*Öncelikle ve kesinlikle DOĞRULUKTAN, DÜRÜSTLÜKTEN ve “ADALET”ten zerre taviz vermemeleri. Türkiye’de en fazla ihtiyacımız olan, neredeyse mumla aranacak hale gelen bu vasıflardır. Tek eksiğimiz bu özelliklere sahip insanların en alttan en üste kadar idareye gelmesidir ve kurtuluşumuz bu üç kelimede saklıdır.
*”SIRAT-I MUSTAKİM” den asla ayrılmamaları.
*Belediye personeline “Başkan”, halka ise “Hizmetkar, hadim, hademe,” olduklarını, şehrin “emini”, “şehremini” olduklarını unutmamaları. Belediye başkanı, personelin başına halkın tayin ettiği, maaşını verip, hizmetlerini görmesi için seçtiği insandır.
*Seçildikten sonra parti rozetini çıkarmaları ve halkın tamamına eşit mesafede, TARAFSIZ ve ADİL olmaları.
*Kanunlardan ziyade, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE bağlı olmaları. Mevzuatçı değil “hukukta yana” olmaları, hukuku öncelemeleri.
*Personelle, odalar, dernekler, basın ve halkın tüm kesimleri ile “İSTİŞAREYE” çok önem vermeleri, “istişare eden aldanmaz” pırensibine uymaları. “Ben biliyorum” modunda hiçbir zaman olmamaları, bilseler bile istişareyi elden bırakmamaları.
* Başta personeli olmak üzere, her alanda “EHLİYET ve LİYAKATE” dikkat etmeleri.
*İşi bilen, ehliyetli ve liyakatli, tecrübeli, dosdoğru, dürüst, adaletli, başkanı yanlışını söyleyebilen, uyarabilen, yağcı ve yalaka olmayan DANIŞMANLAR çalıştırmalı, sadece maaş için danışman uygulamalarına son vermeleri.
*Etrafında gerek personelden ve gerekse dışarıdan tek bir YAĞCI VE YALAKA barındırmamaları.
*Dünyevi ve uhrevi mahkemelerde hesap verecek şekilde iş yapmaları ve her iki mahkemede hesaba hazır olmaları. Her işinde “HAK’ka uygunluğu” gözetmeleri.
*Belediyenin sırtına binmeye değil ( makam, maaş, çevre, sıtatü, ikbal, istikbal, basamak, sıçrama tahtası, yan avantajlar v.s), altına girmeye (sırtına almaya, terlemeye, kan ter içinde kalmaya) gitmeleri, yalnız bu amacı taşımaları.
*Belediyenin/halkın bir kuruşunu israf etmemeleri, tasarrufa azami riayet etmeleri.
*Çalışmayı ve çalıştırmayı ibadet saymaları.
*Tevazulu, samimi, açık sözlü, kibirden arınmış, kıskanç olmayan, kafasında binbir tilki dolaşmayan, önüne geçebilecek kabiliyetli insanları ezmeye çalışmayan, binbir numara, filim ve entrika çevirmeyen, haset ve kindar olmayan, tek yüzlü, egosuz, sabırlı, hoşgörülü, merhametli, kalbi ve hasbi olmaları.
*Doğruları uygulamada, adaletli olmada kararlı, cesur ve ısrarlı olmaları, yanlışa asla merhamet etmemeleri.
*Halkı, insanları “rol icabı”, “siyaset”, “oy” için değil, samimiyetle ve karşılıksız kucaklamaları, sevmeleri, halka rol icabı değil, samimi gülümsemeleri.
*Reklama değil, işe, hizmete önem vermeleri.
*Dini ve milli değerleri oy ve ikbal/istikbal için kullanmamaları. Cenaze ve namazlarda ve benzeri dini ve milli etkinliklerde en öne kurulup, fotoğraf çektirme ve görsünler amacında olmamaları, en arkalara geçip, görünmeden, sadece Hak rızasını gütmeleri.
* Milletin işini zorlaştırmaya değil, kolaylaştırmaya, çözümsüzlüğe değil, çözüme odaklanmaları.
*Her zaman “ulaşılabilir” olmaları. Yalnız gezmeleri ve doğrudan halk ile iç içe olmaları.
*Hizmetin merkezine” insanı” koymaları.
*İş ve işlemlerinde, çalışmalarında yalnız HAK’kın ve halkın rızasını gütmeleri.
*”Güç zehirlenmesine”, “ne oldum delisi” olmamaya özel önem vermeleri.
*Çalıştırdığı personele hukuksuzluk yapmamaları, adaletli davranmaları.
*Personelin çalışanla çalışmayanını, doğru ile doğru olmayanını iyi ayırt etmeleri, çalışana, gayretliye, doğru, dürüst ve adaletli olanlara ayrı bir değer ve önem vermeleri.
*Seçimde reklama değil, pırojelere, çözümlere ağırlık vermeleri. İsrafsız, masrafsız, gösterişsiz, sade bir seçim çalışması yapmaları. Ülke iktisadi darboğazda iken, bol reklamlı, afişli, savurgan bir pıropagandaya girişmemeleri.
*Şehir hizmetlerinde önceliği temizlik, çağdaş çöp toplama, bertaraf, geri dönüşüm, ulaşım, imar, alt yapı, ziraat arazilerini koruma, su ve hava kalitesi, gıda güvenliği, deprem güvenliği, tasarruf ve israf etmemeye vermeleri.
*Park yapmaktan ziyade, gerçek yeşil ve şehre yüzde yüz akciğer olabilecek, masrafı da düşük ve tabii olan KENT ORMANLARINA ağırlık vermeleri.
*Belediyenin gelirlerini artırma, yerel kaynakları geliştirme ve merkezi gelirlerden ziyade, yerel imkanları harekete geçirmeye, hep Ankara’dan beklememeye ehemmiyet vermeleri.
*Tabiatı, çevreyi, tabii ( dere, nehir, göl, deniz, dağ, yayla, orman, arazi v.s) ve tarihi değerleri korumaya ve geliştirmeye özel önem vermeleri.
*Yaptıkları tüm işlerde “sağlamlık ve kaliteye” çok önem vermeler, “yap yık” israfına asla girmemeleri. Şehirde yaşamın kurallarına uyulması için ( tırafik kuralları, gürültü, işgaliye, temizlik, çöp çıkarma, silah atma, düğünlerde sokak kapatma, gece gürültü yapma, inşaat yaparken çevreyi kirletme, gereksiz kılakson çalma, usulsüz park, kent mobilyalarına zarar verme, ateş yakma, lastik yakma, çevreye çöp atma v.s) her türlü tedbiri almaları ve taviz vermemeleri.
*İslami, milli, yerli değerlere özel önem vermeleri, korumaları ve geliştirmeleri.
*Türkçeye, milli kimlik ve kültüre çok büyük değer vermeleri, yabancı isim, dil, tabela ve kültüre geçit vermemeleri.
*Sosyal ve kültürel belediyeciliği ihmal etmemeleri, yardımlar da “sağ elin verdiğini sol el duymayacak” hassasiyetini gütmeleri, “iftarşovlardan” uzak durmaları.
*Belediye çalışmalarında kurumun/halkın parasıyla kendi reklamlarını yapmamaları, kendi isimlerini öne çıkarmamaları, kurumun ismini kullanmaları.
*Sakarya-Merkez özelinde, bu şehrin 120 yıllık tarihi kazanımı olan “ADA TIRENİNİN” hemen GAR’a getirilmesi için ivedi harekete geçmeleri.
*İş ve işlemlerinde bilim ve yenilikleri çok iyi takip edip, uygulamaları.
*Bir döneme odaklanmaları, ikinci dönem de seçileyim diye taviz vermemeleri. Yeniden seçilmeye değil, doğrudan asla vazgeçmemeye, hesaplarını, KUL HAKKI EKSENİNDE VE BÜYÜK MAHKEMEYE göre yapmaları.