Filistin kadar belki ondan daha fazlası D.Türkistan topraklarında, mazlum ve mağdur Müslüman Uygur Türklerine yapılmakta, ama maalesef sesleri duyulmamaktadır. Türkiye ve dünya Müslümanları olarak bu konuda büyük bir ihmalin içindeyiz. İslam Aleminin birçok yerinde olan zulümleri, cılız da olsa dillendirir, lanetlerken, D.Türkistan’ı hiç konuşmuyor, meydanlara taşımıyoruz. Hemen hiçbir STK’ mızın gündeminde D.Türkistan yok. STK’larımız da devlet ile beraber mi hareket ediyor!? Oysa devletin hareket alanı sınırlı, STK’ların ise sınırsızdır. Bu ihmali acilen ortadan kaldırmalı,Türkiye’nin her köşesine ve dünyaya duyurmalıyız.
KUDÜS İŞGAL ALTINDA İKEN İ,BADET ÖZGÜRLÜĞÜ OLUR MU?
Ziyonist İzrail’in lanetli önderlerinin, Mescid-i Aksa’da Müslümanlara ibadet yasağı getirmesi, az da olsa duyarlı Müslümanlar tarafından büyük tepkiyle karşılandı.
Türkiye dahil, birçok Müslüman ülke yönetimleri cılız da olsa, ibadet özgürlüğünün engellenemeyeceği ve engellenmemesi gerektiği konusunda görüş bildirdi ve İzrail’e karşı tepkilerini dile getirdiler.
İşgalci terör şebeke devleti İzrail’den İbadet özgürlüğünü kısıtlamaması talep edilirken, Kudüs’ün işgal altında olduğu unutuldu, unutturuldu ya da gözden kaçırıldı.
Adeta, ibadet özgürlüğü talep edilirken, işgal meşrulaştırıldı! “İŞGAL DEĞİL, İBADET HÜRRİYETİ” üzerinde duruldu. “Hadi işgal ettin, tamam da, bari ibadeti engelleme” demeye getirildi veya böyle bir sonuç doğdu.
Önemli olan işgalin ortadan kaldırılması ve Kudüs’ün özgürleştirilmesi, asıl sahibi olan Filistin Müslümanlarına iadesidir. İşgal sürdüğü sürece, ibadetin serbest olmasının bir anlamı yoktur. İşgal sona erdiğinde, ibadet özgürlüğü de zaten olacaktır. İşgal altında Cuma namazı kılınır mı? Maraş işgalinde Sütçü İmam Cuma namazı kıldırmış mıdır? Kahraman İmam ne yapmıştır?
MEHMET GÖRMEZ HOCAMIZIN MALUM YAPI İLE İLGİLİ BİR KONUŞMASI
Sn. Görmez malum yapı ile ilgili:
“ -Aile bağı yok. Yapıya bağlılık aile bağının önüne geçmiş..
- Millet bağı yok.Yapıya bağlılık milli bağın önüne geçmiş.
- Ümmet bağı yok. Yapıya bağlılık, ümmetin önüne geçmiş. (Kazakistan D.İ.Eski Başkanından naklen)
- Fakir sevmediler. Bir tek fakir çocuk okutmadılar. Sadece güç devşirebilecek zengin ve yöneticilerin çocuklarını teslim almak için okuttular.
- Hıristiyanları bize tercih ettiler.
- Hiçbir İslam nişanesi görmedik. Bir toplantılarında iki ayet Kur'an'la başladıklarına, bir okulda mescit açtıklarına şahit olmadık.
- Ama Türkiye'den geldikleri için itimat eyledik.” ( B.Fasso’lu Müslüman liderlerden naklen )
Bütün bunların tamamı doğru. Doğru da; ilim ehli olmamamıza rağmen bunu başından beri gördük ve tepkilere rağmen dillendirdik de, siz neden yıllarca bunu görmediniz, göremediniz? Neden zamanında uyarmadınız? Neden idari erkin emrini beklediniz? İlim ehli, ilahiyat erbabı, pırof. tıtri olmanın sonucu bu mu? Ta başından beri her şey gün gibi açık iken, neden millete gerçeği anlatmadınız? Neden "Bunların yaptığı İslam değildir" demediniz? Neden, “ Ilımlı İslam, Dinler Arası Diyalog, Dinler Bahçesi” ve benzeri pıroğramları beraber yönettiniz? Neden, hiçbir şey yapamadıysanız, "Bu İslam değildir, bu duruma alet olmayız, bu vebale girmeyiz, biz yokuz” demediniz? Sadece; “Kelime-i Tevhidin birinci kısmını söylemek yeterli” sözü sizi ayağa kaldırmaya yetmez miydi? Sizden önceki başkan sayın Bardakoğlu da dahil, yıllarca ses çıkarmadınız! Oysa bu konuda ilk uyarıcı Diyanet olmalı değil miydi?
Esasen bu soru, tüm Diyanet mensuplarına, tüm İlahiyat erbaplarına, hocalara, alim ve akademisyenleredir. Hiç şüphesiz devlet erkanına da. Neden uyarı görevinizi yapmadınız? Çok ama çok geç kaldınız! Geç kalmış uyarının hiçbir kıymeti yoktur. Halen yanlış yolda olan cemaat ve her köşede farklı İslam satan bir yığın hocaya da, iş işten geçtikten sonra mı cevap verecek, milleti uyaracaksınız?
CİHAD, SADECE NEFİSLE YAPILMAZ!
Cihad; sadece nefse karşı değil, hayatın her alanında, terörde, vatan savunmasında, emperyalizmin ve ziyonizmin işgal ve zulümlerine direnmede, haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe karşı yapılandır. El, dil, beden, mal, para ve can ile yapılandır. En mühimi, en muteberi ve en zoru, canın ortaya koyulması, yani “CAN” ile olandır. Bu da “ZALİME VE ZÜLME KARŞI SAVAŞTIR.” En basit ilmihal bilgisi bunu bilmeye yeterlidir. Hepsine birden ihtiyaç duyulan zamanlar olduğu gibi, birine ya da birkaçına ihtiyaç duyulan zamanlar da olabilir. .GÜNÜMÜZDE, BAŞTA EMPERYALİST VE ZİYONİST İŞGALLERE KARŞI OLMAK ÜZERE, YANİ SİLAHLA VE CAN FEDA EDEREK, CİHADIN HER YÜRÜNE İHTİYAÇ DUYULMAKTADIR. HEPSİNİN YAPILACAĞI YER VE ŞARTLAR MEVCUTTUR VE HEPSİ BİRDEN YAPILMALIDIR. Ne yazık ve ne acıdır ki, başta Filistinii/Gazzeli Müslümanlar olmak üzere, gerçek cihadı, en zor ve en mühim olanı, yani savaşı,her yerde bir avuç Müslüman yapmaktadır.
FATİH TERİM’İN ALDIĞI TAZMİNAT
Terim’in, tazminat olarak aldığı 3.5 milyon Euro, milletimizin kalbinde yer bulmamış, milyonlarca işsiz ve asgari ücretli insanımızın olduğu bir Türkiye de, vicdanları derinden kanatmış, yaralamıştır. Hiçbir mazeret ileri sürmeden, bu vahim soygun düzeni değiştirilmelidir! Bu vazife de, devleti idare edenlere düşmektedir.