ktidar erkini, makamı, şöhreti, akçeyi ele geçirince, ne olduğumuzu, ne hale geldiğimizi izah eden, acı ama gerçek bir yazı. Okuyalım ve “biz bunun neresindeyiz” in muhasebesini yapalım, başkalarını değil, kendimizi, önce kendi nefsimizi test edelim.
“Uzun bir nöbetti bizimkisi… Ümmetin umudu olmak için çıkılan uzun ve zorlu bir yolculuğun nöbeti… Şehir şehir, mahalle mahalle, ev ev tutulacak bir nöbet...
Kimimiz terk etti tepeyi, ganimetlerin peşinden koşup gittik. Ne zafere ulaşabildik, ne de ganimet toplayabildik… Ne evlerimizi koruyabildik, ne şehirlerimizi, ne de nesillerimizi... Tüm tepeleri kaybettik…
Kimimiz karaya çıkınca Allah’ı unuttu... Ne gemide verdiğimiz sözü tutabildik ne de karada adam gibi durabildik…
Kimimiz bahçe sahiplerinin imtihanına tutuldu… Kimse görmeden toplayacaktık mahsulümüzü. Büyük bir musibete duçar olduk. Ne mahsul toplayabildik, ne de kimse gördü bizi… Her şeyimizi kaybettik...
Kimimiz amansız bir “vehn ( dünyayı fazlaca sevmek ve ölümü kötü görmek)” ” hastalığına yakalandı bu yolda… Dünya sevgisi ve ölüm korkusu kapladı yüreklerimizi. Yürürken mal, makam, şan, şöhret, güç, kuvvet ne varsa topladık yoldan. AVM’lerin, lüks İslami otellerin, milyarlık iftar sofralarının pençesinde tükenip gittik… Dünya selinin önünde sürüklenen çer çöp gibi olduk… Allah düşmanımızın kalbinden söküp aldı korkumuzu… Dünyalık kazanımlarımızı kaybetmeme adına, ahiretimizi kaybettik…
Kimimiz Tâlut ( İsrailoğullarının meliki ) ordusunun imtihan edildiği nehirle imtihan edildi yolda… Bir avuç içmemiz gereken nehirden kana kana, tıksıra tıksıra içtik... Ne sabit kalabildi ayaklarımız, ne de gökten sabır yağdı üzerimize… Dizlerimizin bağı çözüldü… Bizim bu zalimlerle, bu kalabalıklarla başa çıkacak takatimiz yok, biz bu medeniyet karşısında yenildik demekten başka bir şey gelmedi elimizden… İzzetimizi kaybettik… Onurumuzu kaybettik…
Kimimiz Samiri’lerle ( Tevrat’a inanan Yahudilerden bir kavim. Altından buzağı yapıp onu tanrı görenler ) ) karşılaştı yolda… Buzağıların peşine takılıp gittik… Sahte böğürtülerin, göz kamaştıran parıltıların büyüsüyle yoldan çıktık. Yola çıktıklarımızı, yolda bulduklarımızla değiştirdik. Düşmanlarımızı yakın, dostlarımızı uzak tuttuk. Yakınlaşan düşman dost olmadı amma uzaklaşan dostlarımızı düşman ettik sonunda… Kardeşliğimizi kaybettik…
Kimimiz Züleyha’lara ( Yusuf Suresi’nde geçen, Yusuf ile Züleyha kıssası ) rastladı yolda… Nefsimizin ardına düşüp gittik. Ne Yusuf olabildik ne de ben Allah’tan korkarım dedik… Zindanlar bize göre değildi, yırtılmasına bile fırsat vermeden çıkarıp attık gömleklerimizi… Apart dairelerin tek odalarında, gizli nikahlarla ve sonu gelmez yalanlarla tükenip gittik… Ahirete bir şey bırakmadan ne varsa yaşadık bu dünyada… İffetimizi kaybettik…
Kimimiz Salebe’lere (Bedir ashabından olan ve zekat vermeyi reddeden adam) katıldı yolda… Dava için çıktığımız yolda davarların peşine takılıp gittik. Vadi dolusu mallar doyurmadı gözümüzü… Tırnaklarımızla kazanmıştık her şeyi… Allah’ın verdiğini itinayla esirgedik onun yolundan… Daha çok biriktirdik, biriktirmekten vakit bulamadık dağıtmaya, her şeyi anladığımız zaman dağıttığımızı kabul edecek kimse kalmamıştı yanımızda… Şuurumuzu kaybettik…
Kimimiz Kuzman’lara( Peygamberimizin Cehennemlik dediği, Uhud savaşında Müslümanlar safında kıyasıya savaşıp, “Ben sadece kavmimin şanı ve şerefi için savaştım, yoksa ben savaşmazdım ki!" diyen adam ) dönüştü yolda… Nice Uhud’lar gördük amma, desinler, görsünler, bilsinler, sevsinler, övsünler diye savaştık… Reklamcılık kapladı tüm benliğimizi… Şan ve şöhretin ardında eriyip gittik… Canımız dâhil her şeyimizi verdik ancak ne şehit olabildik sonunda, ne de kimse övdü bizi… İhlâsımızı kaybettik…
Allah’ın rızasından başka kaybedecek bir şeyi olmayanlardık yolun başında… Şimdi ellerimizde kaybetmekten korkacağımız çok şey var amma her şeyimiz olan “O BİR ŞEYİ” kaybettik sonunda…” Abdulaziz Kıranşal
Evet. NeYazık ki kaybettik. Her birimiz bir şeyler kaybetti. Ama az, ama çok.
Bütün Müslümanlar kaybetti, yerle yeksan oldu.
İşte Suriye, Irak, Filistin, Libya, Afganistan, Pakistan, Çeçenistan, D.Türkistan, Mısır, Karabağ, Somali, Arakan, Sudan, Bangladeş, Yemen, Kırım, Kıbrıs,Balkanlar, Kafkaslar.
Hepsi.
Titreyip kendimize gelmenin zamanı geçti, geçiyor.