun seyretmek pencereden…
-Akşemseddin, “Buranın havası muzırdır!” deyip ömrünün geri kalanını Sapanca’da geçirmekten vazgeçtiğinde, Adapazarı’nda kimler yaşıyordu?
-İbn Haldun, “Coğrafya kaderdir” sözüyle gerçekte ne kastetmişti?
- Adapazarı… Tek tük gördüğüm faytonların, Arnavut kaldırımlı, parke taşlı sokakların, çınarlarına üşüşen kargaların, bitmeyen yağmurlarınla… Beşköprü’de tarihi soluduğum, İstanbul’a doğru gürültüyle giden trenlerine vurulduğum, şimdi yerinde yeller esen, gerçek Şemsiyeli Park’ında gazoz içtiğim, Bulvar’ında yaz akşamları ağır ağır yürüdüğüm, Çark suyunun başında dinlendiğim… Ne kadar ayrı kalsam da unutmadığım, unutmayacağım…
-Ayaklarım geri geri gittiğinde bile özlediğim… Adapazarı… Şehrim benim, değişmez kaderim!