Benim Tozlu Camii’nin minaresi ile buluşmam deprem gecesine rastlar…

İki arka sokakta, dergide kaldığımız gece depremle dışarı attık kendimizi…

Sokaklardan çıkmaya çalışırken minarenin hilalinin önümde buldum kendimi…

Caminin koca gövdesi karşımda, hilal önümde…

Bir ara “Kaybolmasın alalım. Ortalık düzelince götürür teslim ederiz” dedik…

Bir an etrafta askerleri ve insanları görünce yanlış anlaşılırız diye elleyemedik…

Bir de geniş avlusunda top koşturan çocuklar vardı Tozlu’nun…

Eskidir yani muhabbetimiz Tozlu ile…  
Zeki ağabey (Aydıntepe) Tozlu Camii hakkında yazı yazmamış olsaydı, daha da bekleyecektim…
Hele bir bitsin sonunu görelim, binasından bir his alamadık, bakalım minaresi nasıl olacak, nasıl bir kılıfa bürünecek, sonra yazarım diyordum…

Beklemeye gerek kalmadı…

Minarenin sonuna ait gördüğüm görselden sonra beklemeye hiç gerek kalmadı…
Çünkü gördüğüm bağrına kazık saplanmış hilal hiç de normal gelmedi bana…

Eğer alnı secde görmemiş birileri hazırlamış olmasaydı derdim ki “İşte adamlar şehrin göbeğinde ‘biz size her türlü kazığı atarız ‘mesajı veriyorlar…”

Ama durum farklı, bu modern olma adına ilmi enaniyetin cehaletinden başka bir şeyi temsil etmiyor...

Birçok cami örnekleri var dünyada, hatta bizimkinden daha uçuk mimariler var…

Fakat ana binası ile birlikte çevresi, minaresi, hepsi kendini hissettiren şekilde ibadethane havasında bir bütün…

Bizimki gibi AVM üstü büyük mescit havasında değil yani…
Dışarıdakilerin içeriyi görüp düşünmeleri gerekeceğine içeridekilerin dışarıya bakıp seyreylediği garip bir yapı haline geldi Tozlu…

Kendisi de  minaresi de ısıtmıyor insanı…

Bir de hilalin içinden geçen kazık figürlü bu ibadethanemiz hangi modern mimari eseridir anlamış değilim…
Tamam, mimar değiliz, sizin kadar cami gezmiş de değiliz ama minare ne için yapılır, cami ne için vardır, ona bakana ne anlatır, ne anlatmalıdır; şükür bunları büyüklerimizden öğrendik, dinledik...

İslam’da semboller önemlidir: Tespih, takke, sakal, sarık, cami, mescit, kubbe keyfe keder yapılamaz, yapılırsa din ile bağlantıları zayıflatır…
Kubbe vahyi temsil eder, tüm varlığı kaplayan güç demektir, o yüzden dünden bugüne tüm ibadethanelerde kubbe en önemli ölçüdür…

Bunun karşıtı sivri ve keskin yapılar uluhiyeti temsil eder, ilahla yükselme, ilahlık taslama, güç bende ifadesidir, göğe yükselip Tanrıya dönüşme safsatasının yansımasıdır…
O yüzden tüm medeniyetimizdeki mimarilerde yumuşak hatlar ve mütevazılığın yanında onu kapsayan gerçek güç, yani vahiy hâkimdir…
Şöyle bir söz vardır: Bize bir nazar oldu, cumamız pazar oldu, bize her ne olduysa azar azar oldu...
Önce sadeleştirdiler, herkes anlasın dediler, anlaşılmayan tüm kelimelerle manadan uzak kitaplar koydular önümüze…
Sonra çağa ayak uyduralım dediler, açtılar, kırptılar, kısalttılar, helali haramı karıştırıp bu zaman da mecbur dediler…
Reklamlar, filmler ile dedelerimizi modernleştirip bu zaman da olsalar böyle olurlardı deyip haremler kurdurttular, âlemler yaptırdılar…
Dinle alakalı bağlar hep modernleşme,  yenileşme,  sadeleşme adı altında azar azar gözlerden, dillerden, kalplerden uzaklaştırıldı…
Evlerimizi dinimizden uzaklaştırdılar, teknoloji bahanesi ile,  işyerlerimiz helal harama bakmadan yerleştirilen objelerle doldu…

Sokaklar, vitrinler bakılamaz durumda…

O yüzden bari camilerimizi rahat bırakın!
Mimarlık başkadır, estetik sanat anlayışı başkadır…

Bizim kullanışlı ruhu olan ibadethanelere ihtiyacımız var… Caminin önünde durup ‘burada cami var mı’ diye sorulan bir memlekette, kalbin ve gözün uzaklaşmaya meyilli olduğu zamanda camileri de gözden uzak yapmayın…

Kenarı, köşesi, yakını, uzağı bize ne anlatmak istiyorsa onu anlatsın…

Peki, niye yazdık bu yazıyı?
Derdimiz dört köşe minare mi, bağrı delinmiş hilal mi ya da yanından geçenin ne binası olduğunu ilk bakışta anlayamadığı mimarisi mi?
Elbette bunca cemaatin ahını alalım diye değil…

Ama bu cemaat bilsin, yeni nesil açık kolluyor, daha doğrusu yeni nesle açık arıyorlar ecdatla, din ile bağlarını nasıl açalım diye…
Siz hilali tepeye değil aşağıya indirmişsiniz, yeni nesil de modern olsun diye tepeden daha da aşağıya atar…

Modern olalım derken ruhu kaybettirmeye zemin  hazırlamayınız…
AVM yapmıyorsunuz, İslam’ın sembolünü yapıyorsunuz…

Sizin keyfinize göre olmaz bu iş, o yüzden müdahiliz kusura bakmayın!
Hep birlikte şehrin göbeğindeki en büyük camiyi gözlerde küçülttünüz…

Ne cami, ne minare kaldı…

Şimdi hilal ile kılıf bulmaya çalışıyorsunuz!