Akıl almaz bir particilik yapılıyor ülkemizde.
Particilik değil, resmen “DÜŞMANLIK” yapılıyor!
DÜŞMANA yapılabilecekler, muhaliflere, karşıt görüşlere, karşıt partilere yapılıyor.
Muhalifine ( karşıtına ) karşı her türlü hileyi, haramı, düşman taktiklerini ve savaş metotlarını meşru gören bir particilik anlayışı hakim.
Dedikodu, gıybet, iftira, karalama, yalan, algı, manipülasyon, ayrıştırma, ötekileştirme, düşmanlaştırma, bölme, kin ve nefret gibi her türlü kirli metot kullanılıyor.
Düşman nedir?
Düşman: Bir kimsenin, gurubun ya da bir milletin; başka birisini, gurubu ya da milleti yok etmek, ortadan kaldırmak, vatanını işgal etmek, sömürmek, köleleştirmek, öldürmek, etkisiz hale getirmek ve her türlü kötülüğü yapmak istemesi,
Bunun için de, her türlü hile ve savaş metodunu kullanmasıdır.
Ziyonist İzrail canilerinin Filistin’e, Çin zalimlerinin Türkistan’a, ABD’nin Kızılderili ve Zencilere yaptığı gibi.
Yine ABD’nin Afganistan, Irak, Suriye, Libya, İran, Yemen, Vietnam, Kore ve dünyanın birçok ülkesinde, Rusya’nın Çeçenistan, Kırım, Ukrayna, Suriye’de, Sırp kasaplarının Bosna ve Kosova’da, Rum paryalarının Kıbrıs’ta, Ermenilerin Karabağ’da, Myanmar zalimlerinin Arakan’da, bütün bir Batılıların Afrika’da yaptığı ve yapmaya devam ettiği gibi.
Sisi’nin Mısır’da yaptığı gibi.
1.Dünya savaşında “Batılı tek dişi kalmış canavarların” ceddimiz Osmanlıya yaptıkları gibi.
Düşman bellidir ve ne yapmak istediği hepimizce bilinmekte, düşmana karşı düşmanca tavır ve muamele de anlaşılır, kabul edilebilirdir.
Ancak, gerçek ve bilinen dış düşmana karşı alınan bu tavrın, içerde birbirimize ve muhaliflerin birbirine karşı uygulanması, anlaşılabilir ve kabullenilebilir bir durum asla değildir.
İçerde bizim düşmanımız değil, muhaliflerimiz vardır, muhaliflerimiz olabilir. Kasten can alma, teröre başvuranlar, yargıyla tespit edilmiş dış düşmanla işbirliği yapanlar hariç.
Muhalif nedir?
Bir kimsenin, gurubun ya da partinin; başka birisini, gurubu ya da partiyi beğenmeyip yanlış bulması, pıroğram ve tatbikatlarını tenkit etmesi, kendi düşünce, pilan ve pıroğramlarını doğru bulup önermesi, daha iyisini yapma iddiasında bulunmasıdır.
Kısaca muhalif; bir görüşe, bir eyleme, bir tutuma karşı olan, beğenmeyip, başka çözümler sunandır.
Görüldüğü gibi muhalif, düşman değil, farklı görüş ve uygulama önerendir.
Hal böyleyken, ülkemizde tam aksi yapılmakta, dehşet bir kavram ve anlam kargaşası ile insanımızın bir bölümü MUHALİF ile DÜŞMANI karıştırmakta, ayırt etmekten aciz bulunmakta,
Buna sebep olanlar ve öncülüğünü yapanlar da ekseriyetle politika ve maalesef bir kısım politikacılar olmaktadır.
Siyasetçilerimiz REKABET yerine DÜŞMANLIĞI seçmekte, düşmanlığı politika olarak benimsemektedirler( İstisnalar her zaman vardır ve sözümüz onlara değildir).
Sırf tabanını biloke etmek, tutmak ve kaçırmamak için.
Ülke ve millet menfaatinin önüne, kendi şahsi ve partilerinin çıkarı, ikbal ve istikbali için.
Siyasette millet ve ülke için yerli ve mili bir hedef vardır ve olmazsa olmazdır.
O hedef ve gayeye bir parti sağ taraftan, diğeri sol taraftan, bir diğeri ortadan, bazıları dini ve milli değerlerden, bazıları ise Batılı anlayış, değer ve uygulamalardan ulaşmanın pilan ve pıroğramlarını yapar, o yolda çalışır ve rekabet eder, rekabet oluşur.
Olması gereken ve medeni insanların, ülke ve milletini seven politikacıların yapması gereken budur.
Rekabet veya muhalefeti düşmanlık haline sokan siyasetçiler veya vatandaşlar, bunu bilinçli olarak yapıyorsa HAİNDİR, bilmeden yapıyorsa zır CAHİLDİR..
Milletimizin tamamı, 84 milyon KARDEŞTİR. Aynı millet, aynı Din, aynı Dil ve kültürün insanı, kardeşidirler. Hatta tüm insanlık ADEMOĞLU, ADEMOĞULLARINDAN AKRABA, İNSANLIK KARDEŞİDİR.
Bu gerçeği unutarak, milletin bir bölümünü öteki bölümüne düşman edenler, bilerek yapıyorsa HAİN VE KALLEŞ, bilmeden yapıyorsa KARA CAHİLDİR.
Bu durum devam ettiği sürece DIŞ DÜŞMANA İHTİYAÇ KALMAYACAK, esas tarihsel ve kadim düşmanlar zil çalıp oynayacak, bayram edecek, tek kuruş harcamadan, tek bir damla kan kaybetmeden hedeflerine Allah korusun, ulaşmış olacaklardır.
Bir insan, bir partici veya herhangi bir gurup ya da parti; başka birisini, gurubu, cemiyeti, cemaati ya da partiyi düşman görüyor, onu hukuk dışı yollarla bertaraf etmek istiyorsa, o, kendi gurubunun, cemaat ya da partisinin esas ve gerçek düşmanıdır, içindeki casustur ya da kara, kapkara, zır cahildir. "
Bu nedenle, herkes aklını başına toplamalı, titreyip kendine dönmeli, ne yaptığının nereye varacağını bilmeli, düşmandan daha çok ihanet içinde olmamalıdır.
Çok şükür ki bu konuda, milletimizin önemli bir bölümü, her düşünceden çoğunluğu, politikacılara rağmen aklı selimi kısmen, az da olsa muhafaza etmekte, politikacıların taktiğine uymamakta, tahriklere kapılmamakta, politikacılardan daha önde durmaktadır.
Çok daha kahredici olan ise, Müslümanım diyenlerin, Müslüman hassasiyeti taşıyanların, bu duyarlılık geçmişinden gelenlerin de, düşmanlaştırma siyasetine balıklama dalmaları, hatta çok aşırıya bile gidebilmeleridir.
Zira inandığımız İlahi kaynak Maide, 8’de; “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun; bu, takvâya daha uygundur. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” Demekte, “düşmana” karşı bile adaletle yaklaşmayı emretmektedir.
Özellikle Müslümanlar olarak, bu kirli, müzmin, ahlaksız, hukuksuz, edepsiz, hayasız ve cahiliye devri siyasetten vazgeçmeli, kesinlikle uzak durmalıyız.