Yaşadığımız büyük deprem felaketinden sonra, bizatihi hukuki uygulamalarda,  basında ve hususen sosyal basında, Felaketin tek müsebbibi olarak, müteahhitlerin gösterilmesi ve hedefe yalnız onların  konması çok büyük yanlıştır. 

  Bir kere bütün yüklenicileri aynı kefeye koymak, hepsini yanlış ve suçlu göstermek,
              Kısaca, her yaşanan olayda yaptığımız gibi burada da TOPTANCILIK yapmak son derece hatalı ve hastalıklı bir yaklaşımdır.
              Bir veya birkaç muallimin yaptığını mekteplere hatta topyekün eğitim camiası ve kurumlarına,
               Bir veya birkaç emniyet görevlisinin hatasını tüm Emniyet mensuplarına ve teşkilatlarına,
               Bir veya birkaç politikacının yaptığı hatayı, tüm politikacılara ya da hatayı yapan siyasetçinin partisinin bütününe,
               Bir tarikat ya da cemaat mensubunun hatasını, tüm tarikat veya cemaat mensuplarına ve kuruluşlarına yıkmak ne kadar yanlış ise,
               Bir, beş, on ya da daha fazla müteahhidin yanlışını da tüm camiaya has hale getirmek fevkalade yanlıştır.
               Her meslek camiasında çürükler olduğu gibi, bu camiada da böyleleri vardır.
               Bunun yanında dürüst çalışanları da hiç şüphesiz vardır.
               Bu konuda ikinci söylenmesi gereken husus; müteahhide kadar sorumlu zincirinin konuşulmaması, gözden kaçırılmasıdır.
                Yüklenici işi yapmaya başlayana kadar bir yığın aşamadan geçmekte, pıroje yaptırmakta, izinler almakta, işi ruhsata bağlamakta ve bir yığın para ödemektedir.
                Pırojeyi yapan, onaylayan, imar izni veren, ruhsat veren ve resmi tüm işlemlerini gören sorumlular nerde ve neden onlar konuşulmuyor?
                İnşaata başladıktan sonra denetleyenler, başta hazır beton olmak üzere malzeme verenler, demir ebat ve sayılarına, bağlantılarına, sulama ve kalıp gibi bir yığın işlemi yapanlar nerede?
                 Müteahhit inşaatı gizli yapmıyor ve yaptıkları gecekondu da değil.
                 Herkesin gözü önünde ve aylar süren bir çalışma ile inşaat ortaya çıkıyor.
                 Bu işi YAPARKEN neden yakalanmıyor da, felaket olduktan ve insanlar can verdikten sonra neden KAÇARKEN yakalanıyor?
                 Daha öz bir ifade ile KAÇARKEN DEĞİL DE YAPARKEN NEDEN YAKALANMIYOR?
                  Bir kişiyi sorumlu tutmak, suçlamak ve ondan hesap sormak, sorar gibi yapmak kolaycılıktır ve çözüm değildir. Gaz almanın ötesine geçmeyen bir algı yönetiminden başka bir netice vermez..
                  İşin ilk başından sonuna kadar tüm zincir denetlenmeli ve sorumlu tutulmalı, sorumluluk iş bitene kadar değil, yıllara sarih devam etmelidir.
                   KONTROL MEKANIZMASININ AKIBETİ
               1980 Yılı başlarından itibaren yıllarca kontrol mühendisliği yapan bir insan olarak söylüyor ve yazıyorum ki;
               Kontrol mekanizması doğru işlemiyor.
               Her meslekte olduğu gibi, onların içinde de sağlamı ve çürüğü maalesef var.
                  Yine maalesef ki, bu çürükler denetlenmiyor.
                   Çürükleri denetlemek yerine, sağlam olanlar, dosdoğru dürüst çalışanlara iyi gözle bakılmıyor.
                   Rijit, geçimsiz, uyumsuz yaftasıyla yaftalanıp, pasifize ediliyor, terfi ettirilmiyor, sürülüyor ya da bir kenara koyuluyor.
                   Genelde de “Doğrucu Davut” lakabıyla AŞAĞILANIYOR, DOĞRLUK AŞAĞILANIYOR, değersizleştiriliyor.
                    Bu durumu İLİKLERİNE KADAR YAŞAMIŞ BİR MÜHENDİS OLARAK biliyorum. Konu ile ilgili acı hatıralarımı yazsam, buradan Buhara’ya yol olur!
                               KONTROL HEYETİ OLMALI
                   Tek kişilik kontrol mühendisi yerine, en az üç kişiden oluşan “KONTROL MÜHENDİSİ HEYETİ” olmalı,
                   Böylece bir kişiyi hedefe koyup harcama kolaylığı ortadan kaldırılmalı,
                   Heyetin çoklu bilgisi, bakışı, kontrolü ile hata payı azaltılmalı,
                   Bir kişinin yanlışa ve rüşvete göz yumması ihtimali ortadan kaldırılıp, çok kişi ile çürüklerin önüne geçilmelidir. Herkes kabul eder ki, bir kişi ile sahtekarlık anlaşması yapmak kolay, çok kişi ile zordur.
                              KAÇAK YAPI GÖRMEZDEN GELİNMEMELİ
                   Herkesin gözü önünde günler süren çalışma ile kaçak, ruhsatsız bina yapılıyor ve bu görülmüyor! Kaçak binayı gece ya da uzayda yapmıyorlar. Şehrin göbeğinde, mahallenin, köyün ya da yaylanın içinde yapılıyor bu binalar. Nasıl görülmez? Nasıl ilk kazmayı vurduğunda durdurulmaz?
                   Sonra da ya YIKTIRILIYOR/YIKILIYOR ya da sonradan pırojelendirilip, bedel ödetip ruhsatlandırılıyor. 
                    Bir kere kaçak yapıya asla imkan tanınmamalı, dünya para harcandıktan sonra yıkılmasına meydan verilmemelidir. Yıktığımız şey MİLLİ SERVETTİR, büyük bir israf, kaynakların heder edilmesidir. Doğru olan ve yapılması gereken tek şey, YIKILMASI GEREKENİN YAPTIRILMAMASIDIR.
                              İMAR BARIŞI/AFFI KATİYETLE OLMAMALI
                     İmar barışı ya da affı, yanlışın doğrulanmasıdır.
                     Sadece yanlışın doğrulanması değil, afetlere temel oluşturmak, diğer yandan da işini yanlış yapanları affetmek, doğru yapanları cezalandırmaktır.
                     Bu uygulama son bulmalı, imar barışı ya da affı terimleri lügatimizden kaldırılmalıdır.
                     Kaçak yapıya son vermek, zaten affı ve barışı da ortadan kaldıracaktır.
                     Ayrıca, kolaylaştırıcı, ucuzlaştırıcı yöntemler de muhakkak devreye alınmalıdır.