Gazetemiz yazarı, Yıldız Teknik Üniversitesi akademisyenlerinden Arzuhan Aydıntepe Kocabaş’ın, Adapazarlı öğrencisi Şevhan Sayar, “Sakarya saf çocuğu masum Anadolu’nun” başlığı taşıyan yazısı ile ilimize dair bir değerlendirmede bulunmuş…
Kuruluşundan bugüne geçirdiği safhaları ve bugün şehre yönelik izlenimlerini dile getirdiği yazısını paylaşayım istedim okuyucularımızla…
Önce okuyalım…
“Şehir adını, aşağı havzasında bulunan, kıvrım kıvrım akan Sakarya Nehri’nden alsa da bir kuşak (özellikle 90 ve öncesi doğanlar) bu şehri halen Adapazarı olarak adlandırır.
Havza bölgesi Selçuklulara kadar uzanan tarihte Sakarya olarak anılırken, şehir yerleşkesi Osmanlı döneminden beri Ada Karyesi olarak adlandırılmış ve nihayetinde Adapazarı olmuştur.
Atatürk’ün “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır.” sözüyle tarihe not düştüğü, Anadolu Türk tarihinin en şanlı muharebelerinden birine; ‘Sakarya Meydan Muharebesi’ne’ adını vermiştir bu şehir.
Yükselen cumhuriyetin parlayan yıldızlarından; Aşık Veysel’in ders verdiği Arifiye Köy Enstitüsü, bu şehirde kurulmuştur.
120 yılı aşkın mazisiyle nice yolcuları ağırlayan nice anıları duvarlarında saklayan Adapazarı Tren İstasyonu tarihin sessiz şahidiyken; Necip Fazıl, meşhur Sakarya Türküsü şiirini bir tren yolculuğunda Sakarya Nehri’ni görmesi üzerine duygulanarak kaleme almıştır.
Turgut Uyar’ın “Fakirlik hali. Lületaşından gerdanlığa gücüm yetmemiş, “Sana Sapanca’dan bir sepet elma almışım..” dizelerindeki Sapanca; tüm yeşilliği ve Marmara’nın incisi Sapanca Gölü ile birlikte bu şehirdedir.
Uluslararası Cittaslow Komitesince Türkiye’de sakin şehir olarak seçilen, tarihi evleriyle de meşhur Taraklı, huzur yuvasıdır adeta.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Sakarya’yı Ağaç Denizi olarak anlatır. Günümüzde de yeşilliği ve doğası ile apayrı bir yeri vardır Sakarya’nın.
Bizans döneminde yapılmış ve Unesco 2018 Dünya Mirası Geçici Listesine alınan; yüzyıllardır sanki bir tarla üzerine kurulmuş gibi duran Justinanius Köprüsü’ne baktığınızda nehir yataklarının kilometrelerce kayabileceğini görür, coğrafya bilginizi tazelersiniz.
Geyve’nin ülke çapında adıyla anılan ayvaları size yazın nasıl geçeceği hakkında ipucu verir. Sakarya’nın ıslama köftesi sürekli yerli turist ağırlayacak kadar lezzetli, kabağı meşhur, su çarkı ise şehrin simgesi niteliğindedir.
Deprem kuşağında yer alması sebebiyle depremlerin yerle bir ettiği gibi bambaşka kültürlerden gelen insanlarını da bir o kadar birleştirdiği, hem butik hem de çok renkli bir şehirdir Sakarya.
Depremler sebebiyle üç kattan yüksek bina neredeyse görülmez; düzenli ve sıralı siteleri, bahçeli evleri, çok büyük yeşil parkları Yeşil Sakarya’nın namını hala sürdürürler.
Şehri Adapazarı ya da kısa adıyla ‘Ada’ olarak tanımlayanlar ise 1999 depremi öncesini yaşamış kuşaktır. Depremden önce esnafıyla halkıyla birbirini çoğunlukla tanıyan insanların bulunduğu, Nuh Beybi’den ayakkabı almanın anlamını bilen, Eniştenin Ayranı’ndan muhakkak ayran içmiş, ilk hamburgerini Beytuş’ta yemiş nesil; bu şehri kendi içinde hala Adapazarı olarak tanımlayan son nesildir.
(2008 yılında Sakarya Büyükşehir Belediyesi olmasıyla kentin adı resmen Sakarya olur.)
Eskilerin bildiği ve yeni neslin de hala gördüğü ve bildiği simge karakterler de mevcuttur Sakarya’da.
Rodi Kafe’de kasadaki ablayı bilmeyen, Sakarya’nın yerel otobüs şirketi olup Türkiye geneline yolculukları bulunan Vib yazıhanesindeki ‘Adabazaar Adabazaar’ nidalarıyla etrafı şenlendiren 80’lerden kalma saçlarıyla ünlü abiyi yeni nesil de bilir, şehre yeni gelenler de bilir.
Milli bayramlarda arkası açık kamyon kasasında mikrofonla tüm şehri cadde cadde sokak sokak turlayarak coşkuyla 10. Yıl Marşı ve çeşitli marşları söyleyip herkesin eşlik etmesini sağlayan, koca bir şehrin bayramlarını şenlendiren Sefer Beyenal’ı da renkli ve bilinen simalara eklemek gerekir.
Yüz bini aşkın mevcudu ile şehrin demografik yapısını etkileyen ve şahane Sapanca Gölü manzarasıyla Marmara’nın en güzel kampüslerinden birine sahip Sakarya Üniversitesi gezilip görülmeye değer bir öğrenci yuvasıdır.
Şehir, Karadeniz’e kıyısı olan; İstanbul, Ankara, Bursa, Eskişehir gibi büyükşehirlere ortalama 1,5-2 saatlik mesafede olmasıyla, çok avantajlı bir konuma ve keyifli bir iklime sahiptir.
Yerlisi zaman zaman sıkılsa da gittiğinde ne yapıp edip dönmek isteyecek bir bağ kurar bu şehirle. Dışarıdan gelenler nedense pek de çabuk ısınamaz.
Çok heyecan aramayanlar için yaşaması kolay, sıkıcı bulmak isteyene sıkıcı, huzur bulmak isteyene ise tüm güzelliklerini açarak huzur verir.
Yüzüstü çok sürünse de nihayetinde dimdik ayaktadır Sakarya; saf çocuğu masum Anadolu’nun.”
İlimizi bilinen bilinmeyen yönleriyle ve kendine has üslupla yorumlayan Şevhan Sayar ile onu böyle ve benzer konulara duyarlı bir şekilde hazırlayan değerli hocası Arzuhan Aydıntepe Kocabaş’a deste deste güller gönderelim istedik…