Kuraklık döneminde, halkımızın yağmur duasına çıktığı günleri hatırlarım…
Hemen her defasında yüce Mevla’nın duaları karşılıksız bırakmayıp kurumaya yüz tutmuş tabiatın yüzünü güldürecek yağmurları gönderdiğini bilirim…
Şu sıralarda mevsim normallerinin çok üstünde yağış alıyor ilimiz ve bölgemiz…
Son yıllarda bardaktan boşalırcasına yağıp önüne kattığını alıp götüren sellere yol açan yoğun yağışlar, yanlış hesaplara kurban yapılaşmalar başta olmak üzere evi barkı, bağı bahçeyi, yolu yamacı önüne katıp büyük zarara yol açıyor…
Mal kaybı yanında can kaybına da yol açan sağanak yağmurlarla, yaşam alanlarımız heba olup gidiyor, canımız yanıyor…
Daha önce de yaşadığımız sel felaketlerinin, aradan çok zaman geçmeden tekrarlanması, geleceğe dair yapılan hesaplarda sınıfta kaldığımızı göstermesi yönüyle, durup düşüneceğimiz önemli dersler olsa gerek…
Su taşkınlarının nerelerde yaşanabileceğini bilmek için kâhin olmaya gerek yok…
Denilir ki; İnsan aynı delikten bir kere ısırılır…
Biz ise ders almayıp birkaç kere ısırılan bir toplum olarak, tedbir alacağımız, ders çıkaracağımız yerde, hatada ısrar etmenin ağır faturasını ödemek zorunda kalıyoruz, ne yazık ki…
Kocaali’de, Akyazı’da, Hendek’te aynı filmi defalarca seyredercesine aynı felaketle karşılaşmak, bir öncekinden ders alınmadığını, aynı hatayla yola devam edildiğini göstermiyor da neyi gösteriyor!
Ovalar ve taşkın alanları yerine, daha yüksek yerlerin tercih edilmesi gerekmez mi!
Dileğimiz dayanılması zor maddi-manevi kayıpların bir daha yaşanmamasından yanadır…
Devletin halkın yanında olup yaralarını sarması, zarar ziyanını karşılaması, böyle durumlarda teselli olsa da önlem alınması en doğru yol olacaktır…
Aksi halde değişen iklim koşulları nedeniyle yağan ve bir anda ortalığı sele boğan sağanak yağmurlardan daha çok canı yanar halkımızın…
Selzede ailelere geçmiş olsun deyip, onları bu acılı günlerinde yalnız bırakmayan resmi kurum ve kuruluşlarımıza, valisinden belediye başkanlarına, emeği geçen herkese “Beyaz güller” gitsin istedik…