“Büyükşehir ve Büyük Kibir” yazım sadece Netgaste’de bin defadan fazla okunmuş. Yeni Sakarya’nın sitesinde ne kadar okunduğunu göremiyorum. Yazının hemen arkasından aleyhimde başlatılan kirli ve paçoz iftira kampanyasına bakılırsa çok insan okumuş yazıyı. Büyükşehirin o yazıdan sonra paylaştığı haberlere, Zeki Toçoğlu’nun medya ziyaretlerine, en son da AKOM’da yaptığı geniş çaplı basın toplantısına bakarak da yazının tahmin ettiğimden çok okunduğunu anlamak zor değil.
Eleştirilenlerin taşralı kibri yüzünden amacına ulaşamayan kibir yazısının sonunda bir not vardı: (Yazımın haklı mı haksız mı olduğuna karar vermenin en kısa yolu da şu: Basit bir soru sorun kendi kendinize. Belediye bu yazıya ne cevap verecek? Cehalet dediğim de, kibir dediğim de bu işte. Kendileri kaybedecek sanıyorlar. Dünyanın merkezinde kendileri var. Şehir emanet değil. Onların malı. Biz de reayayız, tebayız.)
İnsan sırf bu not yüzünden başka bir yol tutar. Ama nerde? Taşra oldum bittim böyledir. Düello yoktur taşrada, bir taşın arkasına saklanıp gizlice ateş etmek vardır. Düello yok, pusu var. Eleştirilenin cevabı, “Vurun söyletmen” ise, kaybedecek tarafı baştan söyleyelim. Şehrin bir hafızası vardır, kimi koruyup saklayacağını, kimin ne mal olduğunu, kimin ihanet ettiğini, kimin onu samimiyetle sevdiğini, gözettiğini iyi bilir şehir. Önce zulmeder, sonra kaybedersiniz.
“Zeki Toçoğlu kendi twit atmış mı hayatında” eleştirisi bir CRM eleştirisi idi, fırsatı kaçırdı Zeki Başkan. CRM diye bir şey var. Gavurcası, Customer Relationship Management. Müşteriyi tanımak, ihtiyacını anlamak, uygun hizmet ve ürün geliştirmek gibi anlamlara geliyor. Yaptıklarınızın ölçülmesidir de bir bakıma. Benim özetim şudur: “CRM nedir bilmezsen ceremesini çekersin.”
“Büyükşehirin halkla ilişkisi, medyayla iletişimi sorunlu” mu demiştim? Evet. Örnek vaka. Daha iki gün önce Facebook’ta bir haber paylaştı Sakarya Büyükşehir. Maltepe’ye yeni gar yapılacakmış! Eski gar yıkılmayacakmış! Ne okuyan var ne eden. Okunma sayısı da çok az yorum yapan sayısı da. Eleştiri sayısı da az. Daha kötüsü, savunan kimse yok. İletişim kötürüm olmuş demektir bu. Halk susmuş. Sinmiş. İçine atıyor demek. Yorum yapmaktan vazgeçmiş.
(Atlas Dergisi’nde Sakarya’nın yaylaları haberinin Sakarya’ya, Büyükşehire ne faydası var, o dergi, o haber kaç kişi tarafından okundu, o haberi okuyup kaç kişi Sakarya’ya geldi, onların kaçına Adapazarı’nı nasıl buldunuz diye soruldu, ne cevap verdiler? Atlas Dergisi’ne Sakarya’nın yaylaları tanıtımı için para ödendi mi? Bedava reklamımızı yapmıyorlarsa, kaç para ödendi? Büyükşehir, iletişime, medyaya yılda ne kadar para harcıyor? Yerel medyayı hangi ölçüde ve hangi hakkaniyet ölçüsünde destekliyor? Önümüzdeki günlerde konuşalım, tartışalım bunu, önemli.)
Başkan Toçoğlu “Mevcut gar binasının korunması konusunda kesinlikle mutabıkız. Bu alan aynı zamanda şehrin belleğinde önemli bir yere sahip. Bu nedenle alandaki kültürel izlerin silinmesine asla sıcak bakmıyoruz. TCDD ile bu konuda uyum içerisindeyiz. Gar ile Mithatpaşa arasına yeşil alan, yürüyüş yolları, rekreasyon alanları olan yeni bir yaşam alanı kazandırılmasını görüşüyoruz. Amacımız Sakarya için en iyisinin olmasıdır.” demiş.
Peki vatandaş ne diyor? Paylaşımın altına yazılanları birlikte okuyalım mı? Aynen alıyorum, imlasına dokunmadan! Vatandaş böyle diyor.
Ömer Sabancı: Adaray nolcak peki…
Serkan Akıncı: Belediye çiçek diksin bu alanda başarılı.
Özgür Gündoğdu: Heryer çorba gibi minibüs otobüs bune kardeşim raylı sisteme geç alt geçitler üs geçitler yap.
Ali Muhcu: 1. ve 2. geçidi bir bütün olarak ele alınmalı. İki geçit arası komple alçaltılıp alt geçitlerle taşıt trafiği düzenlenebilir. 3. geçit tek yönlü yapılır. 4. geçit alt veya üst geçit yapılarak sorun çözülebilir.
Murat Çetiner: mevcut gar korunacaksa ne yeni garından bahsediyorsunuz bir milyonluk şehirde ne alt geçit var ne üst geçit yapan yerin altında 50 metre kazıp metro çalıştırıyor siz hazır adarayı kaldırıyorsunuz ondan sonra cumhurbaşkanı oylar düştü diyor, sizin gibi başkanların sayesinde düşer tabii.
Abdülkadir Aydın: Nasıl bir iyiye gidişse var olan kaybediliyor. Yüz yıldır hizmet veren treni 2011’de 2 seneliğine kaldırdınız, 2015’te Arifiye’ye kadar açtınız. Günde 12 seferdi şimdi 4. Var olanı yok ettiniz utanmadan yalan söylüyorsunuz.
Serdar Gençdinç: Yavaş yavaş Adapazarı’nı merkez olmaktan çıkartıp serdivan’ı merkez yapmaya çalışıyor serdivan Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu
Selim Maçıner: Önce şu Sakarya’nın köhne köy görüntüsünü düzeltin garla uğraşacağınıza. Şehre giriş çıkış sıkıntılı. Yol bölüntüleri geniş daraltın. Trafiği ışıkla durduracağınıza üst geçit yapın. Akıcı bir trafik sağlayın önce. Bir yağmur yağınca çıkın gezin yaşananları yerinde görün önlem alın. Hala yağmurda su biriken bire şehir. Mecburmuyuz bu sıkıntıyı çekmeye. Önce bunları halledin.
Gülsemin Işık Çelik: Tekeler 1083 nolu sokağın caddeye bağlantısı Fatih endüstri Meslek Lisesi yanında bir yo yaptıramadık. Belediyenin istimlak için ödeneği yokmuş. Ama çiçek çok gerekli olmazsa ne yaparız. Biz ayaklarımıza poşet geçirir caddeye çıkarız. Aman çiçek olsun. Parti iyi olsada Sakarya başkanı kötü.
Ahmet Ayşe Eskioğlu: Sakarya belediyesinin yaptığı tek şey güzel olan şeyleri mahvetmek gerçekten sakaryanın girişi çok kötü bi durumda uzunçarşıyı kaç aydır bitiremediniz adam gibi. Ara ara 2 ayda bi gelip kalıyorum memlekette çocuk arabasıyla o ufak taşlardan geçemedim uzunçarşıda bi işi de çabuk bitirin. (Yorum uzun ve çok güzel, halkımız belediyecilerden daha mı donanımlı, yoksa zorluğu bizzat yaşadıkları için mi iyi biliyorlar? Yorumun devamını Facebook’tan okuyun mutlaka, buraya hepsini alamıyorum)
Ben de bir yorum yazdım. Vatandaş olarak.
“Maltepe nere Adapazarı nere? Arifiye'den ne farkı var? Şehre uzak! Treni kov, garı koru! Garın mimari değeri yoktur. Hatırası var, ayrı mesele. Çok daha iyisi yapılabilir. Değerli ve doğru olan trenin merkeze gelmesidir. Gar sadece bedendir. Ada Treni garın da Adapazarı’nın da ruhudur. Ruhsuz bedenden ne olur? Müze mi?”
Zeki Aydıntepe "Olmadı Cihat" diye yazı yazmıştı “Büyükşehir ve Büyük Kibir” yazısından sonra. Ne olmamıştı? Facebook’ta duruyor o yorumum:
“Layüsel (yani kutsal ve erişilmez ve eleştirilemez) Belediye hiç üstüne alınmamış, gazeteciye gazeteci cevap vermiş. Bizim dediğimiz de tam olarak buydu zaten. E, olmuş o zaman, nesi olmamış Zeki Ağabey? Hem de aynen yazdığımız gibi olmuş. Belediye kutsal... Yazar ne ki? Reaya, tebaa. Yani cevap vermeye değmez... Tamam. Oldu. Vatandaş peki?”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan dönüşü uçakta gazetecilere ne dedi?
“Hiçbir belediye başkanı layüsel değildir."