ÇEVRE DOSTUNUN ACI MÜCADELESİ
Adı Gökçe Erhan. 37 yaşında
İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Ressamlık bölümünü
Birinci bitiren, Dünyanın her tarafında resim sergisi açmış bir sanatçı.
İstanbul'dan sıkılınca, kalkmış Tırabzon’un Sürmene ilçesinin Çamburnu köyüne gelmiş.
Kendisine kalan o minnacık evi başlamış onarmaya.
Her yerini güzelleştirmiş. Sanatını konuşturmuş..
Ancak Çamburnu köyünün bir sorunu var.
Çöplük ya da Katı Atık Deponi Alanı.
O Çöplükleri oradan kaldırtmak için başlamış savaşa,
Basın toplantıları, dernekler, tabiatı temiz tutabilmek adına büyük mücadele vermiş..
O sırada, bir başka doğayı katleden haber gelmiş.
Denizde Kafes Balıkçılığı.
Şiddetle karşı çıkmış,
Ama tabii artık çok dikkat çekmeye başlamış.
Basın toplantısı yapmayı planlarken, yaptığı eserler ve emeklerini koyduğu o minnacık köy evi, birileri tarafından tutuşturulmuş, kısa sürede de yanmış kül olmuş.
O ev yandıktan sonra yapmış olduğu basın toplantısında,
Ağlayarak okuduğu basın metninde,
Bu muhteşem kadın ne demiş biliyor musunuz?
"Biz atalarımızdan kalan aile evimizi kaybetmiş olsak da bu geri getirilebilir bir şey.
Ben bir ressam olarak oradaki her ayrıntıyı aynı şekilde resmedebilirim. Yanan evimi tekrar ayağa kaldırabilirim ama denizi kaybettiğimizde bu geri döndürülemez."
Şimdi savaşını veriyor, ne yapacak bilmiyorum..
O köylü arkasında duracak mı bilmiyorum..
Ama belki benim de okuduğum, yazdığım, paylaştığım gibi,
Sizler de destek verebilirsiniz kendisine.
Sevgilerimle, Haluk İlhan’dan alıntı
KANSER HASTASININ VASİYETİ
Kanserden ölen Erma Bombeck'in hayat üzerine yazdığı son sözleri:
* Hayatımı yeniden yaşayabilseydim eğer; hastayken yatağa girer dinlenirdim. Ben olmadığım zaman her şey kötüye gidecek diye düşünmezdim.
*Gül şeklindeki pembe mumu saklamaz yakardım. Daha az konuşur ama daha çok dinlerdim. Yerler kirlense, masa örtüm lekelense bile daha çok arkadaşımı akşam yemeğine davet ederdim.
*Bana gençliğini anlatmaya çalışan dedeme daha çok vakit ayırırdım. Kocamın sorumluluklarını daha çok paylaşırdım. Eteğimin lekelenmesine aldırmadan çimlere otururdum. Sanal ortamda daha az, hayata bakarken daha çok ağlar ve gülerdim. Ömür boyu garantilidir denilen hiçbir şeyi satın almazdım.
*Hamileliğimin bir an önce sona erip doğum yapmayı dilemek yerine; hamile olduğum her anın tadını çıkarır ve içimde bir canlı büyütmenin ne kadar harika olduğunu fark ederdim. Bu o kadar nadir bir olay ki; mucize gibi bir şey.
*Çocuklarım beni öpmek istediklerinde, asla "Önce git ellerini yüzünü yıka" demezdim. Onlara daha çok "Seni seviyorum," ondan da daha çok "Özür dilerim" derdim.
*Ama başka bir hayat verilseydi en çok yapacağım şey, her dakikasını değerlendirmek olurdu. Dikkatle bak, gerçekten gör. Yaşa; vazgeçme. Küçük şeyler için şikayet etmekten vazgeç.
*Bana benzemeyenler, benden daha çok şeye sahip olanlar ve kimin ne yaptığı beni ilgilendirmezdi. Bunun yerine, ilişkilerimi güçlendirmeye çalışırdım. Sahip olduğunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal her şey için şükredin.
* Tek bir hayatınız var bu dünyada ve bir gün sona eriyor. Umarım, her gününüzü iyi değerlendirirsiniz. Sosyal basından alıntı