Sosyal basında çok ilginç paylaşımlara şahit oluyoruz.
Bazen on ikiden vuran, hayata dair gerçekleri çok güzel ve vurgulu bir şekilde ifade eden paylaşımları görüyor, takdir ediyoruz.
İşte on ikiden vuran, tam isabet eden,
Hiç kimsenin yanlış diyemeyeceği ve herkesin hemen her gün şahit olduğu, istese de istemese de gözüne battığı, ‘BULKADAR DA OLMAZ’ dediği,
Herkesin derdini ve şikayetini dile getiren, toplumsal bir sorun olan,
Sorunu da aşan ve topyekün insan tabiatına, fıtratına, yaratılış gayesine aykırı,
Titreyip kendimize gelmez, aklımızı başımıza almaz, bırakınız Müslüman olmayı, sadece insan olmayı bile hatırlamazsak ve böyle devam edersek,
Ortada aile diye bir şey bırakmayacak, aile yok olunca millet ve devletin de sonu olmasına sebep olabilecek, buna parmak basan anlatımlardan, paylaşımlardan biri:
“Nedense kimse erkeklerin mağduriyetini konuşmuyor.
Halbuki kadınlar erkekleri çok daha fazla taciz ediyor.
Vücudunu sergi malzemesi yapan,
En mahrem bölgelerini hoplata zıplata çarşı pazar tur atan,
Görünmek, beğenilmek, ilgi çekmek hırsıyla, ya yarı çıplak ya giyinik çıplak olup her bir yanda dolaşan,
İç çamaşırı dış kıyafet diye giymenin adını moda koyan,
Yakasından paçasından et taşırıp, milletin gözüne sokmayı marifet sayan,
İşlediği haramları özgürlük sloganları atarak temize çıkarmaya çalışan,
Üstelik kendisi sebebiyle, çevresindeki erkeklerin nasıl zor durumda kaldığını görmeyecek kadar bencil,
Yaptığının cesaretle değil, hayasızlıkla ilgili olduğunu bilmeyecek kadar cahil,
Bu haliyle problemin ta kendisiyken,
Sözlü bir uyarı aldığında bile "Taciz edildim!" diye bağıracak kadar şirret olan kimi kadınların neredeyse devamlı yaptığı şey, erkekleri taciz etmektir.
Allah, haramların her yanı kapladığı şu ortamda, namusunu korumaya çalışan tüm erkeklerin yardımcısı olsun! Âmin. "
Ve ardından da şu tespit yapılıyor.
“Erkek bakarsa sapık, kadın soyunursa özgür.
Asıl sapık, erkek baksın diye soyunan kadındır.”
Sadece biraz daha yumuşak, muhatabı ürkütüp incitmeyen, aklına ve kalbine giren, düşündüren, muhasebe ettiren, sevdiren ve nefret ettirmeyen bir üslup kullanılabilirdi diyebileceğimiz,
Ama hangi kelime ve cümlelerle bunu sağlayabileceğimizi bizimde bilmediğimiz bu ifade tarzına, başka ne denebilir, hangi eleştiri getirilebilir?
Geçmişte bu konuyu bendeniz de ele almış, ‘YALNIZ ERKEKLER Mİ KADINLARA ŞİDDET UYGULUYOR?" başlığı altında,
Çok sayıda şiddet şeklinden hareket ederek,
Bayanların( şüphesiz hepsi değil) baylara şiddetinin çok daha fazla olduğunu yazmış, ifade etmiş,
Ancak, bayların ‘karizma çizilir’ diye, ‘toplumda küçümsenir, aşağılanır’, ‘Tüm kıl der üyesi’ olmakla suçlanır diye konuşmadığı, şikayet etmediği, edemediğini anlatmaya çalışmıştım.
Buna hala yürürlükte olan ’İstanbul Sözleşmesine’ ait uyum yasalarını da eklersek,
Hiç kimse bayanların şiddetinden bahsedemeyecek, sadece ‘erkek şiddet uygular’ anlayış ve pıratiğini hakim kılan bir gerçekle yüz yüze olduğumuz görülecek ve zaten görülmektedir.
Sosyal basında bu paylaşımı bendeniz de paylaşmama müteakip, ‘Ne yani, baylar böylelerine saldırsın mı diyorsun’ diye bir yorum bile gelmişti.
Metnin içinde, saldırıya veya saldırsın diye tek bir kelime ve ima bile olmadığı halde, bunu saldırı olarak anlamayı ve meşru görmeyi akla ziyan bir durum olarak görüp, şaşırmış bulunmaktayım.
Yazıda tam aksine, erkeklerin taciz ve tahrik edildiğinden, bayların bir nevi saldırıya maruz kaldığından bahsedilmekte iken,
Bunu bayların, bu tarz bayanlara saldırısı olarak anlamak hakikaten düşünme dünyamızın da nasıl değişip dönüştüğünü, dumura uğradığına işaret etmektedir.
Elbette bu ve benzeri hiçbir gerekçe saldırı hakkını vermez, veremez.
Bırakınız saldırıyı, en ufak tacizi, rahatsız etmeyi bile meşru göremez.
Sadece, son derece tatlı ve makul bir dille, aklına ve gönlüne girerek, hitap ederek, sevdirip nefret ettirmeyerek, düşündürüp muhasebe ettirecek bir üslup ile uyarı insani bir hak ve vazife olarak saklı kalmak ve istisna tutulaarak, bunun dışında hiçbir rahatsız edici dil veya eylem hak ve hukuk dahilinde görülemez.
Böyle bir hak ancak, yasalarla teminat altına alınır ve devlet eliyle, devletin görevlileriyle yapılabilir ki, zaten mevcut AB uyum yasalarında ve anayasamızda böyle bir yetkilendirme bulunmamaktadır.
Bu kardeşlerimiz, bir daha düşünmeli, evde çocuklarının yanında bile giymediği, giyemeyeceği, gece uyku halinde giyilen kıyafeti bile aşan bir giyim tarzını, giyim de denemeyecek, ‘giyinmezlik’ denebilecek bir tarzı dışarıda, sokakta, caddede , herkesin ortasında aleni bir şekilde nasıl sergileyebildiklerini muhasebe etmeli,
Akıl sahibi herkesin olmaz, olamaz dediği bu hususu muhakeme etmelerini, kendine ve insanlara saygı gereği, ailemiz, toplumumuz, milletimiz ve devletimizin geleceği için kendileri , kendi elleriyle bu işi düzeltmeleri gerekir.
Tesettürün yasak olduğu ve akıl tutulması ile bunun üzerinden posmodern darbe yapıldığı 28 Şubat sürecinden beri söylediğim, söylemeye devam ettiğim bir tespiti yaparak, makalemizi sonlandıralım.
“ ÖRTÜNMEDE SINIR OLMAZ, AÇILMADA SINIR OLUR.”
Bu sınır, BU VECİBE SADECE BAYANLAR İÇİN DEĞİL, bay ve bayanlar için geçerlidir.
Ve insanlık tarihi boyunca bütün din ve milletler de uygulanmış, halende dünyada aklı selim büyük ekseriyet tarafından uygulanmaktadır.