Yerkabuğunun kütleleri ve yoğunlukları birbirinden farklı büyük parçaları (blokları) arasındaki denge durumuna izostazi veya izostatik denge denir.

Dünya yedi büyük ve bir çok küçük levha parçasından oluşur. Bu levhalar manto üzerinde her zaman hareket halindedir. Bunun nedeni ise mantonun yoğun bir sıvı olmasıdır. Başka bir deyişle levhalar manto üzerinde yüzer. Bu yüzen levhaların dengede olma durumuna ise izostatik denge denir.

Fakat bazı durumlarda izostatik denge bozulur. Bu bozulma sonucu epirojenez dediğim olay meydana gelir. Epirojenez levhaların yükselmesi veya alçalması durumudur. Bu hareket çok yavaş oluşmaktadır. Epirojenez ise iki olaya neden olur; transgresyon ve regresyon. Transgresyon bir diğer adı ile deniz ilerlemesi, levhanın ağırlaşması sonucu denizin ilerlemesidir. Regresyon ise bir diğer adıyla deniz gerilemesi, levhaların hafiflemesi ile denizin gerilemesidir.

Epirojeneze neden olan asıl olay, izostatik dengenin bozulmasını ise bir çok etken oluşturur. Başlıca levha üzerinde birikme ve aşınmaya neden olan olaylar dengeyi bozarak levha yükselme , doğal afetlerin etkileri ile aşınma ve birikme oluşması

Dünya’da ve Türkiye’de izostatik dengeyi bozabilecek bir çok olay meydana gelmektedir. Bu olaylar sonucu ise levhalar yükselip alçalmaktadır.

Buzul Çağı sonrasında buzul erimesine bağlı olarak İskandinavya Yarımadası yılda yaklaşık birkaç milimetre, Botni Körfezi de yılda yaklaşık 10 milimetre yükselmektedir.

Meydana gelen aşınmalar ile Alp Dağları her yıl yükselmekte ve oluşan birikmeler ile Hollanda, Almanya ve Fransa'nın kuzeyinde yer alan ovalar, İtalya/Venedik ve Po Ovası da yılda yaklaşık birkaç milimetre alça yapması sonucu Anadolu Kıtası yükselmektedir.

Bu prensibe göre, yüksek dağlık bölgeler çevrelerindeki basık araziye nazaran daha hafif maddelerden meydana gelmişlerdir. Bu olay, 1735'te P. Bouguer'in And dağlarındaki inceleme gezileri sırasında ve yüz sene kadar önce Sir George Everest'in Kuzey Hindistan'da Kalina ile Kallianpur şehirleri arasındaki sahanın haritasını alırken dikkati çekmiş, gerek And dağları'nın ve gerek Himalayalar'ın kütlelerinin, beklenen değerlerin çok altında oldukları ve bu nedenle çekülleri hesaplanan derecelerden daha az saptırdıkları gözlenmiştir.  Pratt'ın yaptığı hesaplara göre, çekülün Himalayalara doğru sapması: Böylece Himalayaların beklenenden daha az bir çekim etkisi uyguladığı, dolayısıyla daha hafif maddelerden oluştuğu anlaşıldı.