Kur’an-ı Kerim, hem Arapça’dır, hem Rab’cadır. Allah’ın kelamıdır, en yüce mevkideki sözdür. Sözlerin en belagâtlisi, en san’atlısı, en hakikatlisi ve en doğrusudur.
Söz odur ve ona derler.
O öyle bir kelamdır ki; onu okuyan, dinleyen, ilk duyan neye uğradığını şaşırmış, ne yapacağını bilemez durumda kendini parçalamıştır.
Kimi derhal imana gelmiş;
- “Bu söz beşer kelamı olamaz”
demiş, kimi iman etmese de secdeye kapanmış ve
- “İman mı ettin?”
diye soranlara:
- “Hayır ben ayetin belagâtine secde ettim.”
demiştir.
Dinleyenler, anlayanlar, kalbi, aklı ve bizim gibi vicdanı kaskatı kesilmemiş olanlar, ayetin yüceliği karşısında dudaklarını dişlemişler, dillerini kanatmışlardır.
Beraberinde Kur’an’ın; „benzerini getirin!“ meydan okuması devam etmekte, 1400 yıldır bir harfinin bile misli yazılamamıştır.
İşte o Kur’an-ı mu’ciz’ül beyan, dört kadını örnek göstermektedir.
“Allah, inkâr edenlere, Nûh'un karısı ile Lût'un karısını örnek gösterdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki salih kişinin nikâhları altında bulunuyorlardı. Derken onlara hainlik ettiler de kocaları, Allah'ın azabından hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara, "Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin!" denildi.” (Tahrim Suresi (66/10)
İki peygamberin karısı da ilahi mesaja kalplerini kapatmış, eşlerinin davetine icabet etmeyerek nefislerinin istikametinde küfre saplanmışladır.
Oysa örnek alınacak iki mümtaz şahsiyet vardı ve onlar da Kur’an’da zikredilmişlerdi. Bunlar; Firavun’un hanımı ve Hz. İsa’nın anneleriydi.
“Allah, iman edenlere ise, Firavun'un karısını örnek gösterdi. Hani o, "Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun'dan ve onun yaptığı işlerden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar!" demişti. (Tahrim Suresi (66/11)
“Allah, bir de iffetini sapasağlam koruyan ve bizim de kendisine ruhumuzdan üflediğimiz, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayan İmran kızı Meryem'i de (inananlara) örnek gösterdi. O itaat edenlerdendi”. (Tahrim Suresi (66/12)
İki cihan güneşi Efendimiz’in (sav) dahi yakınlarını azaptan kurtarmaya gücünün yetmeyeceğini beyan ettiği bir imtihanda, bu iki annemiz ise, Rablerinin yolunda rızaya boyun eğmiş, O’ndan gelen her türlü buyruğa itaat etmiş ve ukbaya, rıza’ya yelken açmışlardı.
Cenab-ı Hak akla kapı açmış, fakat ihtiyarı elden almamıştır. Örnekleri ortaya koymuş, imtihan meydanında irademizi bize vermiştir. Akil odur ki; hissesi, nasibi bol ola!
Hz. Meryem’e dil uzatılması üzerine bu yazı kaleme alınmıştır. Meryem annemizin iffeti hafiz, kayyum, kadir ve alim olan, herşeyin mülkünü ve melekutünü en iyi bilen alemlerin Rabbi Yüce Allah tarafından bizzat tescillenmiştir. Kimin haddine düşmüş ki O’nun yazdığını çizsin, O’nun kaderinden kaçsın, ilminden çıksın.
Yine Kur’an ebedi beyanıyla “onlar ağızlarıyla söndürmek isteseler de Allah nurunu tamamlayacaktır“ diye beyan etmekte, zalimlerin perçeminden yakalayacağını buyurmaktadır.
Selam ve dua ile…