Avrupa Birliği Ortak Pazar adı altında bildiğim kadarı ile 1951 senesinde kuruldu . Ben ülkemizin Avrupa birliğine o zaman bulaştığını zannettim. Biraz araştırdım . Bakın neler çıktı altından . Bunlar misal olarak seçilmişleridir. O günden bu güne kadar Türkiye nin aldığı ihtar mektupları ve muhtıraların sayışını bilen çok azdır . Adnan Menderes IMF yi ülkemizden kovdu başımıza gelmeyen kalmadı .İhtilaller iç muhtıralar mektuplar bitmedi . Bu günlerde Almanya Cumhurbaşkanı ndan , Başbakanından , dış işleri bakanından aldığımız ihtarlar yeni değil çok eski hikaye . Bunların metotları hep ayni . Biz bir türlü değişemedik.
Avrupa Parlamentosu’ndan 46 milletvekili, Sn Recep Tayyip Erdoğan daha Başbakan iken bir mektup göndererek Diyarbakır’daki olayların sorumluluğunun mülki idare amirleriyle askere ait olduğunu ileri sürdüler ve Ankara’yı insan haklarının ihlali halinde AB ile devam eden müzakereleri durdurmakla tehdit ettiler.
Esas anlatmak istediğim konu bundan 150 küsur sene önce "Avrupalıleşmeye " ilk defa karar vermemiz üzerine buna layık olup olmadığımızı anlamak için Avrupa’dan müfettiş üstüne müfettiş ve komisyon üstüne komisyon gelmiş, hatta arada bir askeri birliklerle savaş gemilerinin yollandığı da olmuş, hemen her denetimden sonra mektup yahut muhtıra almış ve mutlaka toprak kaybetmiştik. 1876’nın 31 Ocak’ında aldığımız "Andrassy Muhtırası" da bunlardan biriydi. Muhtıra, o yıllarda Hersek’te yaşanan huzursuzluklarla ilgiliydi ve Hersek, muhtırayı kabul etmemizden sonra elimizden çıkmıştı.
TALEPLER DEĞİŞMEDİ
Avrupa’nın Avrupalı olmamız karşılığında ileri sürdüğü şartlar bugünkülerle aynıydı: Ekonomimizi düzeltecek, azınlıkların haklarını koruyacak, işkenceyi yasaklayacak, vergi reformuna gidecek, uluslararası anlaşmazlıkları hakeme götürecek ve en önemlisi, bizden toprak istedikleri zaman hiç itiraz etmeden verecektik. Bütün bunlar olup biterken, içerisinde yer almak istediğimiz o zamanın Avrupa’sı bir taraftan da Osmanlı İmparatorluğu’nun Türk olmayan unsurlarını ayaklandırmak için elinden geleni yapmakla meşguldü.
Bundan 150 sene önce bir başka vilayetimizde yaşanan huzursuzluk sırasında da bir muhtıra almıştık ve bu mektup tarihlere "Andrassy Layihası" diye geçmişti.
İşte, "Andrassy Layihası"nın hikáyesi...
Avusturya ile Rusya, Hersek’in Türk idaresinden ayrılması için seneler boyu gizliden gizliye faaliyet gösteriyorlardı ve çabalarının semeresini 1875’in 13 Nisan’ında aldılar: Nevesinje kazasında yaşayan 300 kadar Hristiyan, Babıali’ye karşı ayaklandı. Bağımsızlık sözü etmiyor, sadece vergilerin ve askere gitmemek için ödenen bedelin azaltılmasını istiyor ve Hersek’teki güvenlik kuvvetlerinin Türkler’den değil, yerli halktan meydana gelmesini talep ediyorlardı. İstanbul’un ise basireti bağlanmıştı. O zamanın hükümeti olan Babıali, isyanın ciddi olduğunu fark etmedi ve işi sadece nasihatlerle, af vaadleriyle geçiştirmeye çalıştı.
MUHTIRA
Derken isyan büyüdü, Karadağ ve Sırbistan da Avusturya ile Rusya’nın tarafını tutup isyancılara askeri yardım göndermeye başlayınca, Hersek’te kan gövdeyi götürür oldu. Rus, Alman ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun başbakanları toplandılar, "Türkiye’nin aramıza katılabilmesi için Hersek’teki olayların sona ermesi gerekir" dediler ve Avusturya’nın Dışişleri Bakanı olan Kont Gyula Andrassy’yi Türkiye’ye hitaben bir muhtırayı kaleme almakla görevlendirdiler.
Kont, hazırladığı muhtıra taslağını bu üç ülkenin yanı sıra İngiltere Fransa ve İtalya hükümetlerine gönderip olurlarını aldıktan sonra, 1876’nın 31 Ocak günü Babıali’ye Avrupa’nın diplomatik notası olarak gönderdi. Tarihlere "Andrassy Láyihası" diye geçen muhtırada, Avrupa’nın bazı "küçük" istekleri vardı: Hersek’teki Hristiyanlara tam bir dini serbestlik verilmeli, acil vergi reformu yapılmalı, çiftçilerin mülkiyet haklarını belirleyecek bir kadastro çalışmasına gidilmeli, Hersek’ten toplanan vergiler sadece Hersek’e harcanmalı ve bütün bu reformlar Hristiyanlar ile Müslümanlar’ın teşkil edecekleri bir yerel meclis tarafından kontrol edilmeliydi.
HEMEN KABUL ETTİK
Bábıáli, Avrupalı olma uğruna Avrupa’nın daha önceki taleplerini de güle oynaya kabul etmişti ve Andrassy’nin muhtırasını da "Tamam, yaparız" diyerek hemen kabul ediverdik. Ama, aynı Avrupa aynı senenin 13 Mayıs’ında Berlin’de bize bir başka muhtıra dayadı. Bu defa "Hersek’teki Türk birlikleri derhal geri çekilsin" diye tutturdular, aklı başına nihayet gelebilen İstanbul talebi reddetmeye kalkınca isyan büyüdü, Batı ise Hersekli Hristiyanlar’a daha fazla silah ve mühimmat akıtmaya başladı. Bir yıl sonra tarihlere "93 Harbi" diye geçecek olan Osmanlı-Rus Savaşı çıktı, Rus ordusu Yeşilköy’e kadar geldi ve 1878’in 13 Temmuz’unda imzaladığımız Berlin Andlaşması ile Bosna-Hersek, Avusturya’nın oldu.
Bu günde Suriye de ve Irakta Kıbrısta ayni şey yapılmıyor mu ? Halkbank Müdürü Amerika da tevkif edildi bir haber var mı?
Andrassy Layihası’nın üzerinden tam 150 sene geçmesine rağmen Avrupa’dan hala aynı mealde mektuplar almamızın sebebi sizce ne olabilir ki?
Adamların metodu hep ayni ,geliş yolları ayni 150 yıldır adamlar çalıyor biz oynuyoruz. Yetmedi mi? Biraz tarih okuyalım . Ne zaman sizin bu Avrupa Birliğinizin de sizin de hiçbir şeyinizi istemiyoruz .Alın başınıza çalın diyebileceğiz ? Bunun için çok çalışmalı çok çalışmalı ve çok çalışmalıyız yoksa onların adamlarını isimleriyle yazdıkları muhtıralarla tarihin bir sayfası yaparak daha çok okuruz.