Adapazarı’nda oturmadığımdan yazımı "elden" teslim edemedim mi desem?
Ya mail atabildiğimi, yıllardır yazılarımı e-posta ile yolladığımı ortaya çıkarırlarsa?
"Milletvekili aday adayı" olup "aday" olamadığımı bile öğrenmişler.
Aman Allahım! Ben bu ayıpla nasıl yaşarım?
"Aday bile olamadığım" da ortaya çıktı.
Ne acar, ne görev aşkıyla dolu muhabirler var şu Adapazarı'nda!
Kendimi Cihat Zafer olarak tanıttığım ama aslında gerçek adımın Cihat Zafer Demirel olduğunu bile buldular!
Kendimi gerçek adı Fahrettin Cüreklibatur olan Cüneyt Arkın gibi hissetmedim de değil!
O kadar da gizledim, iyi mi?
Yoksa milletvekili aday adayı olarak bastırdığım el ilanlarından mı buldular?
Olur mu olur!
Adapazarı hakkında yazmak için Yağcılar Mahallesinde oturma mecburiyeti de yok.
"Ben Adapazarı’nda oturmuyorum ki, bana ne Uzunçarşı’dan, Gar'dan, deprem hasarlı binalardan" da diyemem bu durumda.
Binlerce kere okunan 'Ada Pazar" yazısını yazarken Adapazarı'nda mı oturuyordun, demezler mi adama?
Zeki Toçoğlu'na mı kibirli dedim, büyükşehirin neresi kibirli, bisiklete binen yerel medyayı mı aşağıladım, Zeki Aydıntepe ile birlik olup Zeki Toçoğlu'na kumpas mı kurdum?
Hepsini açıklayacağım!
Soyadım ortaya çıkmayaydı iyiydi.