Vatsap yoluyla paylaşılan “UNUTULMAYA YÜZ TUTMUŞ BAŞÖRTÜSÜ MESAJLARI” başlıklı; 28 Şubat posmodern darbede, başörtüsü nedeniyle koparılan fırtınaları ve “Dünya Savaşı” edasıyla, fındık kabuğunu doldurmayacak bir “Temel hak ve özgürlükler” konusuna açılmış savaşı ve o günleri hatırlatacak ve bugünün, haklı olarak eleştirilen, eleştirdiğimiz, “Hak, hukuk, adalet, özgürlükler, doğruluk ve dürüstlük” konusunda şikayet edilen, şikayet ettiğimiz bugünün sebeplerini, sebep olanları ortaya koyan, o günün konuşmalarını, özgürlüklere yaklaşımını gösteren başörtüsü mesajlarına bir göz atalım.
Göz atalım da, bugünlere nasıl gelindiğini, sebep olanları, esas suçluların bir kısmını görelim. İşte, Donkişot gibi başörtüsüne saldıran ve bugünü doğuran süpermenlerin o “kahraman” sözleri:
“Bu başörtülüler doktor olamazlar. Bunlar Atatürk üniversitelerinde okuyamazlar.” Prof. Dr. Tahir Hayırsız
“Bir kız çocuğunun başını türbanla bağlarsanız, ona kadın kimliği vermiş olursunuz. Onu çocuk olarak görmediğinizi söylüyorsunuz. Ben bilim insanıyım. Bir çocuğun başını bağlamak, onu çocuk olarak görmemektir. Onu kişi olarak görmektir, onu kadın olarak görmektir. O nedenledir ki, bu ülkede çocuk tecavüzleri artmaktadır.” Canan Arıtman
“Bir uçurumun kenarında olsam, bana bir başörtülü elini uzatsa ölmeyi tercih ederim.” Prof. Dr. Baria Öztaş
“Başörtüsüyle okumak isteyen kızlar, okumasınlar zaten. Çünkü zaten okumak isteyen biraz gelişmiş olur, bu işin bir kumaşla alakalı olmayacağını bilir yani. Bakın insanlar, Yemen’de, Afganistan’daymış gibi başlarını örtüyorlar, bunun bir art niyet olduğunu insanlar görmeliler yani. Neden başörtülerin üstünde dünya barışı ile ilgili bir şey yok? Baya askeri üniformadır türban. Ben değil üniversiteye girmesine, bu ülkede barınmasına da karşıyım.” Ülke TV’ye konuşan Che tişörtlü, rasta saçlı kız “Bunlar öğrenci değildir; ben simitçinin yoklamasını almam, lütfen bunları dışarı atın.” Prof. Dr. Betigül Öngen
Yeni türban dalgasıyla karşı karşıyayız. Bu dalga diğerlerine benzemiyor, bu tusunamiye dönüşüyor. Bundan öncekiler, üniversite öğrencilerinin üniversitelere türbanlı girmesiyle sınırlıyken -talepler en azından bununla sınırlı iken-, bu kez çok kısa bir sürede ilköğretimden siyasete, devlet dairelerine kadar uzanan bir talepler zinciriyle karşı karşıya bırakıldık.” Prof. Dr. Nur Serter
“Atatürk ilkelerini ve Atatürk cumhuriyetini korumakta kararlıyız. Özgürlük denince bu da benim özgürlüğüm, ben türbanlı bir öğrenciye ders vermek istemiyorum.” Prof. Dr. Filiz Meriçli
“Bir yargıç kürsüde başı açık olup, pazara türbanlı gidemez. Bu benim inanç alanım, özgür alanım diyemez. Anayasa Mahkemesi Başkanımızı pazarda türbanlı görmek devleti sarsar. Bir öğretmen de okulda başı açık, pazara çıkınca türbanlı olamaz. Çocuk, kadınlığından utanarak türban takan öğretmenini görüp, ‘Acaba annem ayıp mı yapıyor?’ diye sormaya başlar.” Prof. Dr. Erdoğan Teziç
“Mini etekle beş vakit namaz kılınacağını, başörtüsüyle içki içilebileceğini düşünen ve buna cüret eden kadınların ülkesini düşlüyorum. Söyle var mı bunda, adaba aykırı, inanca ters düşen bir şey? Ben bunları hayal ediyorum. Umutla bekliyorum.” Ertuğrul Özkök
“Bu dönemde ilmi çalışmaları bir tarafa bırakın, Türkiye’nin en önemli sorunu olan başörtüsüyle uğraşın!” Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu
“Üniversiteye başı kapalı giremezsiniz. Anayasa Mahkemesi koymuş, Danıştay koymuş, AİHM koymuş. Başı bağlı olarak okutulan yerlere git. Arabistan’da falan vardır, oralara git.” Süleyman Demirel
“Türbanı düzgün takanlara bir şey demiyorum ama bir kısmı öyle bir takıyor ki, araba sürerken ne sağlarını ne de sollarını tam olarak görebiliyorlar. Öne doğru en az 3 santim çıkmış türbanlar, görüş açılarını kısıtlıyor, kaç kere tehlike atlattık. ‘Arabada başlarını açsınlar’ demiyorum, herkesin kendi tercihi, sadece lütfen araba kullanırken türbanın üst tarafını görüş alanlarını kapatmayacak şekilde arkaya kıvırsınlar. Bizim de hayatımızı tehlikeye atıyorlar, bunu dile getirdiğim için de bana kızmasınlar.” Ayşe Arman
“Türkiye’deki kızlarımız kafasını ister öyle örtmüş ister böyle örtmüş. Kimsenin derdi olacak bir şey değil. Ben bu güzel kız kafasını niye örtmüş diye ben üzülüyorum gördüğüm zaman onları. Hepsi güzel de, çok güzellerini görünce üzülüyorum itiraf edeyim ki. Bu güzelliği saklamaya yazık değil mi diye, şahsen düşünüyorum. Bu benim kendi bakışım.” Oktay Ekşi
“Dışarı! Dışarı! Dışarı! “ T.C Devleti’nin Bazı Milletvekilleri “Burası hiç kimsenin özel yaşam mekânı değildir. Burası devletin en yüce kurumudur. Burada görev yapanlar devletin kurallarına uymak zorundadırlar. Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz!” Bülent Ecevit
“Türban olayının bir tek amacı vardı, o da devlete meydan okumaktı. Ondan sonraki hedef ise laik ve demokratik cumhuriyeti yıkıp yerine bir İslam cumhuriyeti kurmaktı.” Tufan Türenç
“(Ecevit) İspanya Meclisi’ni basan askerlerin önüne çıkan o meclis başkanı gibi. Meclis’i basan bir zihniyetin karşısına dikildi. Ecevit’in bu çıkışının ve orada yaptığı konuşmanın ne kadar tarihi bir öneme sahip olduğunu, o gece o konuşmanın Türkiye’de neleri önlediğini tarih yazacak. Merve Hanım’ın çocuklarını almak için gittiği okulda, küçücük öğrencilerden aldığı dersler, bu haddini bildirme sürecinin ilk işaretleridir.” Ertuğrul Özkök
“Kavakçı’nın Meclis’teki eyleminin, Türkiye Cumhuriyeti’ne bir meydan okuma olduğu açık. Benim anladığım kadarıyla Kavakçı suç işliyor. O zaman hakkında dava açılmalı. Ne zaman adam oluruz? TBMM, Merve-Nazlı Ilıcak gibilerden temizlendiği zaman.” Fatih Altaylı