Bazı kelimelerin nereden geldiği ve bizlere ne anlatılmak istediğinin bilinmesi ve bu kelimeleri kullananların ne demek istediği konuyu daha iyi anlamamıza yardımcı olur kanaatindeyim. Bunlardan bir taneside KÜRESELLEŞME . Yaptığım araştırmayı paylaşayım istedim.
Küreselleşme ya da globalleşme, ürünlerin, fikirlerin, kültürlerin ve dünya görüşlerinin alış verişinden doğan bir uluslararası bütünleşme sürecidir.
Küreselleşme kavramının özelliklerinden biri, olası etkilerinin çok sayıda ve çeşitli olduğu izlenimini vermesidir. Küreselleşme, yalın toplum gerçeklerini oldukça aşan spekülasyonlar, varsayımlar, güçlü toplumsal imgeler ve metaforlar üretme kapasitesiyle olağanüstü doğurgan bir kavramdır. Hatta, birçok düşünürün de belirttiği gibi bu kavramın çok boyutluluğu onu, sınırlarını çizme uğraşını bile zora sokmaktadır. Bu anlamda küreselleşme, sosyal bilimlerin her dalında yaygın kullanılan bir kavram olmakla beraber, genellikle bir "durum"dan, daha çok bir "akım"ı veya bir zihniyeti ima eder hale getirilmiştir. Değişimi anlamak açısından Robertson şöyle demştir: "...Küreselleşme teması anlayışları aralarında farklılık göstermesine rağmen küreselleşme diye adlandırılan şeyi anlamanın en iyi yolunun, dünyanın "birleşik" hale geldiği, ama kesinlikle safdil işlevselci tarzda bütünleşmediği 'biçim sorunu' üzerinde yoğunlaşmak olduğunu düşünmektedir"
Dünyanın birleşik hale gelmesi, tekdüze dinamikler ile oluşan bir süreç değildir. Çünkü küreselleşme, ekonomik olduğu kadar siyasal, teknolojik ve kültürel boyutlu bir süreçtir. ’e göre küreselleşme, tek bir süreç değildir, karmaşık süreçlerin bir araya geldiği bir olgular kümesidir. Çoğu insanın gözünde küreselleşme, basitçe gücün ya da etkinin yerel toplulukların elinden alınıp küresel arenaya aktarılmasından ibarettir.
Bu sürecin toplumsal yaşama yönelik etkisi bağlamında , modernliğin sonucu olarak değerlendirdiği küreselleşmeyi, uzak yerleşimlerin birbiri ile ilişkilendirildiği yerel oluşumların millerce ötedeki olaylarla biçimlendirildiği dünya çapındaki toplum ilişkilerinin yoğunlaşması olarak tanımlamaktadır. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, bu çok boyutlu kavram etki ettiği toplumsal gerçeklik türüne göre bireylerin kafasında da çeşitli anlamlar oluşturmaktadır. Bu anlamda bazıları için küreselleşme, kapitalizmin gücünü temsil ederken, bazıları için de, dünyanın batılılaşmasını ifade etmektedir.
Devletler odağında küreselleşme; siyasi, ekonomik ve sosyal ilişkilerin sıkılaşarak tüm dünyada yaygınlaşması, ideolojik farklılıklardan beslenen kutuplaşmanın çökmesi, toplumsal farklılıkların ve dini inanışların daha iyi tanınması, devletler arasındaki bağların güçlenmesi gibi farklı görünen fakat birbirleriyle ilişkili olan değerlerin ve olguların tüm dünyaya yayılmasıdır.
Küreselleşme kavramı ortaya çıktığından beri devletlerin gelişme süreçlerinin her aşamasında önemli rol oynamıştır. Devlet dışı sosyal organizasyonlar küreselleşmeyi, çevre hareketi, demokratikleşme ve insanileştirme gibi pozitif sosyal amaçları sağlayacak kaldıraç olarak görürken, iş adamları için artan kâr ve güç stratejisi ve hükûmetler için de çok sık olarak devlet gücünde artış sağlamanın yerine kullanılmaktadır. Giddens, küreselleşmeyi, bir çeşit sadece veya kısmen Batılılaştırma olarak görür. Elbette Batılı ülkeler ve daha genelde sanayi ülkeleri, yoksul ülkelere kıyasla dünyadaki gelişmeleri hâlâ çok daha fazla etkileyecek güce sahiptirler. Ama küreselleşmenin başka bir boyutu, beraberinde giderek merkezileşmesi; belli bir ülkeler grubunun denetiminin ortadan kalkmasını, büyük kuruluşlarının denetim gücünün iyice azalmasını da getirmesidir. Sonuç olarak bu küreselleşmeyi daha iyi anlayabilmek için bu kavramın toplumsal yaşama olan etkilerini ayrı ayrı başlıklar halinde ele alıp değerlendirmek gerekecektir. Ama unutulmaması gereken unsur bu etkileri ayırma çabasının sadece küreselleşmenin daha kolay anlaşılabilmesine yönelik olduğudur.
Amerikalı ekonomist Timothy Taylor, küreselleşmeye karşı olan tepkilere karşın şunları ifade etmiştir: "Küreselleşme, ne ulusal ekonomiyi hasta eden bir zehir ne de kâr amaçlı holdinglerin işçileri sömürmek ve çevreye zarar vermek üzere kullandığı bir araçtır. Küreselleşme, ne sömürgeciliğin dönüşü ne de dünya yönetimine erişim anlamındadır. En temel düzeydeki basit anlamıyla küreselleşme, imkân dahilindeki ticarî aktivitelerin sınırlarının genişlemesidir. Coğrafî, teknolojik ya da yasal engellerle kısıtlanmış, satış, satın alma, üretim, borç verme, borçlanma faaliyetleri, daha pratik hâle gelmektedir. Küreselleşmeyle birlikte ortaya çıkabilecek olanakları araştırmak ve çözümlemek, yıldırıcı bir çaba, esneklik ve değişimi gerektirmektedir. Çünkü küreselleşme, yeni ekonomik olanakların bu tür olağanüstü büyük bir düzen içinde yeralışını kapsamaktadır.
"Küreselleşme bazılarına göre onsuz mutlu olamayacağımız şey, bazılarına göre ise mutsuzluğumuzun nedenidir.
Küreselleşme, ilk olarak sanayileşme ve ardından teknolojik gelişmelerle ilişkilendirilir. 1456'da ilk kitabın Gutenberg'in matbaasında basılması, 1896'da ilk modern olimpik oyunların yapılması ve 1965'te ilk geniş alanlı bilgisayar şebekesinin (günümüz internetinin yapıtaşı) ABD'de kurulması, dünyanın küreselleşmesini sağlayan olaylara örnek gösterilebilir. Yani küreselleşmenin ilk antrenmanı.