Sıkça sorulardan birdir bu. Hususen parti müritleri bu soruyu çok sorar?

“Neden hep tenkit ediyorsunuz, hiç mi iyi, alkışlanacak şeyler yapılmıyor?”Ne yazık ki, en alttan en üste kadar tüm HİZMET MAKAMINDA bulunanlar hep ÖVÜLMEYİ ve alkışlanmayı sever. TENKİTTEN/uyarıdan hiç ama hiç HOŞLANMAZLAR. Yaptıkları her şeyin alkışlanmasını isterler. Hep başarılı olduklarını duymak ister, yanlışlarını söyleyenlerden memnun olmazlar.

PARTİ MÜRİTLERİ de öyledir. Partilerinin tenkit edilmesini istemez, hep yaptıkları iyi şeylerin görülmesini, konuşulmasını ve övülmesini isterler.

Şüphesiz çok çok istisnaları vardır ve onlara bir sözümüz yok, olamaz da.

Peki, yetkili ve sorumluluk makamında bulunanlar övülmeli mi, yoksa uyarılmalı mı?

Önce kavram kargaşasını ortadan kaldıralım.

Yetkili ve sorumlu olarak bir hizmet makamına getirilenlerin gerçek durumu nedir?

Neden o makama getirilir, neden onlara maaş verilir?

Evet. Bir makama getirilen idareciye şu denir ya da demek istenir?

“Seni bu vazifeye getiriyoruz. Atamayla, seçimle veya seçtirimle getiriyoruz.

Buradaki hizmetlerimizi gör. AMA LAYIKIYLA, EKSİKSİZ, NOKSANSIZ, KUSURSUZ gör.

Emrindeki personeli en güzel şekilde çalıştır. Onlara müdür ol, başkan ya da bakan ol ve en iyi bir şekilde idare ederek, bizim yani milletin görev sahan dahilindeki hizmetlerimizi en iyi şekilde yap, yaptır. Bunun için de, altına arabanı, cebine telefonu, çalışma odanı, sana şu kadar da maaşı millet olarak biz, kesemizden veriyoruz. Personelinin maaşını da halk olarak biz ödüyoruz. Yapacağın tüm iş ve yatırımların parasını da biz veriyoruz. Senin cebinden bir kuruş çıkmayacak. Hepsini biz karşılayacağız. Hadi bakalım hizmete, hizmetkarlığa başla” diyoruz.

Kim diyor? Halk, millet adına devlet. Parasını kim ödüyor? Millet.

Bu adamın, idarecinin, hizmetkarın vazifesi ne? Halkın hizmetlerini görmek.

Belediyede, Milli eğitimde, Emniyette, Orduda, Sağlıkta, Maliyede, Çevrede, Diyanette, Bayındırlıkta, Tapuda, Ziraatta, Ormanda v.s

Ya da Genel müdürlükte, Bakanlık veya Başbakanlıkta.

Peki bu hizmetleri yapmaya mecbur mu? Evet. Onun için oraya vazifelendirilmiş. Onun için halk ona maaş veriyor. Onun için onu seçmiş, seçtirmiş veya atamış.

Peki bu hizmetleri yapınca; “İyi ki yaptın, bravo, sen ne iyi adamsın, iyi ki hizmetimizi yapıyorsun” denir mi? Elbette hayır. Çünkü, zaten o işleri yapmak için görevlendirilmiş. İşin tabiatı gereği o işleri yapacak, yapmak zorunda.

Günde normal üç öğün yemeğini yiyen bir insana; “Aferin, bravo, iyi ki yiyorsun” denir mi? Elbette denmez. Yemiyorsa, aç duruyor, beslenmeyi ihmal ediyorsa denir, uyarılır.

Verilen vazifeyi layıkıyla yapan, bunun için vazifelendirilen, bunun için kendisine maaş ödenen insanlar alkışlanmaz, takdir ve tebrik edilmez, övülmez. Arkasından şakşakçılık, yağcılık yapılmaz! Sözünü, taahhüt ettiğini, “Beni seçer veya atarsanız, hizmetlerinizi en iyi şekilde göreceğim” dediklerini yapıyor. Milletin parasıyla yapıyor. Alkışlanacaksa, millet, halk alkışlanır. Atanan ya da seçilen, kendisine maaş verilen, CEBİNDEN YAPIYORSA, ALKIŞLANIR.

Ya ne yapılır? Eksiği, noksanı, kusuru, yanlışı varsa uyarılır, İKAZ edilir, TENKİT edilir. YANLIŞI, KUSURU GÖSTERİLİR.

Yani yaptıkları değil, yapamadıkları, yapmadıkları konuşulur, eleştirilir.

Ya da yanlış yaptıkları. Hatta, yanlışta ısrar ediyorsa, sadece tenkitle kalınmaz, şikayet edilir, hakkında dava açılır, görevden azledilir.

Eğer yapamadıkları, yapmadıkları, eksikleri, kusurları, yanlış yaptıkları tenkit edilmez, sadece yaptıkları, yapmak zorunda oldukları, yapması için ona maaş verilenleri konuşur, yalnız onları översek, hatasını görmez, göremez ve yanlış yapmaya devam eder. “Nasılsa halk, basın veya bir başkası tenkit etmiyor, demek ki doğru yoldayım, yanlışımı da gören yok, o halde devam, der”, o koltukta yılları ve kaynakları heba eder.

Peki, yaptıkları hiç mi konuşulmaz. Ya da yaptığı iyi işlere hiç mi destek verilmez?

Yapmak zorunda olduklarını, vazifelerini, yapması için görevlendirildiği işleri yaptığında, doğru yaptığında tenkit etmemek, zaten onu desteklemek demektir. Doğru yaptıklarına ses çıkarmamak, susmak, ona destektir, onu onaylamaktır.

Peki, yapmak zorunda olduğu vazifelerini doğru yaptığında, hiç mi ses çıkarılmaz? Hiç mi destek verilmez?

Verilir ve bunun bir istisnası var. Ama ne zaman? Doğru yaptığı bir işine tenkit geliyorsa, ona engel olunuyorsa, sadece o zaman desteklenir, o zaman ses çıkarılır.

Bunun dışında, yapması gereken, zaten yapması için maaş verilen hiçbir işine, o işi yanlış yapmadığı sürece ses çıkarılmaz, alkışlanmaz, övülmez. Zaten yapması gerekendir.

Yaptıkları doğru işler övülüyor, alkışlanıyorsa; orada hiç doğru yapılmıyor, doğrular istisna, yanlışlar genel/umumi/rutin olmuş, doğru işe hasret kalınmış demektir.

Dürüstlerin takdir edilmesi, övülmesi gibi olur. Ortada hiç dürüst kalmamışsa, bir tek dürüst insan çıktıysa ve alkışlanıyorsa, demek ki, dürüstlük ortadan kalkmış, sahtekarlık rutin hale gelmiş, dürüstlük istisna, sahtekarlık normal hale gelmiş demektir.

HİZMETKARLIK MAKAMINA GELENLER bu konuya çok dikkat etmeli, yanlarında YAĞCI, YALAKA, ÖVEN, ŞAKŞAKÇILIK YAPANLARI değil, yanlışlarını gösterenleri, İKAZ EDENLERİ bulundurmaları, diğerlerini uzaklaştırmaları veya uzak durmaları gerekir.

Yoksa, er veya geç hezimetle buluşur, hem dünya da hem de ebedi alem de rezil olur, MUTLAK HESAP GÜNÜNDE bu hesabı veremezler!

YETKİLİ BİR MAKAMDA OLANLARI SÜREKLİ ÖVMEK, ALKIŞLAMAK, ONLARA KARŞI ŞAKŞAKÇILIK YAPMAK, YANLIŞLARINI HİÇ GÖRMEMEK, UYARMAMAK, TAMAMEN ŞAHSİ MENFAAT BEKLENTİSİDİR VE CEHALETİN, GERİ KALMIŞLIĞIN, İLKELLİĞİN DİKALASIDIR.

Yetkili ve sorumlu olmayanlar, muhalefettekiler, seçilmeyenler ve atanmayanlar tenkit edilmez mi? O nu da gelecek yazımızda ele alacağız.