2021’e hazırlanma reçetesi diyecektim ama görünen o ki 2021, 2022, 23, 24 daha ne varsa gelecek adına gündemden düşmeyecek olan mevzu sağlık mevzusu…
Savaşlar, depremler, afetler ve operasyonlarla dolu bir 2020 yılı geçirdik/geçiriyoruz…
Yeni gelecek yıl da çok farklı olmayacak…
Sadece dozu biraz daha yüksek olacak!
Biraz gözyaşı, biraz kan, daha bol hastalık, doğal afetler…
Bunları karamsar olalım diye değil, hazır olalım diye dillendiriyorum…
Çünkü malum; son zaman, ahir zaman, defterin dürüleceği zamandayız ve işler biraz hızlıca gerçekleşecek…
Bunlar yeni sözler değil, yıllar öncesinden bugünlerin tariflerini yapmışlar…
İnsanlarımızın şaşırması, eskileri eski zannedip okumaması, dinlememesinden bu şaşkınlık…
Yoksa şaşıracak bir şey yok; sadece hazır olunacak bir durum var o kadar…
Geleceğinizin reçetesinde geçmişin tecrübesi olsun…
Artık aynı hataları yapmayalım…
O yüzden hazırlıklarımızı biraz dünyadan uzak tutalım…
Zira dünyada artık dünyalık işler olmuyor, olmayacak… Dünyaya talip olunma dönemi bitiyor…
Her gün Korona’dan bahsediyoruz, sanki hiç başka hastalıklar yokmuş gibi…
Her gün ölüm vakalarını takip ediyoruz, sanki daha önceden kimse ölmüyormuş gibi…
Maskelerden, hastanelerden, komplolardan, gelecek virüslerden, virüslerden sonra aşılardan bahsedip duruyoruz…
Dahası, birileri bunlardan bahsetmemizi istiyor; ucunda da ölüm olunca işi gücü bırakıp aşıyı bekliyoruz…
Ama maalesef virüsten sonra aşıdan bahsettiğimiz kadar virüse yakalanmamak için bir reçeteyi önümüze koyamıyorlar, koymuyorlar, koydurmuyorlar…
Varsa yoksa maske tak, sosyal mesafeyi koru, elleri yıka, virüsten kurtul!
İnsan hayatı virüslerden ibaret değildir, eve kapamaktan da ibaret değildir, belli ki ne kadar yalnız kalınırsa o kadar insan telef edilebilir; hem ruhen, hem maddeten… Çünkü insan bedeni savaşırsa; yani ateşin çıkar, burnun akar, hasta yatarsan bağışıklığın güçlenir…
Bunca yıl bunca değişik hastalıkları hastalıklara yakalanarak ve güçlenerek geçirmiştir insanoğlu…
Ama bunu yaparken boş durmaz, aşıyı beklemez, kendini aşılar…
İşte bize bunu söylemiyorlar…
Halbuki Allah bize “Ölümün ve ihtiyarlığın dışında her şeyin çaresi var, arayın bulun” diyor…
Ama biz Allah’a inanmayanları Allah’tan daha fazla dinleyip onların çarelerini bekliyoruz…
Dikkat edin, bizim için hastanelerin çoğunluğu hastaların çokluğu anlamına geliyorsa nasıl sevinelim! Mesela hapishanelerin çokluğu ile övünebilir misiniz?
Bu sizin suçlu sayınızın çokluğu anlamına gelmez mi?
O zaman hastanelerin çokluğu da “Hastalarınız olursa olsun, yeterince yerimiz var” mantığını doğurmaz mı? Demek istediğim hastalıklarla uğraşmak yerine hastanelerle uğraşmak kulağı tersten tutmak demektir…
Tıpta, teknolojide son noktaya gidebilirsiniz…
Modern hastanelerinizi dünyada tek yapabilirsiniz ama hastalarınızın çok olması üzüntü verici bir durumdur…
Bizim kadim bilgilerimiz, sağlam kaynaklarımız var…
Hiçbirinden yararlanıp tavsiye etmeyip, “Bekleyin aşıyı yapıyoruz” demek geçmişimize ve geleceğimize kazık atmaktır…
Önümüzdeki zamanda ve bundan sonraki zamanda insanın ayakta kalabilmesi için kalbinin ve bedeninin; kalp derken de ruhun ve bedenin ayakta kalması gerektiği bir zamana doğru gidiyoruz…
Neden bunca uzmanımızın “maskeyi takın, evinize girin, uzak durun, ellerinizi yıkayın ve aşıyı bekleyene kadar ortalarda dolaşmayın”dan başka bir tavsiyeleri yok!
Neden bunca uzmanımız, bunca büyük adamlarımız Korona’dan kimsenin ölmediğini, Korona’ya bağlı ölümlerin genelini başka hastalıkların tetiklediğini söylemiyor!
Neden ölümlerin hasta olan kalbin, akciğerlerin, böbreklerin veya dalağın hasarından kaynakladığını bildiği halde aşıyı bekleyin demek yerine şu meyveleri bol tüketin, şu çayları için, şu kürleri kullanın, bedenin kan yollarını temizleyin, doğal kan sulandırıcıları birkaç ayda bir kullanın demiyorlar!
Neden az yiyin, bağırsaklarınız düzene girsin, yağlıdan uzak durun, organlarınızı yağ kaplamasın, nefesinizi düzgün alın, akciğerlerinizi temiz hava ile doldurun, bol su için demiyorlar!
“Bilmem kaç tane tamamlayıcı tıbbı sağlık programına soktuk, bir işe yarasın, bunları uygulayın, bırakın bedeniniz kendi aşısını üretsin” demekten sizi alıkoyan şey nedir!
Gelecek insanın, gerçek insanın geleceği olacak… Zaman insanı köleleştirmek, robotlaştırmak, hayvanlaştırmak üzerine kurgulanmış…
İnsanlığımızı insanlarımızı kaybederek öğreneceğiz ve bizi son sistem silahlar, füzeler, ayakta tutmayacak…
Nasıl geleceğin yüzyılında el yıkamasını öğretmeye çalışmak artık ölüm kalım meselesi oldu, aynı şekilde önümüzdeki yüzyıllar da doğal beslenmenin, tedavilerin yılı olacak…
Ve insan özüne dönerse eskisi gibi yer içer temiz beden ve ruhunu muhafaza ederse insan kalabilecek…
Bu yüzyılda evinize, arabanıza, işinize değil insanlarınıza yatırım yapın…