Bugün ilk mesai günü. 2023 Miladi çalışma yılının hayırlara vesile olmasını temenni ederim. Bizim için yılbaşının özelliği bu kadar. Sayılı nefeslerimiz ve kısacık ömrümüzde hayat takvimine yeni bir yılın ilave olmasından ibaret…
Bildiğiniz üzere Hıristiyanlar 24 Aralık tarihini Noel Günü olarak kutluyor. İlaveten yılın son gecesi 31 Aralık’ta da yeni yıl kutlaması yapıyorlar.
Türkiye’de yılbaşı kutlamaları ne yazık ki halen devam ediyor. Müslüman bir toplumun dini motifler üzerinden Hıristiyanları taklid edilmesi İslam toplumu için zillettir. Diğer yandan ülkemizde yıllardır yapılmakta olan ve yılın son gecesinde Büyük İkramiye adı altında Milli Piyango çekilişi yapılması da üzerinde düşünmemiz gereken sosyolojik zafiyetimizdir.
Hıristiyanların dini ritüellerinin halkımız tarafından taklit edilmesinin sebebi bilgisizlik ve Amerikan rüyası üzerinden pekiştirilen Batı özentisidir.
Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’de Yılbaşı gecesi TV kanallarında “dansöz oynatılması” seviyesizliği başka türlü izah edilemez.
Sahip olduğu “İslam ve İman” şerefinin farkında olan kişi; yeryüzünde müntesipleri bulunan Hıristiyan, Musevî, Mecusî vs. hiçbir inancı taklid etmez. Gayr-i Müslimlere ait gelenek ve adetleri taklid etmek çağdaş dünya ve Kapitalizmin oyuncağı olmaktan ibarettir.
Buradaki sorun bendenize göre şudur.
La ilahe İllallah kelimesine inanan Müslümanlar, tevhidi tamamlayan Muhammedun Rasûlullah kelimesini yakinen inanarak söyleselerdi aşağıda zikredeceğim zillete düşmez, Ümmeti Muhammed olarak ihtar edilmezdik. Ebû Saîd el-Hudrî’den rivayeten, Allah’ın Rasûlu şöyle buyurdu:
“Sizler karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz. Onların inançları ve yaşayışlarını taklid edeceksiniz. İnsanın giremeyeceği küçücük bir keler/kertenkele deliğine girecek olsalar, siz de onları takip edeceksiniz.”
Ümmetin gelecek zamanlarında vuku bulacak bu ihtarı duyan Sahabîler –Allah hepsinde razı olsun- sorarlar:
"Ya Resûlallah! (İzlerini takib edeceğimiz bu topluluklar) Yahûdiler ve Hristiyanlar mı olacak?" Efendimiz (sav) cevaben şöyle buyurdu: “Ya başka kimler olacaktı?” (Buhari, Enbiya 50; Müslim, İlm 6)
İnsan Yayınları tarafından 1984’te Türkçeye çevrilen “Müslüman Psikologların Çıkmazı” kitabındaki “keler deliği” (kertenkele) ifadesi zihnime kazınmıştı. Aradan geçen yıllara rağmen o ifadeyi unutmadım. Yukarıdaki paragrafta zikrettiğim Hadîs-i Şerîf’i de ilk defa o kitapta okumuştum.
1932 doğumlu Sudan’lı yazar Prof. Dr. Malik Bedri, Beyrut Amerikan Üniversitesi'nden Psikoloji lisansı aldıktan sonra yüksek lisans ve doktorasını Londra Leicester Üniversitesinde nöroloji ve psikiyatri alanında tamamlar. Müslüman Psikolog yazar, kitabını ‘kertenkele deliği’ tabiri üzerinden Efendimiz’in (sav) bir Hadîs-i Şerîfine istinaden yazmış… Ne kadar manidar… “Onlar bir kertenkele deliğine girseler, siz de onları takip edeceksiniz.”
Halimiz ortada, Hıristiyan dünyasının iş ahlakı veya teknolojisini almak yerine kokuşmuş ahlaki düzenine gıpta eder olduk. İslam ülkelerine yıllarca Freud öğretileri, Darvin teorileri dayatıldı. Biz de bile isteye müşteri olduk maalesef. İsmi Müslüman olan birçok psikolog Freud’un kertenkele deliğine bir kez girmişler. O delikten çıkmıyorlar…
Oysaki Freud’un asla bilemeyeceği ama bizim geleneğimizde var olan bir ilim var. İlmu’n Nefs (nefs ilmi)
Vakti zamanında Babanzâde Ahmed Naim Efendi’nin teklif ettiği nefs ilimlerine ait dersler üniversitelerde okutulsaydı; bugün böyle ezik, seviyesiz ve taklitçi olmazdık. Üniversitelerimizde ders programlarının elden geçirilerek kendi kültür köklerimizin öğretilmesi milletimizin inançlı geleceği için önemli.
Malik Bedri kitabında kertenkele deliğine girmiş Müslümanlara kendi kültürümüze ait çıkış yolunu anlatıyor.
İlgilenenlere tavsiye ederim. Müslüman Psikologların Çıkmazı (Mahya Yay. 2018)