Bugünkü yazı konumuz, geçirdiğimiz büyük trafik kazası.
Ve ardından vazifeli emniyet mensupları ile yaşadığımız zorluklar.
Bütün bir teşkilatı rencide etmemek, zan ve töhmet altında bırakmamak, her zaman savunduğum “Kabahat ya da suçun şahsiliği” pırensibinden hareketle ve buna sadık kalarak,
Yer, adres ve kurum ismini de vermeden, olayı ve yaşadıklarımızı aktaracağız.
Yazıyı okuyup, soran bir emniyet mensubu ya da ilgili kamu görevlisi çıkarsa, özel olarak her türlü bilgiyi verebileceğimizi de belirterek.
Yazının yayına girdiği tarihten 12 gün önce bir tırafik kazası geçirdik.
Görüp hatırlayabildiğimiz kadarıyla, bölünmüş yoldan sol şeritten, tahminen 100-110 km/saat (biraz üstü veya altı da olabilir) hız ile ilerlerken,
Bir anda ve saniyeler içinde, görmemizle vurmamız aynı anda oldu ve sağdan önümüze taşan bir araca çarptık.
Kaza olur olmaz, trafik polisi gelip gerekli tespitleri yapana kadar yerimizde kalmamız gerektiğini bildiğimiz halde, o anın şoku ile unutarak ve arkadan gelenlerin bize çarpmaması, yeni ve zincirleme kazalara sebebiyet vermemek için,
Aracı kullanan mahdumu uyararak ve çok dikkatli bir şekilde sağa geçip, oradan da en sağa, şerit dışına, emniyet şeridine çekmesini söyledik, gereğini yaptı ve 30-40 m. İleride sağda durduk.
Aracımız sağ önden hasar almış, ön cam dahil sağ taraf harap olmuştu.
Araçta maaile dört kişi idik ve arkada yanımda oturan büyük mahdumun, çarpma ve sarsıntı nedeniyle burnunu koltuğa vurma ve kanama dışında bir yara almadığımızı görünce,
Araçtan hızlıca inip, geride kalan diğer kazaya karışan araca doğru koştum.
Vardığımda, araç ters dönmüş, çalışır halde idi ve şoförü dışarıda yerde yatıyordu.
İnsanlar başına toplanmıştı ve sadece diz bölgesinde yara görünüyor, konuşuyor, ağır bir durumu görünmüyordu. Aracı birkaç takla atmasına ve pert görünmesine rağmen, o da bizde maaile mucizevi bir şekilde sağ kalmıştık. Yaradan fiilen korumuştu. Elhamdulillah.
Ambulans gelene kadar bendeniz de dahil, hep beraber yerde yatan araç şoförü ile ilgilendik, sedye ve ambulansa koyulmasına kadar yanında ve yardımında oldum.
Polis geldi, ölçümleri yaptı ve bizim aracı kullanan küçük mahdum şok geçirmiş ve ağlar halde iken, polis kazanın nasıl olduğunu sordu. O da o perişan haliyle, ‘HATIRLAMIYORUM’ dedi ve alkol testi yapıp imzalattırdılar.
Yaklaşık bir saat veya daha fazla orada kaldık ve gelen çekicilerden biriyle 4 bin TL’na anlaşarak, bizim aracı çekiciye yükledik.
Dört aile mensubu olarak biz de çekici ve üzerindeki hasarlı aracımıza binerek,
Önce hastahaneye, şoförün durumuna bakmaya gittik. Çekici hastahane önünde bekledi ve ben içeri girdim. Hasta yakınları orada idi. Durumunu sordum. Yanına sokmadıklarını, tetkiklerin devam ettiğini söylediler. Biraz orada kalıp, yakınları ile gerekli görüşme, taziye ve telkinlerden sonra, orada olan çalıştığı resmi kurum müdürü ve bir yakınının telefonunu alarak yola koyulduk.
Epeyce yol aldıktan ve akşam karanlığı bastıktan sonra, kazanın olduğu ilçe Emniyetinden vazifeliler aradı ve dönüp, dördümüzün de ifade vermemizi söylediler.
Uzaklaştığımızı, çekici üzerinde olduğumuzu, kaza yerinde bir saatten fazla kaldığımızı, polis arkadaşlarımızın orada olduğunu, neden orada iken bizi ifadeye çağırmadıklarını ya da götürmediklerin, dönmemizin bu halde mümkün olmadığını, gideceğimiz yerde talimatla ifademizin alınmasını söyledik. Dönmemizde ısrar ettiler ve müzakerelerden sonra, o zaman yarın dönün dediler. Yarın görüşürüz diyerek yola devam ettik.
Ertesi gün yine aradılar ve aynı minval üzere konuştular. Biz ısrar edince, savcı ile görüşüp size dönelim dediler ve tekrar dönüp, talimatla ifade vermemiz de mutabık kaldık.
Araya hafta sonu tatili girmesi ve arızi nedenlerle aradan beş gün geçtikten sonra sabah, olduğumuz yerdeki polis merkezine gittik. Durumu izah ettik ve talimatla ifade vereceğimizi, olay yerindeki emniyetin böyle dediğini söyledik.
Kaza yeri Emniyeti ile telefon irtibatına geçtiler ama olay günü görevde olanlar izinde olduğu için, bir şey yapamadılar. Oysa kurumlarda devamlılık vardır ve ilgili evrak, izine ayrılanın cebinde değil, dosyadadır, arşivdedir. Ardından bende orayı aradım ve ertesi gün akşam 20.00’da göreve geleceklerini ve o zaman aramamızı söylediler.
Geri dönüp, ertesi gün saat 21,00’ler de aradım. Biz bilgilendiriyor, yetki veriyoruz, yarın gidin, ifadenizi verin dediler. Israrla, aman bir eksiklik olmasın, gidip boş dönmeyelim dedim, merak etmeyin, dönmezsiniz dediler.
Ertesi gün gittim. Orada amir pozisyonunda biri ile görüştüm. Öyle olmaz, onlar oradaki savcılığa, o savcılık buradaki savcılığa, onlar da bize yazacak, ondan sonra ifade alırız, talimatlı ifade bu şekildedir dediler. Yani uzun bir bürokrasi ve karşı taraf öyle dememişti.
Dışarı çıkıp ben aradım. İçerde ve dışarıda, birçok defa telefon görüşmesi yapıp, buradakilere telefonu verip, görüştürmeye ve mutabık kalmalarına uğraştım. Buradaki, karşıdaki meslektaşına benim yanımda sert davrandı, sicil numarası istedi, aralarında tatsız görüşme oldu ve ben arada kaldım, sıkıldım, rahatsız oldum, hasta ve yaşlı halimle yoruldum.
Günlerden cumartesi idi ve orada bir başka görevli, pazartesi gelin, ifadenizi alalım dedi. Yine boş dönmeyelim, bir aksilik olmasın deyip, ayrıldım.
Nihayet maaile Pazartesi günü, kazadan 10 gün sonra üçüncü kez gittik. Tekrar karşı tarafla görüşerek, tek tek ifademiz alındı. Şükür bu iş bitti dedik.
İlk iki gidişimizde kaza raporunu da alamamıştık. Karşı taraf, e devlette olmalı, ordan bakın, yoksa sistemdedir, bulunduğunuz yerdeki polis merkezinden versinler demelerine rağmen, e devlette göremedik, sistemden de olmadı. Üçüncü gidişimizde sistemden çıkarıp verdiler.
Kaza raporu; aynı şeritte giderken, bizim araç sağ önden, diğer araca arka sol taraftan vurduğu, aracın pert olduğu ve 8’de 8 bizim kusurlu olduğumuz şeklinde tutuldu ve bölgede Mobese de olmadığı söylendi. Oysa bizim gördüğümüz öyle değildi.
Bizim araçta de henüz keşif yapılmadı ama 150 bine yakın masraf var ve her iki hasar bedeli ile belimizi bükecek bir sonuç.
Kazanın ağır tıravması, maddi ve manevi yükü yanında, lokal bazı emniyet görevlilerinin işi zorlaştıran ve uzatan, yoran tavrı bizi üzdü. Biraz layüsellik, işten kaçma, zora sokma, risk ve iş yükü almama ve tavırlarda olumsuzluk gördük.
Şüphesiz herkes ve her meslek, hizmet vazifelisi, bulunduğu yerde vazifesini tam yapar, en iyi yapar, kendini halkın hadimi, hizmetkarı görürse sorun yaşanmaz, yaşanmamalıdır. Tüm kurumlarımız yeniden çek edilmelidir.