ÜLKEMİZDE TÜRK VE MÜSLÜMAN BIRAKMAYAN, AYRIŞTIRICI, DÜŞMANLAŞTIRICI, YIKICI, EMPERYALİZME VE ZİYONİZME BEDAVA HİZMET EDEN ‘KÖKEN’ SİYASETİ

50 Yılı aşan bir süreden beri siyasetin içinde olmadım ama, siyasetin içinde olanlardan çok çok daha fazla siyaseti takip eden ve bilenlerdenim.

40 Yıla yakın kamu görevim, zaten siyasetin dışında olmamı gerektiriyordu ve kamu görevlilerinin kesinlikle siyaset dışında olmalarından yanayım.

Bu 50 yıllık zaman sürecinde gözlemlediğim, çok tehlikeli ve zararlı bulduğum hususlardan biri de ‘KÖKEN’ siyasetidir.

Daha ziyade ‘fısıltı gazetesi, sosyal basın, kitap, gazete, dergiler yoluyla ve halk arasında kulaktan kulağa, ev ve kahve sohbetlerinde, dar siyaset konuşmaları arasında yapılan bu siyaset, siyasette veya siyasete bağlı olarak iş dünyası, sinema, tiyatro, müzik dünyasını da içine alan, kim siyaset ve bu alanlarda öne çıkıp, lider veya meşhur olduysa,

Birbirine rakip kulvarlarda iseler, hemen kökenine inilir, doğru veya yanlış, Müslüman ve Türk kimliği dışına çıkarılır. Çıkarılır ki, rakip olmaktan kolay ekarte edilsin ve en etkili yol olarak bu şekilde itibarsızlaştırılsın.

Son 50 yılda gelmiş geçmiş ne kadar siyasetçi varsa, rakipleri tarafından birbirlerini açıktan olmasa da, yukarıda saydığımız yollarla Türk ve Müslüman kimlikten çıkarmış, KIRİPTO ilan etmiş, ya Ermeni, ya Rum ya da Yahudi kökene dayandırmış, çoğu kez de MASON kimliği öne çıkarılarak doğru veya yanlış YAFTALAMIŞTIR.

Osmanlı devlet adamlarından M. Kemal’e kadar ve ondan sonra, İnönü, Bayar, Menderes, Demirel, Türkeş, Çiller, Yılmaz, Ecevit, Gül, Demirtaş ve Erdoğan’a kadar aynı yıpratma siyaseti güdülmüştür ve güdülmeye de yoğun bir şekilde devam edilmektedir.

Bazılarına da, Müslüman olmasına rağmen eşi üzerinde kıriptoluk atfedilmektedir.

Şimdi bunlara Akşener, Mollaoğlu, Babacan ve Davutoğlu’ da eklenmiştir. Sadece rahmetli Erbakan için köken siyaseti yapılmamış veya ben duymamışımdır. Ona başka iftira ve entrikalar kurulmuştur.

Koç, Kavala, Doğan, Ülker, Uzan ve daha niceleri de iş dünyasından.

Öyle çirkin ve yıkıcı bir siyaset ki; Türkiye’de, Müslüman Türk diyarında, neredeyse Türk ve Müslüman siyasetçi ve diğer alanlarda şöhretli insan bırakmamıştır.

Hepsi bir başka dış kökene ve Müslümanlık dışında diğer tahrif edilmiş dinlere bağlanmış, ‘GİZLİ, KIRİPTO’ kimlik olarak takdim edilmiştir.

Elbette bazı siyasetçi, iş dünyası ve diğer alanlarda farklı kökenler, bilinenler ve belgeli olanlar vardır ve herkesin malumudur.

Ama bunu bütün rakip siyasetçilere mal etmek, siyasetin mühim bir argümanı olarak kullanmak, akıl ve izan dışı, maksatlı ve art niyetlidir.

Bu yaklaşım çok tehlikeli, düşman cepheyi büyütme, güçlendirme, tahkim etmedir. ÜLKEMİZİ VE MİLLETİMİZİ KENDİ ELİMİZLE YABANCILAŞTIRMADIR.

Dayandırılan köken ülke ve devletlerine bedava hizmet, emperyalizme ve ziyonizme en büyük katkı, masrafsız yardım etmektir.

Halbuki, yaptıkları işler, güttükleri siyasi çizgi, iktisadi ve kültürel politikalar, benimsedikleri ideolojik düşünceleri, bu millete yabancı, yerli ve milli olmayan, ama kökeni bizden olan çok sayıda siyasetçiyi bu millet görmüştür. Hatta, Müslüman kimlikle gayrı milli ve gayrı İslami icraat yapanları da, Türk ve Türkçü olup ta, Türk’ün aleyhinde siyaset ve icraat yapanları da acı bir şekilde görmüş ve yaşamıştır.

Bu vasıfları ortada iken kökene inmeye ihtiyaç ve gerek te yoktur.

Kaldı ki, kökeni farklı olsa bile, öyle olanlar olsa bile, köken üzerinden iyi veya kötü değerlendirmesi fevkalade yanlış bir ölçüttür.

Şimdi, ‘YUSUF İSLAM’ Türk kökenli olmadığı için, KÖTÜ VE HAİNMİDİR?

Ya da ‘A’ siyasetçisi, sadece Türk olmakla çok iyi, vatanperver ve yararlı olarak vasıflandırılabilir mi?

Türk ve Müslüman kökenli olup ta, hain çıkanlar yok mu?

Ya da kökeni başka yerlere bağlanıp ta, iyi olanlar yok mu?

Örneğin; Yusuf İslam ya da Roger Garaudy Müslüman ama Türk kökenli olmadığı için kötü müdür? Veya 15 Temmuz darbe girişimi mensupları, Türk ve Müslüman oldukları için iyi midirler?

Bu siyaset şekli, bu milleti içten yıkmanın, içten yabancılara ve kem gözlere peşkeş çekmenin bir yolu, fevkalade tehlikeli bir yoludur.

Son yıllarda bu çirkin siyasete, başka kardeş mensubiyetler de eklenmiş, ayrıştırma daha da yaygınlaştırılmıştır.

Yine bu ayrıştırıcı ve tehlikeli siyasete, ‘MEZHEP’ mensubiyeti de eklenmiş, karşıtı yıkmanın yolu olarak, farklı mezhep karalamaları da bu işe dahil edilmiştir.

Daha da ileri gidilerek, ‘BÖLGE ve İL’ siyasetine kadar indirgenmiş, ayrıştırıcı ve düşmanlaştırıcı siyaset, mezhep ve İl üzerinden en yetkili ağızlarca dillendirilmiştir.

Emperyalist ve ziyonistler de, köken ve mezhep gibi ayrıştırıcı unsurları düşman oldukları Müslüman devletler üzerinde etkili bir şekilde kullanmakta, ırk ve mezhep üzerinden yaftalayarak Müslümanları birbirine düşürmekte, ondan sonra bize düşman gösterdiği mezhep mensubu devletleri yalnızlaştırarak, daha kolay yutmakta, Müslüman bir lideri bile, kendi kökenlerine bağlamaktan çekinmemekte, oradan bile vurmaktadır.

Bariz örnek İran, Suriye ve Yemen’dir.

Bu konuda yaklaşık yarım asırdır söylediğim, bana ait bir deyimim vardır.

O da şudur: “ADAM OLSUN UGANDALI OLSUN, ADAM DEĞİLSE BABAN OLSA NE İŞE YARAR.”

Netice olarak şunu söylemeliyiz: İnsanları değerlendirirken; kökenine, asabiyetine, kavmine, kabilesine, sülalesine, aşiretine, mezhebine ve inancına değil, AMELLERİNE, İŞİNE, HİZMETİNE, DOĞRU VE ADALETLİ OLARAK BU ÜLKE VE MİLLETE YAPTIĞI YARARLI VE ZARARLI İŞLERE BAKARAK olumlu ya da olumsuz kanaat beyan etmeliyiz.

Bu ülke ve millete faydalı iş yapanlar; hangi kökenden, hangi mezhepten, hangi bölge ya da ilden olursa olsun iyi kapsamında ve bizden olandır.

İYİ OLSUNDA, HEPSİ ÖTEKİ KÖKENDEN, MEZHEPTEN, KABİLE, SÜLALE, AŞİRET, BÖLGE YA DA İLDEN OLSUN.

Hizmeti yoksa, adil, dosdoğru dürüst ve ahlaklı değilse, benim mezhebimden, sülalemden, aşiretimden, bölgem veya İlimden olsa bile hiçbir kıymeti yoktur.

Yüce YARADAN, kabileleri birbirine üstün yaratmamış, üstünlüğü ‘TAKVAYA’ bağlamış, kim Allah’a daha sevgili, kim O’nun emir ve yasaklarına daha çok uyuyorsa, onu üstün kılmıştır.

Belgesi olmayan, olsa bile işleriyle, amel ve faaliyetleriyle kötülüğünü ispat edemediğimiz hiçbir kimseye, kökeni, kabile, bölge, İl ya da mezhebi mensubiyetiyle kötü diyemez, siyasete malzeme etmemeliyiz.

Edenler, emperyalizme ve ziyonizme ücretsiz hizmet etmiş olur.

NETİCE OLARAK; GREK KÖKEN OLARAK KIRİPTO OLANLAR VE GEREKSE, KÖKEN İTİBARİYLE KIRİPTO OLMADIĞI HALDE, EYLEMLERİYLE KIRİPTOYU ARATMAYANLAR, GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE MUTLAKA VARDIR VE BİLİNENLERİN SAYISI AZ DEĞİLDİR.

ANCAK BUNU SIRADANLAŞTIRMAK, HER MUHALEFET YAPANI BU KATEGORİYE SOKMAK, EYLEMLERİYLE KIRİPTOYU ARATMAYANLARI DA KIRİPTO KÖKENE DAYANDIRMAK, HERKESE, BİZE MUHALİF OLAN HERKESE HAZIR BİR YAFTA OLARAK YAPIŞTIRMAK VE SİYASETTE BELDEN AŞAĞI VURMAK İÇİN KULLANMAK AHLAKSIZLIK, AYRIŞTIRICI, DÜŞMANLAŞTIRICI VE DIŞ HAİN GÜÇLERE DOĞRUDAN HİZMETTİR.

Kısaca; insanlara köken iftirası, ırkçılığı, ilkelliği ile değil, işlerine, icraatlarına, yaptıklarının ne kadar İSLAMİ, MİLLİ ve YERLİ olduğuna bakılmalı, özel hayatına değil, topluma bakan, toplumu ilgilendiren faaliyetlerine bakarak değerlendirilmelidir.13.07.2022