Depremin her sene-i devriyesinde sanki aynı gün, aynı saatte tekrar deprem olacakmış gibi bir ruh haline bürünenler var etrafta; bir de olayı bu hale sokmak isteyenler…
“Şimdi sallandı, bir dakika kaldı,avize mi sallanıyor” vesvesesi bir yana, sokaklarda saat dolduran insanlar var…
Depremin unutulmayacak kısmı, alınması gereken maddi manevi tedbirlerin tefekkürüdür…
“Bir daha olursa şunu yaparız” diyerek sözde depremi hazırlıklı karşılamaya kalkacaklar…
Boşuna uğraşmayın!
Deprem anında hazır olunması için yapılacak tek şey kelime-i şehadet getirebilme egzersizidir, o kadar…
Aman ocağı söndüreyim, üstümü giyineyim, telefonumu şarjdan alayım falan; onlar hikâye…
Aklınız yerinde olsun yeter ki Allah yardım eder…
Bütün bu sene-i devriyelere şimdi bir yenisi daha eklendi: 15 Temmuz sene-i devriyesi…
Birileri de 15 Temmuz’dan önceki günlerde olan hazırlıklar gibi bir şeylerin peşinde…
Bir nevi psikolojik harp yapılıyor hükümete karşı…
Aslında millete takılacak zincirin provasını başlatma gayretinde olanlar var…
Bu işin başını da Kılıçdaroğlu’na çektirmeye başladılar…Malum halay başı içeride olduğu için elde bir tek Kılıçdaroğlu var…
Ferhat olmuş, gözü Şirin’de…
Dağları delen deldiği için, Erdoğan’ın açtığı yollardan geçerek dere tepe düz giderken; akıl hocalığını da son dinozorkalmış bir siyasetçiden aldığını öğreniyoruz…
Demiş ki, “Çok pasifsiniz, sesinizi çıkartın, ağlayın, hoplayın zıplayın, böğürün, yeri göğü inletin! O zaman ya NATO ya da özgürlükçü ülkeler sesinizi duyar…”
Öğüdü almışlar ve başlamışlar yürümeye…
Yürürken hükümete ve millete demokrasi yadademagoji mesajı veriyorlarmış…
Aferin size, hiç bozmadan devam edin, seksen küsur yıldır değişmediniz…
Bu arada da sosyal medyada oteller doldu, ormanlar ateşe hazırlanıyor, tankların motorları test ediliyor, taşlar hazır, Erdoğan nerede tatil yapacak gibisinden altyapı çalışması yapılıyormuş…
Bir yandan da işe ciddi havası katmak için Avrupa’da Erdoğan’ın başına araba ödülü koyan demokrasi kahramanları da çıkmış…
O arabanın tamponuna yapışasınız!
Böyle böyle ülkeye ayar verilen her hadisenin sene-i devriyesinde memleketin nabzı hiç yoklanmıyormuş da millet farkında değilmiş gibi bir halde izlemeye koyulduk bizde…
Yani göbeğini kaşıyanların, çoban kılıklıların, bu memleketin adamının olan bitenden haberi yok, hepsi TV karşısında çekirdek çıtlıyor…
Öncelikle şunu bilelim ki memleketi işgal demek olan bu mevzunun bizim ülkedeki karşılığı darbe idi…
O meselede 15 Temmuz ile birlikte bitti…
Bitti diyorum çünkü o zaman kadar Erdoğan’ı yok edemeyen dünya o gece bir değil bin Erdoğan’ı karşısında görünce gereken cevabı çoktan aldı…
O yüzden Erdoğan, “Ben bırakıyorum, gidiyorum, teslim oluyorum” dese bile kalkıp da bizim işgalcileri çizgili pijamalarla karşılayacak, TV karşısında oturup dondurma yalayacak halimiz yok…
Erdoğan bir yol açmış, Allah ebeden razı olsun, emir bilir itaat ederiz ama o yolun sahibinin de Allah olduğunu iyi biliriz...
Biz imanımız gereği tankların, topların, silahların karşısına dikildik ve dikiliriz de!
Bu mevzu Erdoğan’ın kaşı gözü hatırına değil ki…
Onun aradan çekilmesi ile her şey boş verilmez;önce anlaşılması gereken bu…
O yüzden kim yürürse yürüsün, kim silah çekerse çeksin sonuç olarak idamı hızlıca getirecek bir adım atmaktan öteye gitmeyeceklerdir, bu böyle bilinmeli.,,
Peki, nedir bu hareketlenme?
Kısacası şudur: FETÖ ile başlatacakları işgal girişiminde hesap edemedikleri şey, milletin yüzde 90’ını karşılarında bulmalarıydı ve tüm kartlarını bir çırpıda bitiren derin dünyanın elinde avucunda ajanı da kalmadı…
Tek çare ülkeye girmek için bahaneler oluşturmak olacaktı… Ne Irak gibi kimyasal yalanı sökerdi, ne de Kaddafi gibi diktatör masalları…
Sisi benzeri tercihleriFETÖ’den dolayı işe yaramayınca içeride huzursuzluk, iç savaş, güvensizlik ortamı çıkarıp ülkeyi özgürleştirmeye çalışacakları bir planı devreye soktular…
Bu plan için yeni yönetim biçimine hayır diyen yüzde 49’u bir araya getirecek bir kaos planı devreye sokuldu…
Anlaşılan yürüme olayının özeti bu…
Ama atladıkları bir şey var ki o yüzde 49’un içinde 15 Temmuz’da meydanlarda bu vatan için hazır bekleyenler de var…
Yani yüzde 49 ile 51’i çatıştırmaya çalışacak olanların hesap edemediği şey, “Mevzu bahis vatan ise gerisi teferruat” hakikatidir…
Özetle ellerinde patlayacak bir senaryoya daha giriştiler…
Ne edelim, zarara razı olana merhamet edilmez…
Hasılı yürü Kemal seni kim tutar, sağdan gitmezsin soldan geç!