VATSAP yoluyla “Halk ve Gençler, Din Görevlilerine, İmamlara Neden Güvenmez Oldu?” başlığı altında bir yazı geldi bendenize.
Mühim bir analiz, Din görevlilerimize yol gösterecek, özeleştiri yaptırabilecek güzel bir ikaz olarak görerek, yazı konusu olarak seçtim.
Elbette bütün din görevlisi ve imamlarımıza şamil kılınamaz. Her alanda olduğu gibi bu meselede de toptancı bir yaklaşım sergilenemez, ama üzülerek söylememiz gerekir ki, ekser görüntü bu. İstisnalar hep vardır ve hep olacaktır.
Büyük ölçüde günümüz içinde geçerli olan bu tespitler üzerinde din görevlisi ve imamlarımız durmalı, ciddi bir sorgulama yapmalıdırlar.
Hiç şüphesiz başta Diyanet, MEB, İlahiyat fakülteleri, İmam Hatip okulları, Kur’an kursları, tarikat ve cemaatler bu konu üzerinde daha çok sorumluluk sahibi ve öncelikle onlar sorgulamalı ve bu konu üzerinde en çok onlar durmalıdır.
Yazının yukarıdaki başlıktan sonra devamı şöyle:
“Özal zamanında yapılan bir ankette, sorulan soru:
"Siz karı-koca bir seyahata gitseniz, çocuğunuzu binadaki hangi komşunuza bırakırsınız, yani emanet eder siniz? 1-Doktor, 2- Öğretmen 3- Mühendis 4- Din görevlisi 5- Hakim 6- Savcı 7- Polis 8- Esnaf 9- Maliyeci 10- Bina yönetisi ......gibi.
Ankete katılanların verdiği cevapta, ilk meslek "DİN GÖREVLİSİ" idi. İmam, Müezzin, Vaiz, Müftü...gibi. On yıl sonra yapılan ve aynı soruları içeren ankette, Din görevlisi ilk onda yoktur.
Din görevlileri, bunun sebebini bilimsel metotlarla araştırmalı.
Din görevlisi, neden ve nasıl toplumda güvenilmez hale geldi?
Bu duruma düşmelerinin önemli nedenleri: 1-KUR’AN merkezli bir usul ile EĞİTİM ALMAMIŞ olmaları. Özellikle uydurma rivayetleri, tarihi bilgileri, siyer ve fıkıh bilgilerini Kur'an’a arz etme, KARŞILAŞTIRMA, SAĞLAMASINI YAPMA BİLİNCİNİN olmayışı, ayetleri Kur'an’ın bağlam ve bütünlüğü içinde değerlendirememeleri, Kur'an’ın en önemli kavramları konusunda çok cahil kalmaları, KUR’AN’IN Arapça harflerinin TELAFFUZUNA verdiği önemi, AYETLERİN ANLAŞILARAK okunmasına vermemeleri.
2-Bazılarının MEZHEPÇİLİK yapması. mezhebini, CEMAATİNİ, TARİKATINI DİN yerine koyması. IRKINI üstün görmesi, MİLLİYETÇİLİK yapması.
3- Yaptıkları bu iş için maaş, ÜCRET almaları. mevlitte, cenazede, ölü yıkamada, Kur'an okumada, hatim indirmede, düğün , sünnet merasiminde ilahi okumalarında ücret almaları.
4- Şirk, bidat, HURAFE ve batıl inançlar konusunda yeterli bir bilince sahip olmamaları. TEVHİD konusunda cahil olmaları.
5- MEMUR statüsünde oldukları için; DEVLETİN, REJİMİN, bakanların, PARTİLERİN , SİYASETÇİLERİN, bürokratların yaptıkları hatalara, yanlışlara ELEŞTİRİ GETİREMEMELERİ, uyarı vazifesini yapmamaları.
6- Halk ile iç içe olmamaları, halkla etkili ietişim kuramamaları, HALKIN SORUNLARI ile, dertleri ile ilgilenmemeleri, halkın yarasına merhem olacak konularda çözüm üretici salihatlar geliştirmemeleri.
7- ÇOCUKLARIN, GENÇLERİN PİSİKOLOJİSİNİ, gelişim özelliklerini, eğilimlerini, beklentilerini, sıkıntılarını anlayamamaları, onları etkileyebilecek pedagojik donanımdan yoksun olmaları.
8- KİTAP OKUMAMALARI, dünyayı tanımamaları, yeni gelişmeleri takip etmemeleri, çağın getirdiği sorunların boyutlarını algılayamamaları, çağımızın yaygın ideolojileri, felsefeleri, akımları hakkında bilgi sahibi olamamaları.
9- Farklı inançların ve farklı ideolojik kesimlerin eleştirilerine, itirazlarına ikna edici susturucu deliller ile CEVAP VEREMEMELERİ, kelami konularda ve sosyal bilimlerde çok cahil kalmaları.
10- KUR’AN AHLAKINI içselleştirmemeleri, bu ahlakı örnek olacak şekilde YAŞAMAMALARI, CİNSEL konularda, PARASAL konularda çevresine KÖTÜ ÖRNEK olmaları.
11- Toplumun yarasına merhem olmayan ve incir çekirdeğini bile doldurmayacak boş konular üzerinde TARTIŞMALARA GİRME, onu bunu aforoz etme, TEKFİR etme, dini açıdan yargılamaya kalkmaları.
12- İnternette, sosyal medyada çok zaman harcamaları, gerçek hayatı ıskalamaları, GERÇEK HAYATTAN KOPMALAR.
13- Araştırma, analitik ve ELEŞTİREL DÜŞÜNME, AKLETME, bilim ve teknolojiye önem verme, gençleri buna teşvik etme konusunda yeterince duyarlı olmamaları.
14- Bazı din görevlilerinin; PARA TOPLAMA, bağış toplama işine çok girmeleri, ama kendilerinin hiç PARASAL YARDIMDA BULUNMAMALARI, yardımı hep başkalarından beklemeleri , hazıra konmaları, BELEŞ ALIŞMALARI ... gibi daha sayamayacağımız kadar çok nedenler yüzünden halk ve yeni nesil gençler, imamları artık ciddiye almıyor, imamlara güvenmiyor.”( Buna bütünüyle katılmam, çoğunlukla diyebiliriz)
NOT: Her biri büyük ölçüde doğru olan bu maddelere; onları halktan ve halkın tarihsel süreçte alıştığı, tahayyül ettiği kıyafetlerden yoksun olmaları ve hususen sinek kaydı tıraş olmaları, sakal bırakmamaları, hele hele bıyık bile bırakmamaları ( az da olsa var), kıravat takmaları ( onları resmiyete sokuyor ve halktan koparıyor), bazılarının çok lüks giyinmeleri, kibirli olmaları, toprak gibi tevazu sahibi olamamaları, her şeyi biliyor havasına girmeleri, halkı ve soru soranları dinlememeleri, dinlese bile değer vermemeleri, İLMİ GERÇEKLERDEN HABERDAR OLMAMALARI, araştırmamaları, kendilerini yenileme ve geliştirmede yetersiz kalmaları, CAMİ CEMAATİ VE MAHALLE HALKININ DERTLERİYLE, SORUNLARIYLA ilgilenmemeleri, PARTİCİ OLMALARI ve her şeyden önce Diyanet’in siyasete bağlı, emrinde olması, MUHTARİYETİ olmaması gibi daha birçok sebep eklenebilir.
Siyasetçiler için de aynı sorun vardır. İleriki yazılarımızda da “siyasetçilere olan güven kaybına” değineceğiz.