Gizli tek dünya devletini kuracağız, Büyük İsrail’i kuracağız ve böyle bir dünyada dünyadaki diğer insanlar bize köle olacaklar diyenler ekonomiyi kendilerince yazmak ve özellikle finans sistemini ele geçirerek fakat bunu yapmak için, yani batıl amaçlarına ulaşmak için canlarla başlarla çalışmak suretiyle gücü ele geçirmişler, günden güne de güçlerini artırmaya, hakimiyet alanlarını genişletmek için çabalamaya devam etmektedirler.
Faiz ve ellerinde tutup diledikleri kadar bastıkları Amerikan Doları en önemli silahları olan bu anlayış, dünyanın bütün beşeri, tabii kaynaklarını bu yolla elde etmekte ve insanları köleleştirme sürecini işletmektedirler. Para üzerinden hakimiyet kurdukları ülke siyasetleri ve siyaset üzerinden kontrol ettikleri askeri güç, siyasetle kontrol edemediklerinde siyaseti gerektiğinde dizayn etmek üzere ulusal orduları kontrol edebilecek küresel askeri birlikleri ihdas etmişlerdir.
Bu süreci işletmek için 13 katlı bir organizasyon kurmuşlar, bu bir piramitle sembolize edilmiştir.
Son 350 yılda Osmanlı’nın güç kaybetmesi ile birlikte bu anlayışa sahip olan bu güruh güçlenmiş ve imtiyazlı bir zümre haline gelmiştir.
1. ve 2. Dünya savaşlarını bu acımasız, sadist ve sapkın din mensubu bu yapı çıkarmış, temelde ilk hedef Osmanlı Devleti olmak üzere kendileriyle rekabet edebilecek güç kalmaması için aslında dünyayı ateşe vermiştir. Bunun sonucunda da İsrail Devletini kurmuşlar, Filistin topraklarında ben-i İsrail mensuplarını toplamaya başlamışlardır. Yalta Konferansı da bu kuralsızların yıkıcı uygulamalarına kılıf uydurdukları, resmiyet kazandırdıkları bir sözde hukuki organizasyon olmuştur. Böylece haksızlığa hak kılıfı geçirilmiş, insan haklarına, insan hürriyetine, insan olmanın doğasına aykırı bir düzen tesis edilmiştir.
Mevcut dünya düzeni, güçlünün, imtiyazlının haklı olduğu bir anlayışla kuruldu ve dünya insanlığı aslında genel olarak huzursuzluğa itildi.
1990’da tek kutuplu dünyaya geçildi, soğuk savaş dönemi sona erdi. İskoçya’da düzenlenen Nato Zirvesinde 20. Haçlı Seferi kabul edildi. Irak işgal edildi, Büyük Ortadoğu Projesi kabul edildi ve böylece İslâm alemi kan ve gözyaşına boğuldu. Açlığa, huzursuzluğa mahkum edildi.
Bugün adil bir dünyanın kurulması zorunluluk halini almıştır. Yeni ve adil bir dünyanın kurulmasının çekirdeği olarak rahmetli Başbakan Necmettin Erbakan D-8’i topladı. 1996’da bundan 25 sene önce ilki yapılan D-8 toplantısı, 160 sömürülen, acı çeken Müslüman ülkenin acılarına kulak vermek, sorunlara birlikte çözüm bulmak ve bunun üzerinden tüm insanlık için yaşanabilir bir dünya var etmek için organize edildi.
Müslüman ülkeler arasında büyük bir heyecan uyandıran D-8 toplantısı, 2022itibariyle 25. Yılını gururla tamamlamış fakat şu ana kadar beklentileri tam olarak karşılayamamış olmanın burukluğunu yaşamaktadır.
D-8 ülkeleri dünya üzerinde gücü az gibi algılanabilmekle birlikte, bakıldığında önemli coğrafi ve beşeri kaynaklara sahip olduğu görülmektedir.
*7 milyar insanın 1,2 milyarını aşan nüfus
*7,5 milyon km2 toprak
*Dünya’da kanıtlanmış petrol rezervinin %12’sine sahip.
*Dünya’da kanıtlanmış doğalgaz rezervinin %22’sine sahip.
*Bor, krom ve toryum gibi stratejik madenlerin büyük çoğunluğuna sahip.
*Dünyanın tam merkezinde jeostratjik olarak en kıymetli, en önemli konumda yer almakta.
*Dünya deniz ticaretinin 2/3’ünün gerçekleştiği deniz yolları ve boğazların kontrolü yine bu sekiz ülkenin elinde.
* Genç ve sürekli artan nüfus da bu sekiz ülkeyi öne çıkaran bir başka güçlü yön olarak göze çarpıyor.