BEDENİMİZDE ÇOK BENZEYEN İKİ İŞLEV:
1-İNSULİN DİRENCİ: Bilindiği gibi aldığımız karbon hidratları bedenimizde işleyip enerji haline çeviren ve yağ birikimine engel olan olay, insulin hormonunun normal ve düzenli çalışması sonucudur.
Ama bedenimize bol miktarda basit karbonhidrat (çay şekeri, baklava vb.) verirseniz, yani çok yerseniz; insülinin kafası kızar ve der ki:
"Görev yapmıyorum arkadaş, işlevimi durdurdum, gelen karbonhidratları yağ yapımına gönder."
Bu olaya insülin direnci denir.
Bu aşamadan sonra, siz kiloları alırsınız, obez olursunuz ve bir daha geriye, normal hale dönmezsiniz.
Bu nedenle insülin direnci olmadan dikkatli davranıp, az yiyeceksin, dengeyi bozmadan kalori ayarı yapacaksın, sıpor yapacaksın vb.
2-BEYİN NEGATİF STRESİ: Küçük yaşlarda sıfır yaştan 8-10 yaşına kadar beynimize teorik ve soyut bilgiler doldurmaya çalışırsan, bunu zorlarsan, beyin NEGATİF STRES denilen bir fizyolojik olayla karşılaşır.
Beyinde bulunan milyarlarca snaps adlı hücreler, bir sıkı ağ içinde birleşerek, zekayı oluşturan elektrik akımını sağlarlar. Gelen bilgiler bu ağdan hızlıca ilgili hafıza ve öğrenme merkezlerine iletilir. Ve insan zekası mükemmel gelişir.
Bu ağ ve temas ne kadar çoksa, insan o kadar zeki olur.
Eğer küçük yaşta teorik ve soyut, yani anlaşılması zor bilgileri çocuklara verirseniz;
Beyin isyan eder ve der ki:
"Arkadaş! Bana bu bilgiler negatif sıtres veriyor. Ben snapsları temas ettirip, bilgiyi ilgili merkezlere göndermekten vazgeçiyorum. Beyindeki sıkı sinir ağını, snapsları birleştirip iletmekten vazgeçiyorum.”
Bundan sonra bu çok gerekli ağı sağlamak imkanı kalmaz, geriye tekrar dönemezsiniz. Çocuk zeka geriliğine maruz kalır. Geri zekalı bir toplum oluşur.
O nedenle, çok dikkatli ve soyut olmayan, istemli bir çocuk eğitimi vermek şarttır. Sadece yanlış din eğitimi değil, mesela Marksist eğitimde bu hastalık daha çok vardır. Marksizm bu sebeple bir lysenko safsatası doğurmuştur.
DİN EĞİTİMİ SOYUT BİR EĞİTİM-ÖĞRETİM ŞEKLİDİR.
Bu eğitimi 8-10 yaşlarda çok basit dozlarda çocuğa vereceksiniz.
Bu yaşlarda çocuk, ezberi beyine zarar vermeden kısmen yapabilir.
Şimdilerde 2-6 yaşta din eğitimi verme tartışmaları yapılıyor.
NEGATİF STRES yapmadan bu eğitimi yapacak öğretmen nadirdir.
Okullarda çok iyi çocuk pedagojisi alan öğretmenler bu eğitimi becerebilir.
KUR'AN KURSLARINDA bu tip öğreticiler yoktur.
Diyorum ki; bu iş çok ciddidir. Rastgele olmaz.
Çocuklarımızın zeka kusurlu olmasına iznimiz olmaz.
Negatif stres olmayacak yollar bulmalıyız, yöntemler geliştirmeliyiz.
DİKKAT ETMEZSEK ŞU OLUR: 100 yıldan beri IQ derecemizi 90 puandan yukarı çıkaramadık. Doğru eğitim yapan ülkeler, bizden 10 ile 15 puan yukarıda.
Sonuçta, mesela nüfusumuz yaklaşık aynı olan Almanya’da, 8 milyon üstün zekalı insan var. TÜRKİYE' de, 8 yüzbin üstün zekalı insan var. Üstelik biz bu 8 yüzbin insanımızı da koruyamıyoruz. En az yarım milyonu yurt dışına gitmiş bulunuyor.
Ben Müslüman bir bilim insanı olarak dinimizin öğrenilmesine karşı olmam. Bu işin bilimle çözülmesi lazımdır. Ciddi değil, BU ÇOK CİDDİ İŞTİR.
Basında elifi mertek sanan bazı kimseler, bu konuyu dindarlık-din düşmanlığı karşıtlığında, adi siyasi pıropaganda düzeyine düşürüp, milletin geleceği ile bilmeden oynuyorlar.
Bu konuları bilime bırakalım.
Tekraren söylüyorum. Bu ülkede devletimiz EĞİTİM BİLİMLERİ FAKÜLTELERİ, İLAHİYAT FAKÜLTELERİ açmış. Bunlarda çocuk eğitimi, din eğitimi konularında elemanlar var. Onlar sorunu çözsün. CEHALETLE SORUN ÇÖZÜLEMEZ. ÜLKENİN GELECEĞİ TAHRİP EDİLİR..
Bilmem anlatabildim mi? Bir bilim konusunu basitleştirerek anlatmak istedim.
Not: NEGATİF STRES VE SNAPSLAR konusunda Prof. Dr. Oytun Erbaş mutlaka okunmalıdır. Çocuk eğitimi konusunda benim yazı ve kitaplarım, akademik pek çok yayın ve özellikle MIT VE HARVARD ÜNİVERSİTELERİNİN çocuk eğitimi ile ilgili yayınları ve araştırmaları incelenmelidir.
SOSYAL MEDYADAKİ PARTİZAN VE CAHİLÇE YAKIŞTIRMALARA SON VERİLMELİ, HERKES HADDİNİ BİLMELİDİR. BİZDE OLMAYAN BİR ŞEY DE BUDUR. (Pırof. Dr. Mustafa Özdemir hocanın yorumundan iktibas edilmiştir.)
BENİM NOTUM: Ülkemizin tüm eğitim sistemi, sadece Kur’an Kurslarında değil, tüm eğitim kurumlarında, okul öncesi eğitim ve ilk mekteplerde bu konu ele alınmalı ve bu bakış açısıyla yeniden değerlendirilmeli ve çözüm bulunmalıdır.