Kurak geçen bir yaz mevsiminde,
Cemaat Cuma namazını kıldıktan sonra, cami imamı ile beraber, kurumaya yüz tutmuş mahsülleri kurtarma ümidiyle bozkıra yağmur duasına çıkar...
Hacet namazları kılınır, dualar edilir, kurbanlar kesilir ama, gökyüzünden tek damla yağmur düşmez yeryüzüne!.
Cemaat boynu bükük tekrar kasabaya geri döner.
Aradan bir kaç gün geçer ve bir Allah dostunun yolu kasabaya düşer...
Kasaba halkı Allah dostunun kasabaya gelişini fırsata çevirmek ister.
Yanına gelerek, kendileri için yağmur duasına çıkmasını söylerler.
Ancak bu velî, yağmur duası yerine kasabayı beraber gezmeyi önerir halka...
Birlikte sokakları ve evleri dolaşmaya başlarlar...
3-5 Evi dolaştıktan sonra damı çökük, kapısı kırık bir eve rastlarlar.
Velî kapıdan içeri doğru seslenip, hane halkını dışarıya çağırır...
İçerden, orta yaşlarda, üzerindeki kiyafetleri yamalıklı bir kadın ve iki kız çocuğu çıkar...
Allah dostu hâl hatır sorduktan sonra evin beyinin kalp krizi geçirip erken yaşta öldüğünü ve kadının da iki yetim kızıyla yalnız başına kaldığını öğrenir...
Allah dostu kadın ile hasbihal ettikten sonra, küçük kızlara kendisinden istekleri olup olmadığını sorunca;
Kızlardan birisi çatıları için kiremit, diğeri de kendisi için yeni bir ayakkabı ister...
Allah dostu hemen yanındaki cemaate evin damı için kiremit ve diğer kız için ayakkabı alınmasını buyurur...
Kiremitler ve ayakkabılar geldikten sonra, Allah dostu küçük kızlara "En çok ne için dua edersiniz, söyleyin bakalım dedenize" diye sorar!...
Kızlardan birisi;
"Yağmur yağdığında, damımız eski olduğu için, evimiz ıslanmasın diye Allah'tan yağmur yağdırmamasını isterim hep" der!...
Diğer kız ise;
"Ben de eski ayakkabım delik, ayaklarım yağmurlu havalarda ıslanıyor diye Allah'tan yağmur yağdırmamasını istiyorum hep" diye cevap verir...
Allah dostu bu sözlerden sonra yanındaki cemaate dönerek:
"Sadece Allah'ın kudretinde olan bir duayı etmeden önce;
kendi kudretinizle birinin duasını yerine getirmediğiniz sürece duanız kabul olmaz eyy cemaat" diyerek meseleyi özetler..."
Hem kim bilir belki de duanız;
Başka bir kulun duasını aşamıyordur...
Hadi söyleyin bakalım ??
En son ne zaman bir müşküle hâl hatır sorup, bir ihtiyacını giderdiniz ??
Son 60 yılın en kurak kışıymış...Hadi ordan spiker hanım..
Doğru cümle şu; BİZ SON 60 YILIN EN BENCİL TOPLUMUYUZ...!!! Alıntı
İSLAM'A BİR DE BÖYLE BAKALIM
Hz. Peygamber'in yoluna/sünnetine baktığımızda:
Sömürüyü engelleyen,
Emeği yücelten,
Serveti tavanda tutmayıp, tabana yayan,
Yetime sâhip çıkan,
Yoksullukla mücadele eden,
Ezilenleri ayağa kaldıran,
Sessiz yığınların sesi olan…
Bir anlayış olduğunu görürüz.
Kur’an'a göre, açlık ve yoksulluk imtihandan değil, sömürüden kaynaklanır.
Açlığa ve yoksulluğa sabır değil, isyan edilir.
Her kim: "Yoksulluk imtihandır, sabredin!" diyorsa o, Allah'a değil; Paraya tapan ve zenginlerin çıkarlarına "Dini meşruiyet" kazandıran din tüccarıdır.
Bir ülkede, toplumun çoğunluğu yoksulluk içindeyken, az bir kesim bolluk içinde yaşıyorsa, orada adalet değil, vurgun ve hırsızlık vardır.
Anlatılan din söyleminin içinde akıl, vicdan ve isyan yoksa o din: Afyondur.
Halkı uyuşturmak için anlatılıyordur.
İslam'ı anlattığını iddia eden hoca, ilâhiyatçı vs ...
Tüm din adamlarını,
Kur’an'ı bir kez daha,
EZİLENLERİN gözünden okumaya dâvet ediyorum ! Velit Alp