Adapazarı’nda Karaman, Camili ve Korucuk mahallelerinden mürekkep Yenikent, bilhassa birinci dereceden deprem bölgesi olan şehrimiz için hayati önemi haiz bir bölge…
Sağlam zemini, temiz havası ile yerleşimin özendirilmesi ve teşvik edilmesi gereken bir yer…
Ben de 4 senesi Karaman, 7 senesi de Korucuk Mahallesi’nde olmak üzere 11 yılını Yenikent bölgesinde geçirmiş bir insan olarak oraları iyi bilen biriyim…
Sorunlara, şikâyetlere, istek ve taleplere vukufiyetim var…
Bölgenin en büyük problemi ulaşım problemidir…
Bu fakir kardeşiniz de yıllardır çözüm bulunamayan bu problemden ötürü aslandan kaçar gibi kaçmıştır bölgeden…
Ağzına kadar dolu otobüslerde, havasız bir şekilde yapılan uzun yolculuklardan bezerek soluğu şehir merkezinde almışımdır…
Hep söylenir ve yazılır; bölgenin ulaşımda raylı sistemden faydalanması gerektiği…
Lakin maliyetinden ötürü ötelenir durur…
Metrobüs ve troleybüs benzeri öneriler de hep yetkililerin elinin tersiyle itilir…
Otobüslere takviye yapılsın, güzergâhlar değişsin, bazı hatlar A ve B diye ikiye ayrılsın türünden öneriler de hiçbir zaman dikkate alınmamıştır…
Özel arabası olanlar da iki gidiş iki gelişli yolun artık yoğunluğu kaldıramadığından şikâyet eder…
Bilhassa yaraya derman olsun diye yapılan Yazlık kavşağı sürücülerin dilindedir bugünlerde…
Büyükşehir Belediyesi’nin sadece park yaptığı, Adapazarı Belediyesi’nin ise hiçbir şey yapmadığı bir yer olarak yıllardır soluk almaya çalışır Yenikent…
Geçenlerde Büyükşehir Belediyesi Ayçiçeği Vadisi ve bisiklet adası projesinin temelini attı bölgede…
Adapazarı Belediyesi görevlileri de bu aralar pek sık ziyarette bulanarak imar başta olmak üzere yaşanan sıkıntılar ve taleplerle ilgili bilgi toplamaya başladı Yenikent’te…
Neden peki?
Neden olacak, seçim yaklaşıyor da ondan…
Neredeyse 50 bine yakın oy var orada…
Umarım bu fırsattan istifade bölgenin ulaşım problemi çözülür, çarşı benzeri bir merkeze kavuşulur, Şeyh Edebali Camii inşaatı tamamlanır, vatandaşların keyifle vakit geçirebilecekleri alanların sayısı artar, Sebahattin Zaim Bulvarı 4 gidiş 4 geliş şeklinde genişler…
Eğer böyle olursa ben de gönül rahatlığıyla tekrar Korucuk’a dönebilirim…
Kent Park ismi neden değişmez?
Şu isim meselesini defalarca gündeme getirdim…
Kent Park’ın ismini Donatım Park olarak değiştirelim, vatandaşların bu yönde talepleri var diye yazdım da yazdım…
Türkiye Zirai Donatım Fabrikası bu şehre yıllarca hizmet verdi…
Çoğumuzun babası, dedesi o fabrikadan emekli oldu…
İlin ekonomik manada yükünü çekti bu fabrika…
İsmi olsun yaşasa bir ahde vefa olmaz mıydı?
Kent Park gibi soğuk ve anlamsız bir isim yerine Donatım Park gibi tüm hatıraları canlı tutacak bir isim tercih edilse fena mı olurdu?
Parkın ismini değiştirmek bu kadar mı zor, anlamak mümkün değil gerçekten!
Kent Meydanı nasıl bir çırpıda Demokrasi Meydanı olduysa, Ali Necdet Güven Caddesi nasıl şak diye Kudüs Caddesi olduysa Kent Park da pekâlâ Donatım Park olabilirdi…
Bu arada Sedat Kirtetepe Caddesi’nin de adı değişecekti…
Hatta Büyükşehir Belediyesi caddenin yeni ismi için anket düzenleyecekti…
Güya darbenin izleri silinecekti böylelikle…
Ne oldu, vaz mı geçildi?
Diş Hastanesi 10 numara olmuş
Hep eleştirecek değiliz ya iyi ve güzel işlerden de bahsedelim biraz…
Serdivan’da (Evet, yine Serdivan’da) açılan Ağız ve Diş Sağlığı Hastanesi’ne daha önce hiç gitmemiştim…
Beni benden eden, yaşama sevincimi söndüren diş problemimden ötürü geçen hafta gittim ilk defa…
Tertemiz, mis gibi bir hastane olmuş…
Doktorlara da maşaallah, bir güzel ilgileniyorlar insanlarla…
Bağırış çağırış yok, kaos yok, her şey düzenli…
Gerek doktorlar, gerek diğer çalışanlar güler yüzlü…
Yapanlardan, vesile olanlardan Allah razı olsun…
Söylentiler beni etkiler
“Niye herkesin her dediğini bu kadar önemsiyorsun? Dedikodulara kanıp sayfalar dolusu yazılar yazıyorsun” dedi sözlerine itibar ettiğim bir büyüğüm…
“İnsanların ağzı torba değil ki büzesin! Herkes bir şey konuşur, seni bilen zaten biliyor, önemseme böyle şeyleri” diye devam etti…
Nasıl önemsemem!
Ben ki son derece hassas bünyeye sahip bir insanım…
Kelebek gibi narin bir yapım var…
Yolda küçük bir kedi yavrusuna rastladığında hüngür hüngür ağlayan hisli ve duygusal bir adamım…
Aynı zamanda vesveseli ve takıntılıyım…
Belki üzerinde durmak yersizdir böylesi konuların…
Belki insanları inandıkları şeylerin aksine ikna etmek olanaksızdır…
Ama ne yapayım huyum böyle…
En önemsiz insanın ettiği en kaale alınmayacak laf bile benim beynimde yer eder…
Ve gün gelir kâğıda dökülür…
Siz en iyisi sağda solda “Engin iyi çocuktur” deyiverin, beni de fazla uğraştırmayın…
Bırakın birkaç gün, hatta birkaç saat olsun rahat uyku uyuyayım yahu!
Bol bol çiçek ekin
Havaların ısınmasıyla Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü ekipleri başta lale olmak üzere çiçek ekimlerine başladı…
Dün havanın da güzel olmasını fırsat bilerek şöyle bir dolaşmaya çıktım…
Kızım gar meydanında bisiklet sürerken ben de çevreye göz gezdirdim…
O kenarlara ekilen çiçeklerin güzelliği karşısında adeta büyülendim…
Renk renk çiçeklerin görüntüsü içimi açtı, bir an olsun ruhi bunalımlarımı unutmama vesile oldu…
Şehrin muhtelif bölgelerinde de benzer görüntü hâkim…
Zaman zaman “Bir de bu çiçeklere para veriyorlar. Dünyanın parası gidiyor bu işe” gibisinden serzenişler duyuyorum…
Valla kardeşim ne kadar harcanıyorsa harcansın…
Benim zerre hakkım varsa helali hoş olsun…
Şöyle rengârenk bir ortama bürünsün şehir…
İnsanlar baksın da içleri açılsın…
Şu güzelim çiçeklere bakıp da Allah’ı hatırlasınlar…
O güzelim lalelerin kusursuzluğu karşısında insanların hayretini cezbedip onlara bir kez olsun “Suphanallah” dedirtebiliyorsak bundan büyük kazanç olabilir mi?
Ekin ekebildiğiniz kadar…