Son maden kazası ile ilgili “KADER” tartışmalarına, yaklaşık bir asır önce rahmetli üstad M. A. Ersoy “Vaiz Kürsüde” şiiriyle, başka bir söze hacet kalmadan ne de güzel cevap vermiş.

İşte o, günümüze, maden kazasına ve kader kavramına ışık tutan muhteşem şiir: 
 
             “O ihtişâmı elinden niçin bıraktın da,  
             Bugün yatıp duruyorsun ayaklar altında?  
            "KADERMİŞ!" Öyle mi? Hâşâ, bu söz değil doğru:  
             Belânı istedin, Allah da verdi... doğrusu bu.  
             Talep nasılsa, tabîî, netîce öyle çıkar,  
             Meşiyyetin sana zulmetmek ihtimâli mi var?  
             "ÇALIŞ!" dedikçe ŞERİAT, çalışmadın, durdun,  
              Onun hesâbına birçok hurâfe uydurdun!  
              Sonunda bir de "TEVEKKÜL" sokuşturup araya,  
              Zavallı dîni çevirdin onunla maskaraya!  
              Bırak çalışmayı, emret oturduğun yerden,  
              Yorulma, öyle ya, Mevlâ ecîr-i hâsın iken!  
              Yazıp sabahleyin evden çıkarken işlerini,  
               Birer birer oku tekmîl edince defterini;  
              Bütün o işleri rabbim görür; vazîfesidir...  
              Yükün hafifledi... Sen şimdi doğru kahveye gir!  
              Çoluk çocuk sürünürmüş sonunda aç kalarak...  
               Hudâ vekîl-i umûrun değil mi? Keyfine bak!  
               Onun hazîne-i in'âmı kendi veznendir!  
               Havâle et ne kadar masrafın olursa... Verir!  
               Silâhı kullanan Allah, hudûdu bekleyen O;  
               Levâzımın bitivermiş, değil mi? Ekleyen O!  
               Çekip kumandası altında ordu ordu melek,  
               Senin hesâbına küffârı hâk-sâr edecek!  
               Başın sıkıldı mı, kâfî senin o nazlı sesin:  
              "Yetiş!" de, kendisi gelsin, ya Hızr'ı göndersin!  
                 Evinde hastalanan varsa, borcudur: bakacak;  
                 Şifâ hazînesi derhal oluk oluk akacak.  
                 Demek ki: her şeyin Allah... Yanaşman, ırgadın o;  
                 Çoluk çocuk O'na âid; lalan, bacın, dadın O;  
                 Vekîl-i harcın O; kâhyan, müdîr-i veznen O;  
                 Alış seninse de, mesûl olan verişten O;  
                  Denizde cenk olacakmış... Gemin O, kaptanın O;  
                  Ya ordu lâzım imiş... Askerin, kumandanın O;  
                 Köyün yasakçısı; şehrin de baş muhassılı O;  
                 Tabîb-i âile, eczâcı... Hepsi hâsılı o.  
                 YA SEN NESİN? Mütevekkil! Yutulmaz artık bu!  
                 Biraz da saygı gerektir... Ne saygısızlık bu!  
                 Hudâ'yı kendine kul yaptı, kendi oldu Hudâ;  
                 Utanmadan da tevekkül diyor bu cürete... Ha?”  
 
                   KADER konusunun bir “Külli İrade” ve bir de “Cüzi irade” boyutunun olduğu unutulmamalı, insan cüzi iradesini sonuna kadar eksiksiz kullandıktan sonra Külli İradeye teslim olmasına kader dendiği akıldan çıkarılmamalı, gelecekte ne yapacağımızın bilgisi de O’nun malumunda olduğu bilinmelidir. 
                   Ayrıca Hz. Ömer’in “Biz tevekkül ehliyiz” diyerek çalışmadan başkalarından gelecek sadakayı bekleyen kişileri “Siz tevekkül değil teekkül (yeme) ehlisiniz” diye kovduğu gerçeğini hatırlamalıyız. 
                    Ahmet Taşgetiren’nin bu şiir için dediği gibi; “Bunlar 100 yıl önce yazılanlar.  
                   Ne dersiniz 100 yıl sonra İslam dünyası olarak aynı dertlerle mustarip ve aynı şeyleri tartışmıyor muyuz?” 
 
                   NOT: Şiirde geçen  kelimeler ve sözlük anlamları: Meşiyyet ( İrade, arzu, istek. Yürüyüş, yürütme.), tevekkül    ( her şeyi Allah’a, yazgıya bırakma, yazgıya boyun eğme, her şeyi Allah’tan bekleme), ecir-i has (Belli zamanda, belli işi yapmak için hususî tutulan işçi),vekil-i umur (birinin işlerine bakan vekil), hazine-i in’am (ihsanda ve lütufta bulunma, iyilik etme hazinesi), levazım (gerekli olan şeyler, araç gereçler), küffar ( müslüman olmayan kişiler, düşman ), hak-sar (toz toprak içinde kalmış. perişan hâlli), vekil-i harç  (masraf görmekle vazifeli olan ), cenk ( savaş ), muhassıl ( tahsil eden ), tabib-i aile ( aile tabibi, doktoru, hekimi ), mütevekkil ( her işi Allah’a bırakmış, yazgıya boyun eğmiş kimse), Hüda ( Allah ). 22.10.2022