Herkes kendi günahına şahittir. Başkasının bilmediği günahlarınızı hatırlayın. Gizlice işlediğimiz günahlar birileri tarafından bilinmiş olsaydı utanarak yerin dibine girerdik.
Cümle günahlarımıza Estağfirullah el Azîm diyelim.
İrfan düşüncesi, Allah’tan hakkıyla korkmayı öğretir. İrfan dediğimiz marifet düşüncesi metodolojik olarak ikiyüzlü olmaktan koruyan yolları öğretir insana. Riya ve gizli işlenen günahlardan korunmanın yolu insanları kalpten çıkarmaktan geçer. Muhtemel tepkiler üzerinden zihnimize çöreklenen “desinler, demesinler” düşüncesi ne yazık ki modern insanın yaşam kriteri oldu. Artık çok azımız yaptığı işleri Allah için yapıyor. Ekseriyet olarak gaflet içindeyiz. İnsanların medh etmesi veya zemm etmesi (övgü-yergi) üzerinden hayatımızda pozisyon alıyoruz.
Sufî yolunun amacı insanı “ihsân” makamına yükseltmektir. Allah bizi her an görüyor düşüncesiyle hareket etmek, Allah’ı görüyormuş gibi O’na ibadet etmek ihsân makamıdır.
“Musa tayin ettiğimiz özel vakitte gelip Rabbi O'na kelamıyla iltifatta bulununca: "Ey Rabbim, göster bana kendini, Sana bakayım." dedi. O da buyurdu ki: "Beni göremezsin, ancak dağa bak, eğer yerinde durursa demek beni görebileceksin" Derken Rabbi dağa tecelli buyurunca onu un ufak ediverdi. Musa da baygın düştü. Ayılınca: ‘Münezzehsin, Sana tevbe ile döndüm ve ben mü'minlerin ilkiyim.’ dedi.” (A’raf Sûresi 7/143)
Allah gizli/açık her şeyi işiten ve bilendir. İnsanlardan gizlediğimiz her halimiz Allah’a malumdur.
Ey Kardeşim. İnsanlardan gizlediğin günahlarını terk et. Allah’a içtenlikle tevbe et. Eğer böyle yaparsan Allah ayıplarını örter, gizler ve açığa çıkarmaz. Allah, merhameti gereği ayıpları gizleyen Settâr’ul Uyûb’tur.
Gizlice işlediğimiz günah ve ayıplarımızı gizleyen Allah’ın hududunu ısrarla çiğnemek büyük gaflet. Allah’a karşı günah işlemekte ısrar etmenin sonu bu dünyada zillet, ahirette ise elim bir azap. Ayıpları gizleyen Allah, gizlice günah işleyen kuluna mühlet verir. Olur ki hatasını anlar, gizlice günah işlemekten vazgeçer de Rabbine döner…
İnsan, başkalarının yanında Allah’ın emrine uyup yalnız kaldığında gizlice günah işlemekte ısrar ederse korkulur ki Allah, o kişinin “ayıp perdesini kaldırır” da gizlenen ayıp ve günahlara insanlar artık şahit olurlar. Büyük mahcubiyet yaşamadan Allah’a tevbe edelim.
Arifler, “aybı gören gaybı göremez” demişlerdir. Bu sebeple Allah’ın ahlakı ile ahlaklanır arifler. Ayıp ve günah görseler bile örterler. Faş etmezler, yaymazlar, görmezden gelirler. Arifler her ne kadar şahit oldukları gizli günahları görmezden gelseler bile bir dereceden sonra Allah, tevbe etmeyen kulunun perdesini kaldırır da gizli günahları cümle âleme aşikâr olur.
Pîr Abdülkadir Geylânî (1075-1166) El- Fethu’r Rabbânî adlı eserinde kıyametin hakikatini şöyle tasvir eder: “Kıyamet, içlerin dışa çevrilmesidir.” Görünmeyen gizli sırların/günahların artık görünür olmasıdır kıyamet sahnesi. Artık o gün insan gözüne hiçbir perde kalmaz ve gizli, ayân olur.
Sufî düşüncenin insanı taşıyacağı mertebenin değeri kalbinde iman lezzeti duymak ve kemâl sahibi Mü’min olmaktır. “Her nerede olursanız olun. O sizinle beraberdir” (Hadîd Sûresi 57/4) ayetinden gafil olmamaktır.
Erdemli ve akıllı insan başkalarının günahlarına bakmaz, kendi günahlarına bakar. İçki içenleri kınamak kolaydır. İçki insanı sarhoş eden ve koku yayan bir günahtır. Eğer gizli/açık işlediğimiz bazı günahlar koku yaysaydı evden dışarı çıkamaz, birbirimizin yüzüne bakamazdık. Gelin hep birlikte Allah’a tevbe edelim. Gizli işlediğimiz ayıp ve günahları terk edelim.
Yâ Gaffâr, Yâ Settâr! (Ey günahları çokça bağışlayan, ayıpları örten)
Ya Rabb! İçlerin dışa çevrileceği o gün gelmeden önce pişman olmayı nasib eyle. Bilerek ve bilmeyerek işlediğimiz gizli/açık günahlarımızdan dolayı bizleri rezil eyleme.