“MÜSLÜMAN BÜROKRAT (Türkçesi, kamu görevlisi olup, bu isimle devam edilecektir), MAKAMI NEDENİYLE KİBİRLENİP BÖBÜRLENMEZ. Efendimiz buyuruyor ki: “Büyüklük taslayanlar, kıyamet gününde tıpkı küçücük böcekler gibi ayaklar altında kalacaklar ve mahşer yerindeki insanların ayakları altında çiğnenecekler.” (Tirmizi) Elde ettiği makam nedeniyle kardeşleriyle, davasıyla arasına mesafe koymaz. Kendisini arayan kardeşlerinin telefonlarını açmamazlık etmez. Hiçbir yoğunluk onun dava kardeşleriyle hukukunun önüne geçemez. Sohbetleri ve çalışmaları terk edip elitleşmez. Bulunduğu makama davası sayesinde geldiğini hiç aklından çıkarmaz.
MÜSLÜMAN KAMU GÖREVLİSİ, GÖREVİNİ KULLANARAK ŞAHSİ MAL EDİNMEZ. Efendimiz (s.a.s.) “Ezd kabîlesinden bir adamı zekât vergilerini toplamakla görevlendirdi. Bu adam daha sonra, bazı mallarla gelerek Efendimiz e (s.a.s) şöyle dedi: Şunlar size ait bunlar da bana hediye olarak verildi. Efendimiz (s.a.s.) ayağa kalktı, minbere çıkarak şöyle buyurdu: “Kendisine görev verdiğimiz bir zekât memuru ne cesaretle; şunlar sizin, şunlar da bana hediye verildi, diyebiliyor. O, ana-babasının evinde otursaydı, kendisine hediye verilir miydi Allah’a yemin ederim ki sizden hiç biriniz kıyamet gününde; sırtında, böğüren bir deve, bağıran bir sığır, meleyen bir koyunla gelmesin.”(Buhârî) Kendisine sunulan imkânların, açılan itibar kredilerinin, gösterilen hürmetin, verilen hediyelerin bulunduğu görevden dolayı olduğunu bilir. Sıradan bir insan olması halinde verilmeyecek hediyeleri makamda bulunduğu sürece de kabul etmez.
MÜSLÜMAN KAMU GÖREVLİSİ, BAĞLANTILARINI KULLANARAK KOMİSYONCULUK YAPMAZ, DÜNYALIK BİRİKTİRMEZ. Efendimiz buyuruyor ki: “Kim bir din kardeşine şefaatçi (aracı) olur ve bu şefaatine karşı ücret alırsa faiz kapılarından büyük bir kapıya gelmiş olur.” (Ebu Davud) Makamı nedeniyle tanıştığı insanları, girip çıktığı ortamları, zamanla oluşturduğu itibarını kullanarak torpil, iş takibi ve aracılık yaparak dünya malı toplamaz. Dünya malı toplamadığı gibi başkalarına haksız işlerinde aracılık yaparak itibar da toplamaz. O, Allah’ın kendisine verdiği makamı sadece Allah rızası için kullanır.
MÜSLÜMAN KAMU GÖREVLİSİ, KAMU MALINI ZİMMETİNE GEÇİRMEZ. Hayber seferi dönüşü Hz. Peygamber in (s.a.s) hizmetindeki bir sahabi öldü. Sahabeler Şehitliği mübarek olsun! dediler. Bunu duyan Efendimiz şöyle buyurdu: “Asla şehit olamadı. Allah’a yemin ederim ki, Hayber günü ganimetlerden ayırıp zimmetine geçirdiği kamu malına ait gömlek, ateşten bir çarşaf gibi onu sarmaktadır. Cenaze namazını da siz kılın.” buyurdu. Bunu duyan sahabiler feryat etmeye başladılar. (Zehebi) O, Komutanın peygamber, düşmanın Yahudi olduğu bir savaşta şehit olmanın bile kamunun, ümmetin malını zimmetine geçireni kurtarmayacağını hiç aklından çıkarmaz.
MÜSLÜMAN KAMU GÖREVLİ,Sİ, ARAZİ VE İHALE TAKİPÇİLİĞ YAPMAZ. Efendimiz buyuruyor ki: “Allah nezdinde, hıyanetin en büyüğü iki arazi veya hane komşusundan birisinin, diğerine ait bir arşın toprağı kendi zimmetine geçirmesidir. Allah kıyamette bu toprağın yedi katını onun boynuna geçirir.” (Ahmed b. Hanbel) O, Görevini kullanarak elde ettiği her şeyin kıyamet gününde boynuna asılacağını ve mahşer yerinde rezil rüsva olacağını unutmaz.
MÜSLÜMAN KAMU GÖREVLİ,Sİ, RÜŞVET ALMAZ. Efendimiz buyuruyor ki: “Allah’ın laneti rüşvet alan ve rüşvet verene olsun!” (Tirmizî) Rüşvet olarak verilen bir kravata, bir yemeğe, bir elbiseye veya hayal bile edemeyeceği düzeyde bir dünya malına el uzatırken aslında Allah’ın lanetine uzandığını unutmaz.” ( Yazar A. Kıranşal’ın makalesinden iktibas )
Özet olarak Müslüman kamu görevlisi; en başta tarafsız ve adaletli, dosdoğru, dürüst, çalışkan, tevazulu, kamu malını kendi malından üstün tutan, koruyan ve gözeten, mesaide sınır tanımayan, millet malının bir kuruşunu israf etmeyen, millete hizmette patron değil garson olan, ehliyetli, liyakatli, hizmet ehli ve hizmetkar olmalıdır.
Pıratikte böylemidir?
Arife tarif gerekmez! Her şey gözümüzün önünde cereyan ediyor!
Ve bu devletin, bu milletin en büyük sorunu budur. Bunu halletmeden, hiçbir sorunu çözemeyeceğiz, çözmemiz de mümkün olmayacak!
KURTULUŞUMUZ ÜÇ KELİMEDE SAKLI: “ADALET, DOĞRULUK VE DÜRÜSTLÜK!