Şunu iyi bilmemiz gerekmektedir ki. Avrupa dan gelen aşağı yukarı bütün izm’ler onların inandıkları dinlerinin dünyaya aksetmiş tezahürlerinin bir göstergesidir. Veya şark kültürünün biraz değiştirilmiş kendilerine uygulanmış halidir. Hayranlık duyanlar önce Anadolu ve Orta Doğu kültürünü iyi bilmeleri gerekmektedir. Avrupa kültürünü kuranlar bu araştırmaları bizden daha detaylı bir şekilde bildiklerine inanıyorum. Sonra istedikleri kimselere hayranlıklarını belirtmede bir sakınca gözükmüyor. Yaptıkları en büyük yanlışlık bütün fikirlerin özünün Avrupa dan geldiğini kabul etmeleri ve sorgulamadan kabul etmeleridir. Anlayamadığım da bu kültürün yaşam tarzının bizlere kabul ettirmeye uğraşmaları. Kendi içlerindeki bir takım sıkıntı ve anlaşılmazları çözmek için buldukları izm’ler bizlere fikir akımı olarak geldiğinde otomatik olarak problemlerin doğmasına sebep olmaktadır.
Sayın Zekeriya Uludağ’ın bir makalesinden alıntılar yaptığım determinizmi sizlere tanıtmaya uğraştım. Merak edenler daha derin araştırmada bulunabilirler.
İlim, felsefe ve din sahasını uzun yıllar meşgul etmiş ve hala da etmekte olan bazı kavramlar vardır.
Bunlar arasında Determinizm, irade ve hürriyet gibi kavramlar en başta gelenlerdir, diyebiliriz. Bunlar arasında bazıları ilmî alanda incelenirken bazıları buradan hareketle felsefe tarafından ele alınırken bazısı da dinî cevaplarla yorumlanmaktadır.
Bir kısım kişilerce de hepsi dinî cevaplarla halledilme yoluna gidilmektedir.
Kanaatimize göre bu kavramlar daha uzun yıllar insan düşüncesini meşgul edecek görünmektedir. İşte biz burada zikretmiş olduğumuz kavram hakkında yani determinizm ve zorunsuzluk -aslında bütün bu anlatımlar birbiriyle içten içe ilişkilidir- prensipleri üzerinde durmak ve bunlar hakkında ileri sürülen temel düşünceleri öncelikle zikretmek ve konuyu temelinden kavramak istiyoruz. Determinizm problemi buradan hareketle öncelikle Determinizm i belirlemek gerekirse;
"Basit manası ile verilmiş bir hadisenin belirlenmesi için zarurî şartların tayini anlaşılır.
Felsefî manası ile âlemdeki olayların ve bilhassa beşerî fiillerin muayyen bir anda -öncekiler sonrakileri tayin edecek surette birbirine bağlı olmaları demektir.
Bu belirlemeyi biraz daha açacak olursak, "evrende her olayın bir sebebi olduğu gibi bir sebep meydana gelince onun sonucunun da meydana gelmesi zorunludur.
Yalnız sonucu, eseri bilirsek onun da, ya kendisinden önce veya kendisi ile birlikte meydana gelmiş bir neden olması zorunludur.
İşte bu illiyet prensibinin meydana getirdiği zorunluluklardır."
Bu şekilde hem kavramın hem de doktrinin belirlenmesiyle birlikte ortaya çıkan problem ise o, ilmin bir prensibi midir yoksa sadece aklın bir prensibi olarak olaylara uygulanan bir zorunluluk mudur? Şeklindeki sorulara, "ayniyet, tenakuzsuzluk gibi akıl prensipleri tecrübeden önce, doğrudan doğruya aklın mahiyetine ait oldukları halde; determinizm yani hadiseler arasındaki sarsılmaz sebeplilik bağının bulunduğu hakkındaki iman onlar gibi bedihî (apaçık)olarak akıldan çıkmaz.
Diğer bir deyişle "aklın bir prensibi olmadan önce aksiyonun bir prensibi " olarak karşımıza çıkar.
Yaşadığımız olaylardaki sebep ve sonuç arasındaki bağlantının daha iyi anlaşılması için bir düşünce metodu olan determinizm kısaca böyle.
KAYNAK : https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/188157