MÜSİAD’lı dostlarla bir süre önce Kudüs’e gitmiştik…

Havaalanında turist kafilelere kolaylık gösteriyor Yahudiler…

Onlar için her şey para olduğundan, hareket öncesi yapılan endişe verici uyarıların hiç birisiyle karşılaşmadık…

Tel Aviv’de tarihi tek cami var…

Sahildeki Osmanlı kalıntıları dikkatimi çekse de ecdat adına kayda değer tüm izler silinmiş…

Çok kalmadık Tel Aviv’de…

Amacımız bir an önce Kudüs’e ulaşmaktı…

Mesafe çok uzak olmadığından çabuk vardık bu anlatılması zor, tarihi şehre…

Otele yerleşir yerleşmez Filistinlilerin olduğu yüzünden belli işyerlerini geçerek tarihi surlarla çevrili giriş kapısına vardık, tam teçhizatlı kadınlı erkekli İsrail polislerinin dikkatli bakışları arasında, yıllanmış taşlarla kaplı yorgun sokaklardan birkaç kez polis noktasını geçerek, Kubbet-ül Sahra’ya açılan kapıya geldik…

Kontrol burada çok daha sıkı idi… Mescid-i Aksa ve Kubbet-ül Sahra’yı anlatmak için bu sütun yetmez…

Zira farklı bir dünya orası…
Hele de ağlama duvarının giriş kapısı arkasındaki evde kalan yaşlı Filistinli kadının bir öyküsü var ki yüreklere sığmaz…

Dinleyince insanın nefesi kesilir adeta…

Tespih, seccade, koku ve benzeri hediyelik eşyalar satan dükkanlarda yüzlerindeki ifadeden huzursuz olduklarını anladığımız Filistinli esnafın solgun bakışları “İmdat” isteyen bir duyguyu tedirgin bir şekilde yansıtır gibiydi…

Öz yurdunda işgal altında, bakışlarıyla çok şey anlatan bağrı yanık esmer tenli Kudüs halkının hali, dağlıyor yürekleri…

Çocuklar ise birkaç kuruş yardım için, ayakları çıplak meydanlarda…

Hazreti Ömer, Selahattin Eyyubî, Abdulhamit’in bir zamanlar at koşturduğu o tarihi mekanlarda Yahudi kontrolü altında dolaşmanın verdiği üzüntü yanında, her gün sabah namazı için tünelvarî koridorlardan Kubbet-ül Sahra ile Mescid-i Aksa’ya akan o sessiz yığınların hali, o gün bugündür hiç gitmedi gözümün önünden…

Şimdi oraları görüp yaşayıp geldikten ve o toprakların gerçek sahiplerine yapılan zulmü ilk ağızdan dinledikten ve de gördükten sonra, bugün canı kanı pahasına İsrailli barbarlara, işgalcilere karşı direnen halka yönelik yürekten bir dua ve imkan nispetinde yardım dışında hiçbir şey yapamamanın üzüntüsü çöküyor insanın üstüne…

Uygar dünyanın gözü önünde uygulanan soykırım harekatı sadece İsrail’in değil, tüm dünyanın ayıbı ve vebali olsa gerek…

Filistin halkına özellikle Cuma günleri ellerinde son model makineli tüfeklerle ölüm kusan İsrail askerleri, bir zamanlar kendilerini fırınlara gönderen Hitler’in barbarlığına isyan ettiklerini unutmuş olmalı…
Gün gelecek onlar da yaptıklarının cezasını misliyle çekeceklerdir…

Kudüs’te zulüm zevale dönüşmüş durumda, güneşin doğması yakın…
Dün Cuma idi…

Namaz öncesi vaiz hoca günde 3 saat elektrik verilen, yaralılara ilaç yardımı engellenen, canlı canlı ameliyat edilen, suya ekmeğe hasret Filistinliler’in dramını anlattı ve yardım yapılmasını istedi…

Filistin halkı, son model silah ve teçhizatları ile saldıran Yahudilere karşı direnişleri ile adeta destansı bir kahramanlık öyküsü yazıyor…

İnanıyorum ve muhtemeldir ki onlar yenilgi yenilgi zafere yürüyen kahramanlardır… Çünkü hiçbir zulüm abat olmamıştır…

Eninde sonunda dökülen o temiz kanların karşılığı olan özgürlüklerine ve topraklarına kavuşacaklardır…

Sancı büyük, bugün Filistin’de Gazze’de, Kudüs’te…

Etrafındaki Müslüman ülkelerin sessizliği onları İsrail’den daha çok üzüyor… Buna şahit olduk orada…

Kudüs’te konuştuğum dertli halkın dilinden “Türkiye’ye övgü” diğer ülkelere ise sitem vardı zira…

Her şeye rağmen her karışı ecdat kanı ile sulanmış, her köşesinde bir peygamberin ayak izi olan, kutsal kelimesinin dahi yetersiz kaldığı bu ilahi topraklarda bugün yaşananlara karşı duadan gayri yapılabilecek şeyler de olmalı…

İşte Cuma hutbesinde onu dile getirdi Tozlu Camii’nin imamı İlhan Çakır…

Gördüm ki namaz sonrası herkes elini cebine atıyor, yardım için…

Evet…

Filistin halkı gözünü ülkemize çevirmiş, gelecek yardımlara her zamankinden daha çok ihtiyacımız var dercesine dertli…

Hiç olmazsa bu şekilde, küçük de olsa yanlarında olduğumuzu göstermeliyiz…

Onlara bu soylu direnişlerinde başarılı olmaları adına ülkemizden gidecek yardımlara Bizim Bahçe’den “Peygamber çiçeklerini de” ekleyelim istedik…