Bendeniz ne kadar gün varsa, yani tüm aidiyet “Günlerine” menfi bakanlardanım.
Pek tabii olarak “Kadınlar Gününe” de bakışım aynıdır.
Sebeplerine gelince:
1-AYRIMCILIK, BÖLÜCÜLÜKTÜR..
“Kadınlar Günü” dediğiniz de, kadınlara “Gün” tahsis ettiğinizde, “Erkekler Günü” niye yok, sorusu çıkar karşımıza. Öyle ya, kadınlara gün var da erkeklere niye yok?
İşte “Kadınlar Günü” dediğinizde “ayrımcılık başlıyor ve karşınıza “Erkekler Günü” çıkıyor. Kadın erkek diye baştan bir ayrımcılık içeriyor. Kadınlar Günü dendiğinde, kadınlardan yana bir ayrımcılık devreye sokulmaktadır.
Bunun yerine, her ikisi de “İnsan” olduğuna, hepimiz insan olduğumuza göre, “İnsanlar” “İnsan Hakları,” “İnsanlar-insanlık Günü,” hatta “Aile günü,” “Eşler günü,” “Evliler Günü” gibi isimler verilmesi çok daha kucaklayıcı, ayrımsız ve birleştirici olur, olmalı diyoruz.
2-KADIN ERKEK EŞİTLİĞİNE AYKIRIDIR. Yalnız kadınlar ve kadın hakları denilerek, kadın erkek eşitliğini savunanlar bile (bendeniz kadın erkek eşitliğine inanmam. Eşitlik değil, aralarında ADALET olur, olmalı diyorum) kadınlar lehine pozitif ayrımcılık yapıyor ve kendi “eşitlik” iddialarını yerle yeksan etmiyorlar mı?.
3-“CİNSİYET AYRIMCILIĞI” İÇERİYOR. Cinsiyet ayrımcılığına karşı çıkanlar, burada doğrudan bir cinsiyet ayrımcılığı yapmış olmuyorlar mı?
4-“TÜM GÜNLER BATI KAYNAKLI, İTHAL. Neredeyse bütün “Günler,” konumuz olan “Kadınlar Günü” de Batı kaynaklı. Bize, diğer günler gibi dışarıdan sokulmuş, bizim inanç, kültür ve tarih medeniyetimize ait değil. Yani ithal!
Bu meyanda Kadınlar Gününün çıkış yerine, kaynağına bakalım:
“8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde, 40.000 dokuma işçisi, daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında gıreve başlamış. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında, işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda, çoğu kadın 129 işçi can vermiş. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katılmış ve bu tarih KADINLAR GÜNÜ olarak ecnebilerce kabul edilmiş.”
Görüldüğü gibi Amerikan yönetiminin “Barbarlığı” ile ortaya çıkmış ve bize de ithal edilmiş. Uzaktan yakından bizimle ilgili olmadığı sarih bir şekilde ortadadır.
5-BÜTÜN CANLILARIN HAKLARI VE GÜNÜ OLMALI DEĞİL Mİ? Kadınların gün ve hakları olduğunda, sadece erkeklerin değil, bütün canlıların, hayvan ve bitkilerinde hakları olduğu, olması gerektiği, dolayısıyla onlarında “Güne” ihtiyacı olduğu gerçeği ortaya çıkar ki;
Bu durum da ne yapacağız?
At hakları, inek hakları, koyun hakları, keçi hakları, tavşan, köpek, kedi, zürafa, fil, ayı, kurt günü ve hakları diye ayrı ayrı günler mi ihdas edeceğiz?
Bitkilerde gül, çimen-ot, gürgen, çam, çınar ve benzeri her bir bitki türü için ayrı ayrı günler mi belirleyeceğiz?
Hatta, kadın ve erkek cinsiyet ayrımı yaptığımıza göre, ineklerde de “Erkek inek” ve “Dişi inek” diye ayrı ayrı günler ve haklar mı ihdas edeceğiz? Bunu diğer hayvanlarda ve bitkilerde de mi yapacağız?
Burada da tıpkı kadın ve erkek demeden “İnsan” deyip, bütün bir insanlığı kapsayacak “İnsan günü” ya da “İnsan hakları” günü dememiz gerektiği gibi,
Hayvan ve bitkilerde de ayrım yapmadan “Hayvanlar günü” ve “Bitkiler günü” dememiz gerekmez mi?
Cinsiyete göre “Günler” ihdas ettiğimizde, tüm canlılar ve onların cinsiyetleri söz konusu olur ve binlerce “Gün” ihtiyacı ortaya çıkar ki, buna senenin değil günleri, saat ve dakikaları bile yetmeyeceği aşikardır.
6- KADINA ŞİDDET GEREKÇE İSE. Kadınlara ayrımcılıkta “şiddet” gerekçesi ileri sürüldüğünde, erkeklere şiddet de karşımıza çıkar ki, ülkemizde ve dünyada her iki cinsiyete yönelik şiddet vardır ve hatta, erkeklerin kadınlara şiddeti kadar, belki de daha fazla kadınların erkeklere şiddeti sözkonusudur.
Şüphesiz şiddet şeklini, sadece fiziki şiddet, “dayak” olarak almadığımızda, almamamız gerektiğinde, çok değişik şiddet şekillerini ortaya koyduğumuzda, ölçü olarak aldığımızda.
Netice olarak, kadın ve erkekler günü ( erkekler günü zaten yok) değil,
Ayrımcılık hem de pozitif ayrımcılık yapmadan “İnsanlar” olarak cem etmemiz, daha akli, hukuki ve insani olacaktır.
7-SENEDE BİR GÜNE HAPSEDİLMESİ. Bir diğer husus da, kadınlarımızı ve değişik kesimleri senede bir gün ile anmamız, yılda bir gün hatırlamamız, konuşmamız yanlışlığıdır.
Özellikle kadınlarımız insanlığın yarısı değil, tamamı hükmündedir ve senede bir gün değil, 365 gün, her saat, her dakika anılmaya, saygıya ve baha biçilmez değere haizdir.
8-“GÜNLERİN” TİCARETE MALZEME EDİLMESİ. Bir büyük yanlışta, gerek kadınlar günü ve gerekse diğer günlerin ticari amaca hizmet etmesi, ticari amaçla kullanılmasıdır. Vahşi kapitalizmin kadınlar üzerinden sömürü yapmasıdır.
9-NEDEN HEP BATI’DAN İTHAL EDİYORUZ? Son olarak da, neden hep Batı’dan ithal ediyoruz. Kendimize, inanç, tarih ve kültürümüze ait, menşei bizden olan bir şey yapmayacak, yapamayacak mıyız? İthal günler bizim bünyemize ne kadar uygun?
Annelerimizi, babalarımızı, kadın ve erkeklerimizi, hayvan ve bitkilerimizi, insan hayatı için fevkalade mühim, olmazsa olmazlardan su, hava, toprak ve benzeri tüm konularda senede bir gün değil, her gün onların demeli, her gün anmalı, her gün farkında olmalı, senede bir güne hapsederek, değerlerini takdir ettiğimiz, koruduğumuz yalanına inanmamalıyız.
Evet “Dünya Kadınlar Günü” varsa, “Dünya Erkekler Günü” nerede?
İlaveten binlerce hayvanımızın ve bitkimizin, tüm canlılarımızın “Günü,” “Günleri” nerede?