“DUYGUSUZ NESİL TEHLİKESİ “

         Sosyal  basında rastladım. Kaynağı ve yazarını bulamadım. Facebook arkadaşımız Teoman Yılmaz paylaşmış. Önemli gördüğüm ve geçenlerde yazdığım  “Çocuklarımıza En Önce Ne Öğretilmelidir” başlıklı makalemizle bütünleştiği ve onun devamı olduğu, onu tamamladığı, hepsinden mühimi, önemsediğim, fevkalade doğru bulduğum için, sosyal basında paylaştıktan sonra, köşeme alıyor, çocuklarımız ve geleceğimiz için “dert” taşıyanlara arz ediyorum.

         “Hayatın gerçekliklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor. 
          Şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını anlamıyorlar. 
          Başkalarının çocukları için ağlamaya anlam veremiyorlar. 
          Yanı başımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen on binlerce insan onları hiç ilgilendirmiyor. Tüm acı gerçekleri çizgi film tadında izliyorlar ve yürekleri hiç acımıyor. Hayatlarının  odağındaki tek şey,  eğlenmek.
           Eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence olarak görüyorlar.
Kendileri için yapılan fedakarlıkların hiç farkında değiller. Kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar. 
           Herkesi kendine hizmet etmek için yaratılmış görüyorlar. İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleri ile orantılı. 
           Hayatlarında eğlenmeden başka bir amaç olmadığı için, artık tek eğlence kaynağına dönmüş  telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda, dünyanın sonunun geldiğini zannediyorlar.
           Geçmiş onları pek ilgilendirmiyor, atalarımıza karşı vefasızlar. 
           Dedelerinin canlan, kanları pahasına vermediği vatan toprağını, en iyi fiyatı verene satacak kadar, maneviyattan yoksunlar. 
           Vatan, onlar için son model bir cep telefonundan daha değersiz.
            Milletimizin geleceği açısından endişeleniyorum. 
           20 yıl sonra bu nesil, nasıl ana-baba olacak? Kendine hayrı olmayan bu nesil nasıl çocuk yetiştirecek? Evlerini nasıl idare edebilecek? Ülkeyi nasıl  yönetecek?  Vatanı nasıl savunup can verecek?
            Bütün bunlar neden oluyor izah edeyim.
           Altın kafeslerde çocuklar yetiştiriyoruz artık. Uçmayı bilmeyen kuşlar gibi. Çocuklar hayattan bihaber. Açlık nedir bilmiyorlar, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında, acıkmalarına fırsat bile vermiyoruz. Öyle ki, yemek yemeyi bile işkence görür hale geliyorlar.
            Susuzluk nedir hiç bilmiyorlar. Hiç susuz kalmamışlar. Üç adımlık yolda bile susarlar diye yanımızda içecek taşıyoruz. Çocuk daha “susadım” demeden ağzına suyu dayıyoruz.
            Çocuklar hiç üşümüyorlar. Soğuk havalarda evden çıkarmıyoruz. Okula giderken kırk kat sarmalayıp çıkarıyoruz dışarı, hiç titremiyorlar.
             Çocuklar hiç ıslanmıyorlar, evden arabaya kadar bile üç metrelik mesafede şemsiyesini başına tutuyoruz. Saçına bir tek yağmur damlası düşürmüyoruz. Bu yüzden çocuklar ıslanmak nedir bilmiyorlar.
            Yorgunluk nedir bilmiyor çocuklar.  İki adımlık mesafelere bile arabayla götürüyoruz onları yorulmasınlar diye.  Birazcık parkta koşsalar, hasta olacak diye engel oluyoruz.  Onlar takatleri tükenecek kadar hiç yorulmuyorlar.
             Yokluk nedir bilmiyorlar, daha istemeden her şeyi önlerine sunuyoruz.
              Bu yüzden varlığın kıymetini bilmiyorlar.
             Onlar  bir yanığın veya bıçak kesiğinin acısını bilmiyorlar.Elleri yanmasın, kesilmesin sakın diye, onlara ne bıçak tutturuyor ne ocak yaktırıyoruz.
               Çocuklar hissetmiyor yaşamı, açlığı bilmediği için açlara acımıyor, üşümek nedir bilmedikleri için, sokaktaki evsizleri umursamıyor. 
               Yokluk nedir bilmedikleri için, ekmeğe gelen zam onların dikkatini bile çekmiyor, haber kalabalığı olarak görüyor, gülüp geçiyorlar. 
                Sıcak odalarında yaşadıkları için, evsizlik nedir, sürgün nedir anlamıyor, savaşları, kurşunlanan, ölen insanları umursamıyorlar. Acımıyorlar..
                Kıymetini bilmiyorlar ekmeğin, elbisenin, barışın ve huzurun, ana babanın.
                 Müdahale edilmezse, gelecek iyi şeyler getirmeyecek güzel ülkemize. 
                 Bu sorunu, Devlet derinden hissetmeli. Bu sorunun çözümü için, ciddi çalıştaylar düzenlenmeli. Öğretim programları ve ders materyalleri revize edilmeli. 
                 Okulların duygu eğitimi konusunda rolleri artırılmalı. 
                 Geç kalınmadan, bu sorun mutlaka çözülmeli.”

                 Elbette tüm çocuklarımız böyle değil. Ama, böyle bir nesil var ve böyle bir nesil yetişiyor.  Oranı nedir bilemiyoruz. Bu oranı eğitimciler ve ilgili bakanlık versin!