Bir sendikamıza mensup bir arkadaşımız, her Cuma günü Vatsap’tan bana mesaj gönderir.

 “Devlet memurlarına siyaset dahil, kısıtlamaların kaldırılması” talebini iletir ve  haklı gördüğüm başka  sendikal istekleri de ekleyerek Cuma’mızı tebrik eder.

Makale konusu olmadığı için yer vermediğim diğer taleplerine katılmakla birlikte, “Kamu çalışanlarına siyaset yapma hakkı” talebine asla katılmadım ve kendisine de yazdım.

Tam aksine, kamu çalışanlarının kesinlikle siyaset dışı kalmalarını, siyaset/ politika düşünenler için, ya emekli olmayı, ya da istifa etmeleri gerektiğine inananlardanım.

Yaklaşık 50 yıldan beri dışarıdan bir siyaset gözlemcisi ve uzun yıllar kamu çalışanı olarak, gözlem, tecrübe ve deneyimlerime dayanarak böyle düşünüyor, buna inanıyorum.

Kamu çalışanlarının, “MEMUR” ve “İŞÇİ” diye ayrılmasını da gereksiz ve yanlış buluyor, her ikisine birden “KAMU ÇALIŞANI” olduğunu ve hepsinin bu sıfatla anılması, hukuken de böyle olması gerektiğini düşünmekteyim.

Kamu; “bir ülkede yaşayan halk, halkın tamamı, millet” demek olduğuna göre, işçisi de, memuru da bu milletin çalışanıdır, bu millete çalışmaktadır ve bu milletin “hizmetkarı”dır.

O zaman hepsi, “KAMU HİZMETÇİSİ” YA DA “HİZMETKARI”dır. Yani tamamı “KAMU ÇALIŞANIDIR” ve öyle olmalıdır. Her ikisi de, kamu çalışanı sıfatıyla birleşmeli, sadece kendi içinde, “Genel idari hizmetler de çalışan kamu görevlileri” ve “yardımcı hizmetlerde çalışan kamu görevlileri” diye anılabilir ve yaptıkları işin önem ve ağırlığına göre ücretlendirilebilirler.

Ama, bir bütün olarak kamu çalışanları siyasetten/ politikadan ve politik eylemlerden uzak olmalı, uzak durmalıdırlar.

Kamu çalışanları bağımsız, bağlantısız, partiler üstü olmalı, sadece partiler üstü değil, mezhep, meşrep ve her türlü kılik ve kılikçilikten uzak olmalı, uzak durmalıdır.

Kamu çalışanlarının siyaseti/politikası sadece millete hizmet, halkın  garsonluğu, halka hizmetkarlık olmalı,partisi ise; hukukun üstünlüğü, adalet,, vatan, bayrak ve 81 milyon vatandaş olmalı, bunların tarafında, insanımızın tümüne eşit mesafede, hepsini kucaklayacak, hepsine garson/ hizmetkar olacak bir pozisyonda bulunmalıdır.

Kamu çalışanlarının siyasetin içinde olması, hele bizim gibi toplumlarda sakıncalar içermekte, ayrımcılığı, taraf tutmayı, hizmette adaletsizliği ve kayırmacılığı getirme riski taşımaktadır.

Siyaset/politika hakkı verildiğinde, görevini, çalıştığı kurumu, kurum imkanlarını  kendi siyasi çıkar, ikbal ve istikbali için kullanabilecek, gönül verdiği ve aday olacağı partiye, orayı “basamak” ya da köprü  yapma ihtimali olabilecektir.

Başta da söylediğimiz gibi, siyaset-politika düşünenler, ya istifa etmeli, ya da emekliliği beklemelidirler.

Kamu çalışanları siyaset yapmasın ama, düşünce ve ifade özgürlüğü olmasın mı?  Elbette olmalı. Bugün olduğu gibi, kendi çalıştığı kurum ile ilgili düşünce beyan etmesi, kurum amirinin iznine tabi olmalı, kurumu dışında ise, tarafsız, adil ve hukukun üstünlüğünü esas alarak düşüncesini ifade edebilmeli, yazı yazabilmelidir.

Kamu yararına, toplum faydasına adil ve tarafsız bir şekilde dernek, vakıf, oda veya sendikalarda da yer alabilmelidirler. Halen  meri mevzuatta zaten buna izin vermektedir.

Hiç şüphesiz, saydığımız STÖ’ de, particilikten, bir partiye yaslanmaktan, kuyruğuna takılmaktan vazgeçmeli, asli vazifelerini bağımsız, bağlantısız, adil ve adaletten, hukuktan yana olarak yapmalıdır ki, sivil toplum örgütü olsunlar ve kamu çalışanları da bu örgütlerde faaliyet gösterebilsinler.

Evet. Kamu çalışanlarının siyaseti, politikası, partisi; TOPYEKÜN MİLLETE HİZMET, DOSDOĞRU VE DÜRÜST HİZMETKARLIK, ÇALIŞMA, GAYRET, HUKUK, ADALET VE VATANIN SELAMETİDİR.

Elbette ki siyaset/politika da haklarıdır. Ama, istifa etmek ya da emekli olmak şartıyla.