Müslüman olan İngiliz şarkıcı Yusuf İslâm, Türkiye'ye geldiğinde basın tarafından epeyce gündemde tutuldu.
Batı kültür emperyalizminin esir aldığı, kendi inanç ve kültürüne yabancı muhabirin biri kendisine şu soruyu soruyor:
“Girdiğiniz İslâm dininde bir erkeğin dört kadınla evlenmesine ne diyeceksiniz?
Yani bunun mantığını nasıl kabul edeceksiniz?
Siz bir Batılı aydın bir şarkıcı olarak bunu nasıl kabul ettiniz?”
Soruyu görüyor musunuz!
Müslüman bir ülkede, Müslüman bir gazetecinin değil, ecnebi bir muhabirin soracağı, sorması gereken bir soru!
Ama başka alanlarda olduğu gibi, kültürde de müstemleke bir anlayışla, ve büyük bir talihsizlikle Müslüman bir ülkede bu soru soruluyor. Londra’da, Paris ya da Berlin’de değil, İslambol’da, Müslüman bir ülkede, Müslüman dünyanın kadim payitahtında soruluyor!
Yusuf İslam, yedi ceddi Müslüman olan birinin bile veremeyeceği cevabı veriyor.
Cevabı şu:
“Sen, beni eski hâlimle tanıdığını söylüyorsun.
Ben Müslüman olmadan önce kaç kadınla beraber olduğumu bilemem.
Onlardan çocuğum olmuşsa onu da bilemem.
Ben böyle adi bir hayat yaşarken sen bana hayrandın.
Ben şimdi Müslüman oldum. Tek eşle evliyim. İkinci bir evliliğe niyetli de değilim.
İslam dini dörde kadar izin veriyorsa, onların ve çocuklarının sorumluluğunu da ona yüklüyor.
Senin hayran olduğun batıda böyle bir sorumluluk yok.
Bir çok çocuk babasını bilmez. Baba da çocuğunu görmeden gider bu dünyadan.”
Cevabı gördünüz mü?
Nikahsız olarak, sayısını bilmediğin kadar kadınla beraber olduğu zaman, kaç çocuğu olup olmadığını bile bilmediği zaman ona hayran ve onu aydın olarak gören bir zihniyet,
Nikahlı ve her türlü hukuki hakkı garanti edilmiş, üstelik hür iradesiyle bu evliliği kabul etmiş iki ya da üç hanımla beraber olmayı çağdışı, gerici, cahil bir eylem olarak görüyor.
Nikahsız istediğin kadar al. Hiçbir bir hukuki şarta tabi olmadan, hiçbir hak talep etmeden, erkeğin kadına karşı hiçbir hukuki ve mali sorumluluğu olmadan,
Çocuğun olursa sahiplenmeden, babası bile belli olmadan, kadını da, çocuğu da sahipsiz ve mağdur ederek, babasız hatta anasız yetimhanelerde büyüt.
Aile kurumunu, annelik ve babalık müessesesini TARUMAR et.
Buna “Batılı, aydın, çağdaş” de!
Ama, aile kurumuna zarar vermeden, evlendiğin iki ya da üç kadının bütün hukuki haklarını garanti et, nikahsız onlarca kadınla değil, nikahlı birkaç kadınla evlen,
Kadınlardan her birine karşı eşit sorumlulukta ol, hepsine mirastan eşit pay ver,
Çocukların da anası ve babası belli olsun, Baba onların tüm sorumluluğunu yasal olarak ta üstlensin, çocuklar analı babalı büyüsün, yetim kalmasın,
Yetimhanelere düşmesin, kimliği ve kişiliği korunsun,
Üstelik, nikahsız beraberlikte kadının hür iradesi ile kabul ettiği gibi, nikahlı evlilik te de, kadının reşit yaşı ve hür iradesi ile olsun.
Ama buna çağdışı, cahil, karanlık de, öyle mi!
Bu nasıl bir anlayıştır? Hangi aklın, hukukun, vicdan ve izanın eseridir?
Bir tarafta “kadına özgürlük” de, özgürlük iste.
Reşit olduktan sonra hür iradesi ile istediğini yapar, kendi kararıdır, kimse karışamaz de.“Bu beden benim, kimse karışamaz” de.
Ama, nikahlı bir tercihte bulunduğu, bu yönde hür iradesini kullandığı zaman,
Hayır, olamaz, burada özgür değilsin, nikahsız beraberlik yaparsan özgür, nikahlı olursa özgür değilsin de! Bu nasıl oluyor?!
Yahu kadın hür iradesi ile kabul ettiyse, sana ne? Hani özgürlük, eşitlik vardı!
Anormal, zararlı, aile kurumunu yok eden ONLARCA KADINLA birlikteliğe evet diyeceksin, ama normal olana, aileye, çocuğa ve topluma hiçbir zararı olmayan birkaç kadınla nikahlı ve yasal beraberliğe hayır diyeceksin!
Hani insan hakları, hani eşitlik, hani hukuk, hani hür irade?
Bu akıl, vicdan, izan, hukuk ve çağ dışı anlayış ve yaklaşımdan vazgeçilmeli,
Tartışma konusu olmaktan çıkarılmalı, tüm partiler bu konuda, doğru, tabii, doğal, fıtri, insani ve İslami olandan yana mutabakata varmalı, buna göre yasal düzenleme yapmalıdırlar. Hiçbir partimizin bunun aksini savunabileceğine ihtimal vermiyoruz. Milletimizi ve devletimizi seven ve geleceğimizi düşünen her parti bu konuda hemfikir olmalıdır.
Şartları ise; bay ve bayanın reşit yaşta olması, hür iradeleriyle olması, baskı, taciz, tecavüz gibi yöntemlerle olmasın. Baskı, taciz ve tecavüz olursa, en ağır cezayı yesin.
Bu, parti ya da ideoloji meselesi değil, tabii, yasal, doğal, fıtri ve insani olandır.
HAYVANLAR ALEMİNDEN BİR FARKIMIZ DA BURADADIR.
Senin tercihin nedir diye sorarsanız, Yusuf İslam’ın dediği gibi, tekdir.
Ama başkasının hür iradesi iki ise, ona kimse karışmasın.
Nikahsız olarak, bırakınız onlarcasını, tek bir tane bile olmasın.
En azından aleni olmasın. Nikahsız ve çok sayıda beraberlik meşru hale getirilmesin. Nikahlı olarak, yasal/hukuki/ meşru hale getirilsin.
İlle de Özgürlük diyorsanız,
Bırakınız her ikisine de, hür iradeleriyle birlikte olmaya karar verenler karar versin. Birinin kararına evet, diğerine hayır denmesin. Biri yasal, diğeri gayri yasal olmasın.
İkisine de karışılmasın! Hani demokrasi, dimosgrates, dimokratia diyorsunuz ya!
İşte onun gereği yerine getirilsin!