Dünyadaki ilk sırlar insanoğlunun gerçek kökleriyle ilgilidir. Günümüzde kabul görmüş iki teoriye göre Darwincilik ve Yaratılışçılık insanoğlunun kökleri konusunda artık insanoğlunu ikna edememe noktasına gelmiş olmasına karşın karşıt iki düşüncede teorilerine sıkı sıkıya bağlıdır.
Darwin’in en sağlam ve dayanıklı olanın hayatta kalması yönündeki teorisi İnsanoğlunun DNA yapısındaki binlerce kusura rağmen hayatta kalması, öte yandan da yaratılışçıların sürekli bulunan fosilleri görmezden gelmesi iki düşünce tarafından saklanan bir insanoğlu tarihinin olduğunun en tipik göstergelerinden biridir.
Yakın zamanlarda bugünkü İsrail topraklarında bulunan Neanderthal adamın Cro-Magnon adam ile yan yana yaşamış olması ve bununla ilgili bulunan fosillerin bulunmasıyla insanoğlunun kökleriyle ilgili teorilerin ikisinin de artık çürüdüğünün göstergesidir.
Klasik Darwin çok merkezli teorisinde sapiens ‘in yaşı 35.000 yıldır, fakat her geçen gün ortaya çıkan yeni bulgular ve sapiensin akrabalarının olup atasının bulunamaması, yani sapiense geçişte eksik halka ve çok merkezli teorilerin gerçeğe uymamsı sonucunda bilim dünyası ikiye bölünmüştür. Bir kısım bilim adamları yeni bulguları görmezden gelerek hala bu teoriye sıkı sıkıya sarılmışken , bazı bilim adamları ise 1987 tarihli Mitokondriyal DNA yaklaşımına savunarak , gerçeği söylemek yerine yanlışa yeni bir yanlışı eklemişlerdir. Bu yaklaşıma göre 195 bin yıl önce Afrikada yaşayan Havva, teorinin çekirdeğini oluşturur. Teori tamamen kuramsaldır ve somut arkeolojik ve Antropolojik desteği sunmaz. Her iki teoride Amerika kıtasında’ ki insanın durumunu asla açıklayamaz.
Diğer taraftan moneist dinlerde insanın yaşı 5.500 yıl civarında olup hiçbir bulgu ile uyuşmaz. Garip olan iki karşıt düşüncenin birbirini kurumsal olarak inkar etmemesidir.
Ünlü araştırmacı Sitchin ‘in 12.Gezegen adlı kitabında bilim dünyasına yönelttiği sorular bir türlü cevaplanamamaktadır. Darwin , çalışmalarıyla kendi zamanındaki bilgin ve ilahiyatçıları evrimin kanıtları ile yok etmesine karşın , dünya üzerindeki yaşam ,insan ve primatlardan , memelilere ve omurgalılara kadar bir çok canlı geriye doğru izlenmiştir.Fakat bu başlangıçlara varıldıktan sonra güneş sisteminin ötesinde başka bir yaşam düşünme ye başlanıldıktan sonra bilginler, dünya üzerindeki yaşam ile ilgili bir huzursuzluk duymaya başlamışlardır. Sitchin şu soruları yöneltmiştir,
1- Eğer yaşam bir dizi kendiliğinden kimyasal tepkime yoluyla başladı ise, dünya üzerindeki yaşamın neden birçok şans eseri kaynak çokluğu değil de tek bir kaynağı var ?
2- Dünya üzerindeki canlı maddelerin hepsi , dünya canlı maddelerin hepsi , dünyada bol bulunan kimyasal elementlerin çok azını ve gezegenimizde nadir bulunan kimyasal elementlerin pek çoğunu içerir.
Bir diğer ve önemli sorunsal , İlk teoriler insanın 500.000 yıl önce Asya’da türediği yönündedir. Fakat daha sonra bulunan fosiller insanın atası olan maymunun 25.000.000 öncesine dayandırır. Doğu Afrika’daki insanımsı maymunlar (hominid) 14.000.000 yıl önce geçiş olduğunu gösteriyor. Ancak yaklaşık 11.000.000 sonra homo sınıfına girecek ilk maymun-adam ortaya çıkıyor. İnsan gibi olduğu düşünülen ilk varlık(gelişmiş australopitheus), Afrika’nın aynı kısımlarında yaklaşık 2.000.000 yıl önce yaşadı .Homo erectusu üretmekte 1.000.000 yıl daha aldı. En sonunda 900.000 yıl sonra ilk ilkel insan ortaya çıktı(neanderthal). Gelişmis australopitheus ve neanderthal arasında 2.000.000 yıl olmasına karşı bu iki grubun açıklanamaz şekilde aynı araç gereçleri kullanması ve aynı görünüşe sahip olması oldukça gariptir. Derken aniden 35.000 yıl önce yeni bir insan ırkı homo sapiens , sanki yoktan var olur ve Neanderthal aniden yok olur.Cro-magnon denen bu insan bugünkü insanla çok benzemektedir.
Puzzle da diğer bir şok Cro-magnon insanından 250.000 yıl önce batı ve güney Afrika’da homo sapiens türünün yaşamış olduğudur. Modern insanın Homo-Erectustan sadece 700.000 yıl sonra ve Neanderthalden insandan 2.000.000 yıl sonra çıkmış olması mantıksızdır. Ayrıca Homo-Sapiens yavaş bir evrim sürecini temsil etmekte iken , ve bu gelişme dünyanın en uygunsuz zamanında olması (Buzulçağı) şüphelidir.Bu konunun istisnasız otoritesi prof. Thedosius Dobzhansky a göre modern insan soydaş bakımından akrabaya sahip iken atası yoktur.
1- öyleyse nasıl olurda modern insan evrimsel gelişme takip edilerek 2.000.000 veya 3.000.000 yıl sonra değil de 300.000 yıl kadar önce ortaya çıkmıştır. ?
2- Cevaplanamayan soru uygarlık niçin ortaya çıkmıştır. Evrimin normal ilerleme seviyesi içerisinde buşmanlar ile aynı seviyede olmamız gerekirken , bu uygarlık nasıl birden bire yerden fışkırmıştır, halbuki evrim sürecinde en zor basamak astroloji için geçmesi gereken süre 10.000.000 yıldır. Ama biz 50.000 yıl içinde aya astronotlar indiriyoruz. ( Cro-magnon insanının ortaya çıkış yeri bilim adamlarının ortak sonucu olarak Zagros Dağlarıdır. ) İlginç olanı ise bu iki türün çiftleşmemiş olmasıdır. Konuyla ilgili araştırmalar yapan yazar James Shreeve Neanderthal muamma: Modern İnsanın Köklerini Çözmek adlı kitabında bu iki farklı ırkın, üreme olarak farklı olmasından dolayı çiftleşmemiş olduğunu belirtir. Karbon testlerinden bölgede yaşayan modern insanın Neanderthal adamdan kırk bin yıl daha önceden orada olduğu gösterilir ve böylece evrimsel süreklilik teorisi de çöker. Bugün dünya üzerinde geleneksel bilimin kaçamak cevaplar vererek konuyu kapatma çabalarına karşın bu düşüncelere katılmayan arkeolojik, teolojik ve tarihi revizyonistler, insanın kökleriyle ilgili farklı bir görüşe ihtiyaç duyulması altında birleşmektedirler. Fakat insanın kökeni ne olursa olsun gerek Darwinistler gerekse teologlar savundukları düşüncelere sıkı sıkıya sarılmışlardır. Açıklanamayan bir çok arkeolojik bilgi ve kanıt her gün çoğalmaktadır. Bunlardan bazıları:
1- 18 ve 19 yy. İrlanda civarında alışılmadık derece küçük çok sayıda Çin porseleni ve mühürleri bulunmuştur ki, o zamanlarda bilinen Zümrüt adası ile Çin arasında bir ticaret yolu yoktur.
2- Güney Amerika’da 3.600 yıl öncesinden kaldığı düşünülen Kristal Kafatasları bulunmuştur. Gerçek boyutludur ve çok keskin bir aletle yapılmıştır.
3- 1930 yılında Kosta Rica’da bulunan çok sayıda devasa taş toplar, bölgede asla var olmayan granitten ve mükemmel bir simetri ile yapılmışlardır.
4- İngiltere, Fransa, Almanya’da bulunan antik taş kalelerde, sadece İskoçya’a 60 tane büyük kayalardan yapılmış ve bazı yerleri yüksek ateşle eritilerek camlaştırılmıştır. Bunun geleneksel ateşle yapılabilme olasılığı olmayıp 1100 derece sıcaklık gerekmektedir.
5- 1900 yılında Girit yakınlarında Antikythera adasında İsa’dan yaklaşık yüz yıl öncesinden kalma bir bilgisayar bulunmuştur. Antikythera mekanizması olarak bilinen bu alet bir tür diferansiyel sistemi içermektedir ve bu sistem 16 yy kadar bilinmiyordu.
DEVAM EDECEK…