Bazı özellikler vardır, insanları unutulmaz ve ölümsüz kılan…

Kimileri ünü, yanı, şöhretiyle, bazıları kahramanlıklarıyla, birileri de sanatçı kimlikleriyle ön plana çıkar…

Şantör ve showman vasıfları bünyesinde toplayan İsmail Özdemir, bu özelliklerine ressamlık gibi farklı bir iş kolunu da katan, her şeyin ötesinde herkesi ve her kesimi etkisi altına alan pozitif enerjisiyle bizim kuşağın unutulmazları arasında yer alırdı.

Bir zamanlar (1960-80) Sakarya sanat günlerinin aranan, renkli kişisi olarak sahnede mikrofonun, tuvalde fırçanın efendisi olarak tanınır olmuştu…

Nasıl ki Aydın esen Şeker Fabrikası bahçesinde toplardı hayranlarını yaz gecelerinde, İsmail Özdemir ise bulunduğu her yere taşırdı sanatçı kimliğini…

Oğlum Arda’nın sünneti için Antalya’dan kalkıp Metin Restoran’a gelmişti yıllar önce…

Gecenin konukları arasında yer alan rahmetli vali Hayri Kozakçıoğlu, o geceki performansı sonrasında ona hayran kalmıştı adeta…

O paraya değil, dostluğa, sevgiye ve aşka değer veren bir gönül adamıydı…

76 yaşındaydı…

İsveç’te yaşadı uzun süre…

Rahmetli ünlü artist Orhan Günşiray’ın vazgeçemediği dostuydu…

Son günlerini Mudanya’da akrabasına ait harabe bir dağ evini, yoldan gelip geçenin ilgisini çekecek derecede, usta kimliğiyle farklı bir yaşam alanı haline çevirmişti.

Masal evine dönüştürdüğü konutu, yolu düşenler ziyaret etmeden geçemezdi…

Bahçesinde yetiştirdiği organik meyve ve sebzelerin hepsine farklı kurdeleler takarak isimlendirmesiyle, başka bir dünya oluşturmuştu sanki yaşadığı mekanda…

Bursa Türk Sanat Musikisi Korosu’nun vazgeçilmez solisti olarak, renk katardı konserlere son zamanlarda…

Fatma adlı, 35 yaşında bir sevgilisi vardı…

Leyla ile Mecnun gibi bir hayat yaşarlardı…

Erol Girişken ile plan yapmıştık, gidip ziyaret etmek için…

Ama bir türlü gerçekleşmedi…

DSİ’li Soner, Yakup Yapıcıoğlu, Rahmi Sak, Şadi Tanış ve Hamdi Özarutan ve de Erol Girişken ile bu yaz farklı bir konseptte buluşma ümidimiz vardı…

Kader ve büyük yerden gelen emir, bu arzumuzu koydu kursağımızda…

Bir ara kanser tedavisi görmüştü…

Ameliyata giderken, sedyede Pavarotti okuyunca, bütün hastane ayağa kalkmıştı…

Beklenmedik bir rahatsızlıkla arife günü kaldırıldığı Bursa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde son derece sevdiği kadim aşkı Fatma Hanım’ın kollarında hayata veda etmek zorunda kaldı…

Talebeliğim sırasında İstanbul’da bulunduğu yıllarda üç unutulmaz dönemi birlikte geçirdik…

Mütevazi talebe evimi, üç günde ziyaret edilir bir müze haline dönüştüren becerisine, tüm arkadaşlarım hayran kalmıştı…

Ulusal televizyon kanalları, onun bu renkli dünyasını ülkeye açan yayınlar yapmıştı…

Onu tanıyan herkesin üzüntüsü büyük oldu…

76 yaşında yalancı dünyaya konup göçenler kervanına katıldı…

Acımız büyük bu nedenle…

Hiç ölmeyecekmişçesine renkli bir yaşam tarzını benimsemişti hayatı boyunca…

Yeri kolay kolay dolmayan bir efsane olarak aramızdan ayrılan İsmail Özdemir’e yüce Mevla’dan rahmet, çileli aşkı Fatma Hanım ve tüm dostlarına acılarını paylaşır sabır ve başsağlığı diliyoruz…