İmam Şafi: Hiçbir sure nazil olmasaydı, sadece Asr Suresi bile yeterdi

Kur’ân-ı Kerîm’de başka hiçbir sûre nâzil olmasaydı, şu pek kısa olan Asr Sûresi bile, insanların dünya ve âhiret saadetlerini temine yeterdi. Bu sûre, Kur’ân-ı Kerîm’in bütün ilimlerini içine alır.

Diyor İmam Şafi;
“Pek iyi de neden bu kadar kısa bir sure dünya ve ahiret saadetlerini temin için yeterli? Yoksa ahiret saadeti burada kazanıldığı veya kaybedildiği için mi? Ne anlatılmak isteniyor? Bugünlerde herkesin mutlu olamamak gibi sıkıntısı var. Dikkat ettiğimde gördüm ki her kes mutlu olmanın peşinde. Arabalar, evler, kaliteli okullar hep bunun için. Mutlu olmak için. Gene de mutlu olamıyoruz. Neden? ‘İnsanlar hüsran içindedir’ diyor mülkün sahibi “münafıklar, müminler veya kafirler” demiyor.

Dikkat ettiğim burası “İnsanlar” diyor. “İnanan veya inanmayan” demiyor.

Zamanı da şahit gösteriyor. Emir ve hüküm bütün zamanlar için geçerli. Önce isterseniz Husr sözlük anlamıyla ne anlatıyor ona bir bakalım.

Husr ve husrân küfr ve küfrân gibi aynı vezindendir. Husr ve hasar, kazanacak yerde zarar etmek, sermayeyi kaybetmek, iflas etmek demektir. Husrân ise husr ve hasar sonunda, hasret, pişmanlık ve perişanlık içine düşmektir.

Husrân ifadesindeki tenvin tazim/büyükleme ve tenvi'/türlendirme içindir. Yani büyük bir hüsran, bir nevi hüsran içinde boğulmaktır. İnsanın en büyük sermayesi ömrüdür, insanın bu sermayeyi tüketmesi iflas etmesi, bir daha yerine koyamayacak olması hüsranın vahametini göstermektedir. 

Bu perişanlık içindeki bizlere kurtuluş ve mutluluk kapılarını sonuna kadar açmış. Haliniz meydanda. Her şeyiniz var fakat hüsrandasınız demiyor mu?

Arkasından kurtuluşunuz ancak iman etmektir. Teslim olmanızdır. Sağlam bir imandan başka çareniz yok. İman etmeye başlamak ise Hakkı ve sabrı tavsiye etmek ve kendimizde de uygulamaya başlamak ile olur. Denmiyor mu?

El-Husrân, beş şekilde tefsir edilmiştir.

1. Aciz kimseler

"Biz bir usbe iken o'nu kurt yerse, doğrusu biz hâsirûnuz (aciz kimseleriz) demektir."

"Eğer sizin gibi bir beşere tâbi olursanız, elbette hâsirûnsunuz (aciz kimselersiniz) demektir."

2. Aldatanlar, aldananlar, aldatılanlar

"De ki: "Asıl hâsirîn, Kıyamet Günü nefislerine ve ehillerine hasar edenlerdir (hem kendilerini al­datarak ateşe gidenler; hem de ehl'leri: eşleri ve hizmetçileri cennete gittikleri için aldananlardır). Ha­beriniz olsun ki, işte apaçık hüsran odur." 

5. El-Hüsrân, ukubet manasında kullanılmıştır; şu ayetlerde olduğu gibi:

"(Nuh dedi ki): "Eğer bana mağfiret ve merhamet et­mezsen, hasirinden (ukubete/cezaya uğrayan­lardan) olurum."

Mağfiret veya bağışlanma istemek için önce mağfiret istediğimizin dediklerini yapmaya başlamak ile olur kanaatindeyim.